Vestfalya Westphalia Barışı

Otuz Yıl Savaşları ve Vestfalya (Westphalia) Barışı

17

Vestfalya (Westphalia) Barışı uluslararası ilişkilerde ve dünya tarihinde büyük bir kırılmanın yaşandığı noktayı temsil eder. Aslına bakarsanız tarihte bükülme ve kırılma kavramları tartışmalıdır. Çünkü hiçbir olay durup dururken ortaya çıkmaz. Her olayın ve olgunun belirli arka planları ve oluşum süreci vardır. Yani tarihteki her olay bir anı değil bir süreci anlatır. Lakin biz tarih öğrenirken ve yorumlarken daha kolay olması amacıyla farklı şekillerde bölümlere ve dönüm noktalarına ayırır ve öyle çalışırız. İşte bu noktalardan bir tanesi de Vestfalya Barışı’dır.

Vestfalya Barışı’nı ortaya çıkaran sebepleri çok daha gerilere götürebiliriz lakin bu antlaşmanın temel nedeni olan Otuz Yıl Savaşları’ndan başlamak en doğrusu olacaktır.

Otuz Yıl Savaşları; Avrupa çevresinde güçleri, mezhepleri konu alan bir savaştır ve Avrupa’daki din savaşlarının son gerçek örneğini gösterir. 1618-1648 yıllarını kapsayan bu savaş, Avrupa’da büyük yıkıcı etkiler bırakmış, Dünya ve Avrupa tarihini değiştirmiştir. Otuz Yıl Savaşları esas olarak Almanya topraklarında geçen Katolik ve Protestan mücadelesi olarak görülebilirse de bu bölgeyle sınırlı kalmamış, Avrupa’nın geneline yayılmıştır.

O dönemde Avrupa’nın tamamı Hristiyan olsa bile mezhepsel farklılıklar vardı ve bu farklılıklar derin ayrılıklara yol açıyordu. Oturmuş düzendeki Katolik kilisesinin yeni dünya ile uyumu git gide azalmaya başlamış ve Avrupa’da bir hoşnutsuzluk yaratmıştı. Martin Luther ve Jean Calvin gibi reformcular çıkmış ve Lütercilik (Lutheranism) ile Kalvenizm (Calvinism) mezhepleri doğmuştu. Protestanlar ile Katolikler anlaşamıyorlardı ve mevcut çatışmaların temelini bu anlaşmazlık oluşturuyordu. Katolikler ile Lutheryanlar arasındaki bitmek tükenmek bilmeyen bu mücadelenin yanında Kalvenistler de dini olarak karşılık bulacak ve bu mücadeleye dahil olacaklardı. Reformasyon sonucu ortaya çıkan bu mezhepsel kavga aslında 1555 yılında Augsburg Barışı ile çözüme ulaştırılmaya çalışılmıştı. Kutsal Roma İmparatorluğu ile Almanya prenslikleri arasındaki dini çatışmayı çözmek amacıyla imzalanan Augsburg Barışı sonucunda Kutsal Roma İmparatorluğu’nun dahilinde olan Alman prensliklerinin Lutheryanizmi seçmelerine izin verilmişti. (Lutheryanizm, Kalvenizm, Anglikanizm, Anabaptizm gibi mezheplerin hepsi Protestanlığa dahildir) Lakin bu antlaşma pratiğe yeterince dökülemedi ve bundan daha önemli olarak Kalvenistlerle ilgili bir düzenleme getirmiyordu. Dolayısıyla Augsburg Barışı, Avrupa’daki mezhepsel sorunu çözmeye yetmemiş ve 17. Yüzyılın başlarında bölgenin din ayrılıklar bağlamında yeniden kızışmasına yol açmıştı.

