Cisimler ve Şekiller

1

İlkokul yıllarında minicik insanlara, fen bilgisi derslerinde “gezegende ağırlığı ve hacmi olan her şeye cisim denir” diye öğretilir cismin tanımı. Bütün cisimleri, bireyler doğdukları andan itibaren şekilleriyle hafızalarına kodlamaktadırlar. Ve bütün cisimlerin kendilerine öz şekilleri vardır. Cisimler ne kadar somutsa, şekiller de bir o kadar soyuttur aslında. Beynimizde cisimlerin şekil kodları yönlendirir algılarımızı. Mesela “anahtar, ampul, askı” kelimelerini konuşma anında söyleyen birisini dinlerken, o cisimler insan beyninde canlanır. Canlanması madden değil ama imgesel (imaginary) olur. Bu durumda canlı, cansız her varlığı biz şekli ile algılıyoruz. Şekiller dünyamızı tanımanın kodlarıdır. Nasıl ki beyin, tat alma duyusuyla yiyecekleri tatlı, tuzlu, ekşi, acı diye ayırıp algılıyorsa; cisimleri de görme ve dokunma duyusuyla kare, yuvarlak, üçgen, oval, yamuk, pürüzlü, düz, mat, parlak gibi birçok ifade ile algılıyor. Beyinde oluşan bu işlemler insanı ve hislerini etkiler. Şekil ve cisim olgusunu ayrılmaz kılar. Şekilsiz bir cisim tarif edilemez. Ya da önceki yaşantılardaki tecrübelere göre çok sınırlı bir şekilde tarif edilebilir. Yerdeki taşları tanımlamak gibi bir işlemdir bu. Aslında taşın da şekli olduğu gibidir, hiçbir cisme benzememesidir. Fakat insan beyni yerde gördüğü taştan, havada uçuşan bulutlara kadar her cismi beyninde bir şekille yeniden kodlamaya çalışır. Bir taşı bazen kalbe veya yağmur damlasına benzetirken, havadaki bulutu bir gemiye ve ya bir insan suretine bile benzetebilmektedir. Bu algısal yanılmayı ya da benzetmeyi her insan koşulsuz yaşar. Yaşamamışsa (kanımca) bu gerçek bir soru işaretidir. Çünkü doğal olanı, cisimlere başka bir şekil veya anlam yüklenmesidir. Bu insan beyninin yaratıcılığıdır. Tek düzelik onu olduğu gibi görmektir. Bu bağlamda karşılaştırılması gereken heykeltıraşların, küçücük bir çakıl taşından kocaman bir kayaya kadar uzanan akla gelmeyecek eserleridir. Sanatçıları, diğer insanlardan ayıran özellikleri, yığın olarak görülen bu cisimlere istedikleri cismin şeklini akıllarında duygularına göre ölçüp biçip verebilmeleridir. Bu hüner büyük bir olağan dışılıktır.

akmak ve kibrit

Sonuçta cisim söz konusu olduğunda, şekil unutulamaz bir bütünleyicidir. Bu bütünleyicilik aslında sadece elle tutulup, gözle görülen somut cisimlerde değil; kütlesi ve varlığı duyularla algılanamasa da inançlarla var olduğuna inanılan soyut cisimlerde de vardır. Yine soyut cisimleri de şekillendirme, insanın engellenemez bir dürtüsüdür. İnsanoğlu melekleri beyaz giysili, kanatlı bir kadın olarak beyninde şekillendirip resmederken, Azrail’i (ölüm meleği) elinde uzun saplı orakla, simsiyah giysili bir erkek figürüyle canlandırmıştır. Ve bu tasviri ilk resmeden insandan bu güne, bu algı çoğu insanın beyninde böyle şekillenmiştir. Bu olay, insanoğlunun şekillendirmeden beyninde bir cisim veya olgu oluşturamadığının ya da somut-soyut tüm verileri şekillendirip sakladığının bir kanıtıdır. Hiç görmediği bir cismi “neye benziyor?” sorusu ile tanımlamaya çalışır insanoğlu. Bu doğrultuda cisimlere anlam ve görüntü yükler. Şekil, cisimlerden soyut kavramlara bu örneklerle atlarken, sadece dini inançlar olarak değil; siyasi, ırksal, sanatsal inanç ve duygular da cisimmişçesine beyinde şekillerle imgelenir. Ve ayırmaç (logo) denilen soyut şekillendirmeler de yine bir cisim-şekil bütünlüğüdür.

elektronik devre

Fotoğrafçılıkta, bu bütünlüğü yakalamak cisim-şekil arasındaki olguyu çözüp, cismi özelliğiyle tam yansıtabilmek zor bir iştir. Karede anlatabilmek için seçilen cisim, “Niçin bu nesne? Hangi yönden? Ne kadar mesafeden?” gibi birçok soruyu da yanında getirir. Nesne seçimi önemlidir. Zira seçilen cismin, çok bilindik mi yoksa yabancı mı olması ifadeye yardımcıdır. Fakat aslında çok bilindik, günlük cisimler fotoğraf karesinde bize uzak gelebilir ya da tam tersi. Bu seçimi, fotoğrafçı sadece güdülerine inanarak yapmak zorundadır. Seçeceği kadraj, cisimleri ne ölçüde ifade edebileceğinin ilk adımıdır.

Cisim:  :  (Arapça) “cism” , Doğada element, bileşik veya bunların karışımları hâlinde bulunan, kütlesi ve ağırlığı olan, duyularla algılanabilen şey.

Şekil:  (Arapça) “şekl” , biçim, görünüş

{{Kaynakça}} : tr.wikipedia.org 

(Vikipedi, özgür ansiklopedi)

 

Konuk Yazar: A. Agâh ÖNCÜL

1 Comment

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Deneme Kategorisinde Son Yazılar

Uzun bir aradan sonra

Parlak Jurnal serüveni birkaç dost bir araya gelerek kurduğumuz bir internet sitesiyle başlamıştı. Üniversite öğrenicisi olmanın

Bir Palamut Meselesi

Bak! Şişman bir tekiri andıran yaramaz beyaz bulut, küçük bir sincap bulutunun peşinden gidiyor. Hava, ne