Kitabı okumaya başladığımda kapağına şöyle bir bakmıştım. Ve evet bir adam vardı kapağında. Ama adamın siyah bir siluet şeklinde oluşuna, tünel gibi bir yerde yapayalnız duruşuna ve açıkça “BEN YALNIZIM” diye bağırmasına hiç dikkat etmemişim. Kitabı şimdi bitirdim ve yine şimdi daha iyi anlıyorum, hem kitabın kapağının neden böyle karamsar olduğunu hem de isminin neden Zamansız olduğunu.
Kahramanımız Barbaros… “Sistemin içinde, sisteme karşı ama sistemden kopamayan bir zavallı” kendisi. Hem alkolik hem de sigara bağımlısı. Günümüz insanında hor görülen iki özelliğin ikisine de sahip. Sistemden, yaşadığı çevreden, insanlardan nefret ediyor kendisi ama aslında nefret ettiği kadar bu insanlara bağımlı. Eğer sigara ve alkol aldığı bakkal olmasa kim getirecek onları ayağına? En çok da Elif’e bağımlı. Boşandığı eski karısı. Ne kadar insanlardan nefret edip uzaklaşmak istese de, onu olduğu yere bağlayan Elif. Çünkü o burada, sistemin içinde ve bu yüzden Barbaros da burada olmak zorunda. Elif de sistemin içinde kaybolmuş kendine göre, aynı sistemin kölesi olan diğer insanlar gibi. Kendisinin kaybolduğunu da inkâr etmiyor Barbaros, kendisinin de köle olduğunu ve bu saçmalıklara hizmet ettiğini. Sadece bu bağımlılığın farkında olmasıyla, kendini diğerlerinden ayırt ediyor.
Barbaros, bazı yerlerde haklı ve bazı yerlerde de haksız. Romanın bazı yerlerinde sonuna kadar destekledim Barbaros’u ama bazı yerlerinde de tiksindim. Bazı paragrafları okurken de kitabın sonunda bu adam intihar edecek diye geçirdim içimden.
Bu roman Barbaros’un bir gününü anlatıyor. Bazı yerlerde ise her birimizin bir gününü anlatıyor. Hayata karşı duruşumuzu sorgulatıyor ve ayakta durabilmek için de ciddi örnekler veriyor. Ve bazen de şaşırtıyor.
“Hayata gelmek başka şeydir, o hayatı atandığınız rolleri oynayarak sürdürmek bambaşka şey. Bazen hayattaki edimlerimizin değişik oyuncular tarafından canlandırıldığı sanısına kapıldığımız olmaz mı? Hatta daha da kötüsü, bizim değişik karakterleri canlandıran bir oyuncu olduğumuzun farkına varmamızdır. Öyleyse zaman kavramının arada sırada kaymalara uğramasına şaşmamak gerekir.
Kaya Ulusay, Zamansız’da günü tariflediğimiz karmaşanın içinde kısılıp kalmış bir insanı anlatıyor.”
Arka kapaktan.