Bu dönemde Kutsal Roma İmparatorluğu büyük sınırlara sahipti. Avrupa’nın çoğuna hâkim olsa bile aslında mevcut bölgeler âdem-i merkeziyetçi bir çerçevede yönetiliyordu. Kutsal Roma İmparatorluğu bu bölgeleri bir arada tutmaya çalışırken aynı zamanda Katolik kimliğini de öne çıkarıyor ve Protestanlığa izin vermiyordu. Katolik Habsburg hanedanının bu şekilde bölgedeki Protestanlığa izin vermemesi ise ülkelerde ayaklanmalara ve çatışmalara yol açtı. 1608 yılında Almanya’daki Protestan devletler birleşerek bir Protestan Birliği kurdular. Bunun üzerine kendi blokunu oluşturmak isteyen Katolikler de Almanya’da birleşerek bir Katolik Ligi kurdular. Almanya bölgesindeki bu kutuplaşmaya diğer ülkeler farklı yönlerden destek oldu ve katıldı. Kutsal Roma İmparatorluğu Katoliklerin ateşli bir savunucusu olduğundan dolayıdır ki Katolik Ligi’ni destekledi. Ayrıca aynı şekilde İspanya da Almanya’daki Katolikleri desteklemekteydi. Protestanları ise Fransa, İngiltere, İsveç, Danimarka, Hollanda ve kısa bir dönem olsa da Osmanlı destekleyecektir. (Osmanlı Protestanları destekleyerek Polonya’yı karşısına alacak ve II. Osman’ın komuta ettiği 1621 Lehistan seferinde yenilmesiyle birlikte Otuz Yıl Savaşları’ndan çekilecektir.) Buradaki esas önemli nokta Fransa’nın Protestanları desteklemesidir. Katolik bir ülke olan Fransa’nın kendi ülke çıkarları için böyle ters bir ittifaka girişmiş olması Otuz Yıl Savaşları’nın ve Vestfalya Barışı’nın tarihte büyük bir dönüm noktası olmasının temel sebeplerindendir.

Richelieu
Kardinal Richelieu

Esasında bu savaşı Kutsal Roma İmparatorluğu ile Fransa arasındaki Avrupa mücadelesi olarak görmek mümkündür. Habsburglar(Kutsal Roma) ile Bourbonların(Fransa) bu mücadelesine Avrupa ülkelerinin çoğu dahil olmuştur. Kutsal Roma İmparatoru olan II. Ferdinand o dönemde Avrupa’da büyük topraklara sahipti. Fransa’nın hükümdarı ise XIII. Louis idi. Lakin o döneme damgasını vuran isim Fransa’nın başbakanı olan Kardinal Richelieu’dur. Kutsal Roma İmparatorluğu’nun bütün bir Avrupa’yı ve Fransa’yı çevrelemesi sonucunda, Katolik olmasına rağmen Fransa; Protestan Alman prensliklerini, İsveç’i destekleyecek, Osmanlı ile ilişkiler kuracaktır ve bunun mimarı Kardinal Richelieu’dur. Fransa’nın başbakanı olan Richelieu, uluslararası ilişkiler ve siyasi tarihte adından söz ettiren siyasetçilerden (ve ilginçtir ki kardinallerden) birisidir.

Bu yazımızı da tavsiye ederiz:  Caz Müzik: Doğaçlamanın ve Yaratıcılığın Simgesi

Kardinal Richelieu “raison d’etat” (devlet çıkarı şeklinde çevirebiliriz) kavramını ortaya çıkardı. Bu, devletin çıkarları ve iyiliği için yapılacak her şeyi ve her türlü aracın meşru olması anlamına gelmektedir. Geleneksel toplumların ahlakı yerine ulusal çıkarların öne çıktığı bu düşünce, modern anlamda anladığımız devletlerin temelini oluşturan felsefedir. Bu felsefe ise “güç dengesi” kavramının ortaya çıkmasındaki temel faktör olacaktır. Raison d’etat siyasetiyle Fransa’yı güçlendiren Richelieu sayesinde Otuz Yıl Savaşları sonrasında bitap ve yıkılmış bir Avrupa’nın yanında güçlü bir Fransa oluşmuştu. Ölümünden sonra Fransa tahtına ünlü hükümdar XIV. Louis gelecek ve Fransa’nın yıldızı parlayacaktır. Lakin Avrupa’nın bu güçsüz halinin yanında güvenli bir Fransa olmasına rağmen XIV. Louis, raison d’etat prensibini sonuna kadar kullanacak ve yeni topraklar fethedecektir. Bu, Fransa’nın daha da güçlenmesine neden olsa bile tüm Avrupa’da Fransız karşıtı bir koalisyon oluşmasına sebep olacak ve işte bugün modern uluslararası ilişkilerin temeli olan “güç dengesi” bu şekilde başat kavram olduğunu kanıtlayacaktır.

