Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın!
Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla!
Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde!
Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum!
Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda!
Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında!
Hiç bilmiyorum! Hayat taviz vermediği hızı ve kavgasıyla akıp gidiyor!-Adil Erdem Beyazıt
Edebiyat Kategorisinde Son Yazılar
Düşüncelerimin seyisi olmuşum; efendim bir gelir bir gider. Arzularımın kölesi olmuşum; zincirim bir gerilir bir gevşer.
Neydi sevginin dili? Kimi için hayallerini süsleyen sevgiliyi yanında arzu etmek, kimi için yüreğindeki sevgiliyi ruhuna
Saçıma ak düştü bu sene, İlk tanenin havaya düşmesi gibi; Hiç olacak olanın üstüne. Hissettim o
En beklenmedik anda, nameler getirdi güvercinler. Bilmiyorum nasıl vardım yanına, başım kollarımın arasında. Bakışınca gözlerinle, düşüncelerim
Güneşin ilk ışıkları henüz yeni yeni karların üzerine vuruyordu. Sabah koşusunu yapmak için evinden hızlı adımlarla
“Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım…
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.”
Didem Madak’ın bir şiirinden. Buradaki yalnızlığı sizin dediğiniz gibi anlarsak eğer şiir mana olarak daha güzel bir yapıya girecek. O doksan dokuz yalnızlığı da kainattaki hiçbir şeye değişmemek dileğiyle. Bu yazınızın altına da güzel gitti. Bakış açımız değişti şiire de. 😉