boyacı sandığı

Sandıktaki Gökkuşağı

2

    Bir boyacı sandığı, kendinden emin adımlarla, şehrin boyanmayı bekleyen tüm sokaklarını adımlar. Bir çocuğun zayıf ama kararlı omuzlarında, birçok şeye şahit olur.

        Küçük bir çocuk görüyorum şimdi

        Ayağında terlik, çorapsız

        Üstünde bir yelek, kabansız

        Besbelli çocuk şimdi

        Günahsız

   Durmadan yol alır çocuk. Cadde başlarında, otobüs bekleyen insanlar görür. Sokak aralarında, köpekler çöp eşelerken, pencere kenarlarından köpeklere manidar bakışlar atan kediler görür. Kedilere ve köpeklere ayrı ayrı selam verir.  

    Yol aldıkça, insanları tanır çocuk. İnsanların ayaklarına bakarak türlü hayaller kurar. Mesela İstanbul’un en ağır abisini, pembe bir pabuç içinde hayal eder. Ayakkabılar dert yanar bu çocuğa, çok yürüdüklerinden, bakımsız kaldıklarından bahsederler. Boyayalım mı diye sorduğunda, yüzüne bakmadan, geçip giden insanlara inat, istisnasız hepsini merakla dinler çocuk.

   [youtube https://www.youtube.com/watch?v=f7wxupjp89I]

       -Boyayalım mı abi?

    -Yok, sağ olasın…

    -Boyayalım abi, hem eğer boyatırsan, sana sandığımda ki gökkuşağını gösteririm.

    -Sandıktaki gökkuşağı mı?

    -Evet abi, doğru duydun. Ne dersin boyayalım mı?

    -İyi madem, boya bakalım.

    -Bak abi gökkuşağının tüm renkleri var sandığımda. Ustam: Hiç kimse sarı, kırmızı, yeşil boyatmaz dedi ama olsun, zaten bunlar ayakkabılar için değil.

    -Ee, ya ne için?

    -Eğer bir gün yağmur yağmazsa yahut yağmur yağar da güneş açmazsa bu boyalarla, ben boyayacağım gökyüzünü. Ben çizeceğim gökyüzüne gökkuşağını. Bak abi, tam da şu yüksek binanın tepesinden şu dağın eteğine kadar. Hem böylece herkes görmüş olur.

    -Biraz garip ama olsun, sen istedikten sonra yaparsın tabii.

    -Renkler de insanlar gibidir abi, insanlar da renk renk. Şimdi diyeceksin ki topu topu kaç renk var. İnsanlar ise çeşit çeşit. Haklısın abi bunu düşünmekle ama işte kurban olduğum, öyle güzel karıştırmış ki renkleri. Çeşit çeşit insan olmuş. Belki de her yağmur yağdığında ve ardından güneş çıktığında bize numune olarak geliyor gökkuşağı. Arayın ve bulun renginizi diye. Hepinize yeter diye bu yedi renk. Ama biz yağmurdan saklanıyoruz. Islanmaktan korkuyoruz.

    Derler ki yağmur yağdığında güzel ve iyi niyetli insanlar ıslanırsa yağan yağmur da gökkuşağı olurmuş. Aslında gökkuşağı, güzel insanların renkleriymiş. Hatta başka bir rivayete göre de yağmur yağınca dünyanın kiri pası silinirmiş bir süreliğine. Ve bu süre boyunca renkleri yansırmış insanların gökyüzüne, böylece gökkuşağı oluşurmuş.

    Hani anneler camları siler ya, sonra güneş vurunca tertemiz cama, renklerine ayrılır ışık. İşte öyle insanlar da parlarmış. Hatta yaşını hayli almış bir amca anlatırdı bana. Uzaylılar hep gelirmiş dünyamıza ama bu tozun, kirin içinde ayırt edemezlermiş bizi. Sonra da gerisin geriye, geri dönerlermiş.

    -Çok güzel hayaller bunlar ufaklık.

    -Büyükler hiç inanmaz zaten abi. Üzülme, senin suçun yok. İnsanlar büyüdükçe, hayallerine inanmaktan vazgeçerler daha da büyüdüklerinde başkasının hayallerine de inanmazlar.

    -Adam bir dolu güldü. Hoşuna gitmişti bu söz. Belki de beklemiyordu bir çocuktan bunları.

    -Sonra çocuk da güldü. Böyle ağzını yaya yaya güldü. Sonra, beraber o kadar çok gülüştüler ki eğer o an onları gülerken başbakan görse, kesin vergiye bağlardı gülmeyi…

    Samimiyet yayıldı, yeryüzünden gökyüzüne. Ve bir gülmedir aldı başını gitti, ben artık büyüdüm diyerek.

    Bir avuç güzel şey saklayalım burada. Bir avuç dünya saklayalım temiz kalan. Gülen çocuklar saklayalım. Çocuk kalan insanlar saklayalım, her şeye rağmen gülsün yüzleri.

Gezmeye, okumaya, güzel bir tiyatro izlemeye aşığım. Gecenin bir yarısı eve giderken, sessizce yanınızdan geçebilirim. Sizinle aynı oyunda, yan yana aynı repliğe gülebiliriz. Evet, o gün bunun farkına varamayabiliriz. Ama belki bir gün, bir anıda, bir yazıda rastlaşırız sizinle. Kim bilir?

2 Comments

  1. samimiyet dolu. Bizi biz yapacak en önemli şey de bu. Doğru yerden yaklaşmışsınız ve okuyucunun bam teline dokunmayı başarmışsınız.
    aynı içtenlikle yazılar yazmanız ve biz’den kalıp biz’i anlatmanız temennisi ile ..

  2. ” Bizden kalıp bizi anlatmak ” o kadar hoş bir ifade ki. Değerli yorumunuz için teşekkür ederim.

Yasin için bir yorum bırakın Cevabı iptal et

Your email address will not be published.

Deneme Kategorisinde Son Yazılar

Yolu Görmek

Çok da huzurlu sayılmayan uykusundan uyanmıştı. Bir müddet tavanı seyrettikten sonra saate baktı. Yavaşça yattığı yerden

Oyurgalayış

Yazı atölyesi on üç kişilikti. O, sonuncu katılımcıydı. Ünlü, seçkin ve kalbur üstü bir yazar olmak