Prag Muharebesi 1648
Prag Kuşatması 1648

Otuz Yıl Savaşları’nı dört kısma ayırmak mümkündür. Savaştaki bölümlerin isimleri genelde Kutsal Roma İmparatorluğu’nun düşmanlarına göre isimlendirilmektedir: a)Bohemya ve Palatin Savaşı, b)Danimarka Savaşı, c)İsveç Savaşı ve d)Fransa-İsveç Savaşı. Savaşın en başında Protestanların üstünlüğü mevcutken İspanya’nın Katoliklere yardım etmesiyle Protestanlar bastırılmıştır. Daha sonra Fransa ile İngiltere çatışması sonucunda İngilizler savaş dışı kalacaktır. Danimarka ve İsveç Otuz Yıl Savaşları’na dahil olacaklar ve Protestanlar adına savaşacaklardır. Danimarka savaşta başarısız olup çekilecek lakin İsveç Protestanlar adına büyük zaferler elde edecektir. Fransa son dönemde fiilen savaşa dahil olacak ve İsveç yine Protestanlar adına büyük zaferler kazanmaya devam edecektir. Son olarak Prag Savaşı’yla Kutsal Roma İmparatorluğu İsveç’e yenilmiştir ve bu Otuz Yıl Savaşları’nın son muharebesidir.

Savaşın bitmesiyle birlikte bir dizi antlaşmanın genel ismi olan Vestfalya Barışı imzalanmıştır. Görüşmeler Almanya’da Osnabrück ve Münster kentlerinde 1648 tarihinde yapılmış olup üç antlaşmadan oluşmaktadır. Katolik elçiler Münster’de Protestanlar ise Osnabrück’te toplandılar. Dünya tarihinde o zamana kadar sayısal olarak bu büyüklükte diplomatik heyetin bir araya geldiği tek antlaşma özelliği taşımaktadır. Lakin bu heyetler içerisinde Osmanlı, İngiltere, Polonya ve Rusya’nın temsilcileri yoktu. Bu antlaşmanın en önemli özelliklerinden birisi laik bir konferans olmasıdır. Papa’nın temsilciliği yoktu ve ayrıca Papa’ya da imzalattırılmadı. Vestfalya Barışı bundan dolayı ilk seküler antlaşma niteliği de taşımaktadır.

Vestfalya çerçevesinde imzalanan ilk antlaşma Hollanda ile İspanya arasında imzalanmış ve bu yazının konusu olmayan Seksen Yıl Savaşları’nı sona erdirmiş olan Münster Barışı’dır. Daha sonra Fransa ile Kutsal Roma İmparatorluğu arasında Münster Antlaşması imzalanmıştır. Son olarak ise Kutsal Roma İmparatorluğu, İsveç ve Alman prenslikleri arasında imzalanan Osnabrück Antlaşması’dır. Fransa ile İspanya arasındaki savaşın çözümü ise ancak 1659’daki Pireneler Barışı’na kalacaktır. Bu antlaşmalar silsilesi sonucunda Kutsal Roma İmparatorluğu’nun parçalanacağı kesinleşmiştir.

Hollanda ve İsveç sonuç olarak Kutsal Roma İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını kazanmıştır. Almanya Bremen ve Verden’i İsveç’e bırakmış, ayrıca Almanya’nın bazı toprakları Brandenburg Prusya’sına verilmiştir. Prusya ise bu antlaşmadan sonra Avrupa’da güçlü devletler konumuna gelecek ve ilerleyen süreçte söz sahibi olacaktır.

Vestfalya Barışı’nın getirdiği en önemli yeniliklerden biri de din alanındadır. Bu antlaşmada 1555 tarihli Augsburg Barışı’nın maddeleri aynen kabul edilmiş ve bunun yanında Kalvenistler de tanınmış, serbest bırakılmışlardır. Böylelikle Katolikler, Luteryenler ve Kalvenistler eşit haklara sahip olmuşlar, Kalvenistler de özgürce dinlerini yayabilme hakkına erişmişlerdir.

