Parkinson gibi nörodejeneratif bir hastalık ile apandisit arasında nasıl bir ilişki var diyebilirsiniz. Demekte çok da haklısınız. Benimle birlikte sizlerin de merak ettiği bu sorunun cevabı tam olarak şurada: ↓
Parkinson hastalığı başta titreme –özellikle ellerde-, hareketlerin yavaşlaması (bradikinezi), yürüme bozukluğu ile seyreden nöron hasarı ve kaybıyla giden bir hastalık.
Sebebine bakıldığında ise nöronlar arasında sinyal iletiminde görev alan sinüklein (synuclein) adlı falan filan bir proteinin aşırı üretimi veya beyin dokusunda birikmesi sonucu nöronların ölümüne bağlı olduğu tespit edileli yıllar olmuştu.
Peki nasıl oluyor da bu sinükleinler titremedir, hareketlerde ağırlaşmadır gibi tablolara yol açabiliyor?
→Bir insan Parkinson hastası ise şayet, bu sinükleinler özellikle gidiyor ve beynin hareket için sorumlu olan merkezlerinde toplanıyor ve mantıken olarak da bu hareket problemlerine yol açıyor.
Elbette bu tek bir sinirde olan bir şey değil. ‘Zincirleme bir reaksiyon misali’ sinirlerde yayılımı olan bir sürece sahip olan bir hastalık, Parkinson.
Ancak tüm bu ilerlemişliğe rağmen tıp dünyasında Michigan’da bulunan Van Andel Research Institute’ten Viviane Labrie yaptığı çalışmalarla devrim niteliğinde bir bakış açısı getirdi Parkinson hastalığına.
Viviane ablamız: ’Bu zincirleme reaksiyonun beyinde başladığını söyleyen de kim? Bana kalırsa sindirim sisteminde başlıyor.’ dedi ve bağırsakların sinükleinler için beslenme ortamı oluşturduğunu, proteinin daha sonra vagus sinirine, buradan da beyne ulaştığını söyledi.
Michigan’daki Van Andel Ensititüsü’nde yapılan 1.7 milyon kişinin son 50 yıldaki verileri neticesinde Translational Medicine’da yayımlanan araştırmaya göre, bağırsaklarda ve apandiste Parkinson’daki gibi sinükleinlerin biriktiği ve apandisit ameliyatı geçirenlerin Parkinson’a yakalanma risklerinin %20 daha az olduğu gösterildi.
Yani açık olarak apandis ile Parkinson arasında bir bağlantı olduğu bu çalışma ile gösterilmiş oldu ancak bu apandis alınınca Parkinson bitiyor değil ki bu yapılan çalışma ile söylenen bir şey de değil.
Tabi akıllara hemen şu soru geliyor değil mi?
‘O zaman Parkinson riski taşıyan hastalar apandisit ameliyatı olsun.’
Mantıklı bir fikir ancak daha mantıklı bir fikri araştırmanın sahibi bizlere şu şekilde sunuyor:
Dr. Viviane Labrie, “Bu verilere rağmen kimseye Parkinson hastalığına karşı önlem olarak apandisit ameliyatı olmayı önermiyoruz. Alfa sinükleini kontrol altında tutmak ya da fazla proteinin oluşumunu engellemeye çalışmak daha mantıklı bir yol.”
Böylesine ufuk açıcı bir konu ile aslında vücudumuzda hastalıkların tek bir sistemi değil multisistemik bir patoloji sonucunda oluştuğunu söylemek buna binaen de diğer tüm hastalıkların da aslında bu tarz yaklaşımlara açık olduğunu söyleyebiliriz.
Yazımın başındaki sorumuzun cevabını aldığımıza göre bu yazıyı amacına ulaşmış olarak kabul ediyor ve çok da uzatmıyorum.
Teşekkürler 😊
Böyle bir ilişkiyi ilk defa duydum. Çok teşekkürler.
Bence öyle görünüyor ki sağlık alanı yakın süreçte yeni bir paradigma kayması (paradigm shift) yaşayacak. Bu da tüm araştırmacılara yeni bir bakış açısı kazandırıp onları farklı araştırmalara yönlendirecek. Bu aynı zamanda bizim tıbbı algılamamızı da değiştiriyor, farklı bir pencereden bakabiliyoruz. Fakat ben hala bu mikrobiyata veya CRISPR gibi gündem olan konuları yeterince anlayamıyorum. Bana sanki günümüzdeki araştırmalar çok sonuç odaklı çalışıyormuş gibi geliyor. Modern klasik tıbbın önem verdiği fizyoloji pek önemsenmeyip sondan başa doğru bir mantık üzerine gidiliyor. Tabi ki Sondan başa doğru gitmek de bilimin gelişmesinde bir yöntem. Hatta hiçbir çalışma sırayla baştan sonra gitmiyor; bölük pörçük parçaların birleştirilmesiyle bir bütün haline geliyor. Fakat bu sebepten dolayı ben hem bu konuları aklıma tam oturtamıyorum hem de bu konular henüz yeni bir paradigma kayması yaratamıyor. Fakat en başta dediğim gibi, bu bir gün olacak ve çok da uzak değil gibi. Falan filan protein kısmında eğlendim 🙂 Güzel yazı için teşekkürler.
Ben bu konuya farklı bir bakış açısı getirmek istiyorum. Mesele herkesin aynı yoldan da gitmesi olmamalı. Her problemin sadece bir çözümü olmadığı gibi tıbbi bir konunun da çözümü birden fazla yoldan olabilir. Hani sadece sonuç odaklı çalışılıyor demişsiniz ya, bu konudaki eksiklik herkesin sonuç odaklı çalışması. Bazı kişilerin de konulara problem odaklı bakmaları lazım. Yani bireyin hangi taraftan iyi çalışacaksa oradan konuya bakması lazım. Herkes bir yerden bakarsa, sadece bir yolu kullanırsa, yalnız bardağın dolu tarafından bakarsa ya da sadece tümdengelim yaparsa iş zaten zorlaşır.
Bize farklı yerlerden bakan ve farklı yollar kullanan, bardağın boş tarafından da bakan ve tümevarım da yapan insanlar lazım.
Evet yorumuna katılıyorum.