1648 Kutsal Roma İmparatorluğu
Otuz Yıl Savaşları Sonucunda Almanya Bölgesinde Ortaya Çıkan Âdem-i Merkeziyetçiliğin Boyutu

Bu antlaşma ile tüm devletlerin kendi ülkeleri üzerinde tam egemenlik hakkına sahip olacağı teminat altına almıştır. Buradaki egemenlik kavramı, ülkelerin kendi egemenliklerine başkalarının saygı duyacağını ve diğer ülkelerin toprak bütünlüğüne saygı göstermeyi açıklıyordu. Vestfalya Barışı sonucu merkezi yönetimler güç kazanacak, monarşiler sağlamlaşacak ve ekonomi politikalarında ülkelerin müdahale yetkisi artacaktır. Lakin Almanya’da bulunan 300 kadar prenslik bu durumda bağımsız olacak ve bu da Almanya için bir âdem-i merkeziyet tablosu ortaya çıkaracaktır. Bunun sonucunda Almanya siyasal olarak parçalanacak ve ekonomisi çökecektir. Almanya bu siyasi istikrarsızlık ve parçalanma karşısında Otto von Bismarck’a kadar kendine gelemeyecektir.

1648’de Vestfalya Barışı’nın getirdiği bu düzen ile çağdaş uluslararası ilişkilerin temeli atılmıştır ve “egemen devlet” kavramı ortaya çıkmıştır. “Ulus-devlet” kavramının ortaya çıkması ve temellenmesi ise 1789 Büyük Fransız Devrimi’ni bekleyecektir.

Bu yazımızı da tavsiye ederiz:  SS Ourang Medan'ın Gizemi: Açık denizde tüm mürettabatı ölü bulunmuştu

(Kapak fotoğrafı: 15 Mayıs 1648 Münster Antlaşması’nın Onaylanması, Gerard ter Borch, 1648)

Yararlanılan Kaynaklar:

  • Oral Sander, Siyasi Tarih İlkçağlardan 1918’e, 31. Basım, Kasım 2016, İmge Yayınevi.
  • Henry Kissenger, Diplomasi, 15. Basım, Nisan 2016, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviren: İbrahim H. Kurt
  • Çağrı Erhan, Siyasi Tarih, 5. Basım, Mart 2015, Anadolu Üniversitesi Yayınları
  • Encyclopaedia Britannica

Yaşamak ancak çalışmak ve üretmek ile anlamlı olabilir. Bu bağlamda Maslow Piramidi'nin hem gerçek hem yalan bir tarafı vardır. İhtiyaçlar hiyerarşisini gerçek bir teoriymiş gibi düşünüp 'otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğu' olmasak mı artık?

17 Comments

    • Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. İşinize yaradıysa ne mutlu bana. Böyle dönüşler aldığımda daha ayrıntılı ve güzel yazmak için motive oluyorum. Teşekkürler.

  1. Lise döneminden beri otuz yıl savaşları hep ilgimi çekmişti. Yanlış hatırlamıyorsam İngiltere ve Fransa arasında başlamıştı sonra tüm Avrupa’ya yayıldı.

  2. Çok özenle hazırlamışsınız gerçekten çok kaliteli içerikler üretiyorsunuz azminize ve düzeninize hayran kalmamak mümkün değil.

  3. Papa’nın yer almadığı ilk anlaşma diye biliyorum Vestfalya Anlaşması. Bu anlaşma ile Almanya avantajlı duruma mı geçti emin değilim ondan.

    • Almanya siyasi olarak parçalandı. Âdemi merkeziyetçi durum, Almanya’nın siyasi birliğini tamamlamasını geciktirmiş oldu. Ulus-devletlerin sahneye çıkacağı yüzyıl yaklaşırken Almanya’nın böyle bir durumla karşı karşıya kalmasının çok da iyi olduğunu söylemek pek mümkün değildir.

  4. Gerçekten güzel bir yazı olmuş. Bilgileri güzelce derlemişsiniz. Bu konudaki yazılar genellikle hep aynı odak üzerine oluyor. Siz daha geniş olarak incelemişsiniz. Fakat size önerim, biraz daha ileri araştırma yapıp makale okumanız olacaktır. Kaynakçanıza baktığımda, bir blog yazısı yahut ders kitabı için oldukça yeterli olduğunu söyleyebilirim. Ama dediğim gibi, ileri makale okumanızı ve bunları derleyip yazıyı genişletmenizi de bir okur olarak isterdim. Gerçi ayrıntılara boğulmuş bir yazıyı da internet alemi okur mu bilemem…
    Mesela “The Peace of Westphalia of 1648 and the Origins of Sovereignty” isimli makaleyi okumanızı öneriyorum. Linki de burada: https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1080/07075332.1999.9640869
    Sitenizi takip etmeye merakla devam edeceğim.

    • Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Evet aslında bir blog yazısının amacı herkese hitap etmek oluyor. Konu her ne kadar günlük okur için olmasa da basit bir şekilde yazmaya çalışıyorum. Ama dediğiniz konuya da katılıyorum. Vakit bulduğum ilk anda daha akademik makaleleri okuyup yeni bir yazı veya bu yazıya ufak eklemeler yapabilirim. Ayrıca önerdiğiniz makaleyi de okuyacağım.
      Teşekkür ederim.

    • Eminim bu yazı da birçok eksiklik barındırıyor. Müsait bir vaktimde yazıyı güncelleyip eksik taraflarını tamamlamak ve okuyucu için daha okunabilir bir yazı yazmaya çalışacağım. Güzel düşünceleriniz için teşekkür ederim. Sizin yazınızı da oldukça sevmiştim.

  5. Vestfalya Barışı ile Almanya’nın siyasal olarak parlaçandığını söylediniz yani bu anlaşmadan önce Almanya’da bir siyasi birlik var mıydı?

    Bu arada yazınız çok beğendim elinize sağlık, benim gibi konudan uzak bir kişi için oldukça açıklayıcı ve bilgilendirici bir yazı olmuş.

    • Öncelikle güzel yorumunuz için teşekkür ederim.
      Haklı bir soru sordunuz. Esasında Almanya bölgesinde hiçbir zaman bir siyasi birlik yoktu. Fakat Vestfalya Barışı’yla birlikte o bölgeye tam bağımsızlık tanınmış oldu. Bu da adem-i merkeziyetçiliğin artışı olarak yorumlanmalıdır. Yani bölge siyasal olarak daha da parçalanmıştır. Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun sınırlarına bir bakmanızı tavsiye ederim. Zaten çeşitli bölgelerden oluşmaktadır.

  6. Bu IR’cılar hep Vestfalya’ya takmış durumda. Sanki bütün dünya 1648’le başlamışcasına bir halleri var. Ama ondan öncesi hakkında çok az bilgi ve yorum var. Neden buralar aydınlatılmıyor?

  7. Avrupa’nın tarihsel dönüşümüne bakıldığında Roma İmparatorluğu’nun yıkılışıyla beraber yaşanan siyasi, askeri ve ekonomik dönüşümü genel hatlarıyla anlatınız. Tarihsel süreçte yaşanan dönüşümü 1618 yılında başlayan 30 yıl savaşlarına kadarki dönemle sınırlandırınız. Bu soruyu cevaplamam gerekiyor yardımcı olur musunuz ?

  8. “Din savaşları” söylemi Avrupa tarihinin seküler Avrupalı gözüyle, mutlak bir yanlılıkla okunmasının sonucunda türetilmiştir. Bu konuyla ve Kilise Reformu ve Aydınlanma süreciyle ilgilenenlere bu ezberi sorgulayan Myth of Religious Violence (William T. Cavanaugh) ve Meaning And End Of Religion (Wilfred Cantwell Smith) kitaplarını tavsiye ederim. Özellikle birincisi zorunlu okuma olmalıdır.

  9. Değerli bir yazı olmuş, başarılarınızın devamını dilerim. Tarihsel olarak açısını düşünecek olursak Westphalia gerçekten çok önemli ve üzerinde durulması gereken bir konu. Tarih ile ilgilenen her bireyin detaylıca araştırması gereken önemli konulardan biri! Sevgilerimle..

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Tarih Kategorisinde Son Yazılar