Özgürlük insanın hiçbir etki ve baskısı altında kalmadan hür iradesiyle hareket edebilmesi durumu olarak nitelendirilmektedir. Aslında tanımı algılamada normal bir insanın herhangi bir problemi olacağını düşünmüyorum insanlığın genel olarak algılamada sıkıntısı olduğu bölüm özgürlüğün sınırıdır. Bununla alakalı ilköğretim hocam hep “Başka birisinin özgürlüğünü kısıtlamadığınız kadar özgürsünüz” derdi. Özgürlüğün sınırlarını belirleyebilecek en somut tanım bu olsa da düşünüldüğünde tanımın aslında ne kadar geniş olduğu görebiliyoruz. Başkasının özgürlüğünü kısıtlamadan özgür olmak ne kadar mümkünse o kadar özgürüz yani ki olmamız gerekende tam olarak bu. Fazlasını istemek çevremizdekilere yapılmış en büyük hakaret
Aklın, ahlakın ve vicdanın yetersiz kaldığı durumlarda özgürlük sınırları otoriteleri; otoritelerde özgürlük ihtiyaçlarını arttırmaktadır. Buna en güzel örnek fuhuşun çok büyük bir suç olduğu ve 39 milyon kadın yaşayan İran’da yarım milyon fahişe olmasıdır. Yine uyuşturucu kullanımın yasal olduğu Hollanda’nın Avrupa’nın en düşük yüzdeli uyuşturucu kullanım oranına sahip olması da buna ters bir örnektir.
[youtube https://www.youtube.com/watch?v=j25bYyZkx0g]
Sunay Akın’ın bu güzel hikayesinden anlayacağımız üzere özgürlük insanın karakterinde bulunan güçlü bir duygudur. Küçük bir çocuğun hayal dünyasındaki özgürlüğün sınırlarının olmamasına oldukça güzel bir örnektir. Yani bir toplumda bir kuş resminin bir cezaevine girmesi ne kadar mantıksızsa , o çocuğun o kuşları ağaçların arasında cezaevine sokması da o kadar kutsaldır. Çünkü akıl ve vicdan sahibi her insanın karakterinde, bütün kutsal dinlerde, iyiyi ve güzeli hedefleyen bütün ütopyalarda bir haksızlık görüldüğünde ona karşı bir direnç gösterilmesi emredilmektedir. Buradaki en önemli kıyas yine özgürlüğün tanımında gizlidir “Başka birisinin özgürlüğünü kısıtlamadan…” yani bir özgürlük kısıtlamasına karşı direnç göstermek en doğal hakkımızdır fakat o direncin başka birsinin özgürlüğüne müdahale etmiyor olması da en kutsal sorumluluğumuzdur. Aksi bir durumda bizim kısıtlamakta olduğumuz özgürlüklere gösterilecek direnç bir zincir oluşturup toplumu korku ve kaosa sürüklemekten başka bir işe yaramaz. Yani hikayemizdeki küçük kız hapishaneye bir silah sokma özgürlüğünü(!) kullanmaya çalışsaydı bu durum hapishanedekilerin yaşama özgürlüğünü tehdit edeceği gerekçesiyle buna izin verilmeyebilirdi, oysa kız özgürlüğün simgesini yani kuşları içeriye sokmaya çalışırken insanların sadece sadece özgürlüklerini değil umutlarınıda kısıtlayabileceğini düşünenler tarafından bir tehdit olarak görülüyor ve izin verilmiyor o küçük kızsa sadece özgürlüğü simgeleyen kuşları içeriye sokmuyor aslında özgürlüğün umut edilmesinin bile suç olduğu o ortamda kendisi umudun simgesi oluyor. Hem de hiç kimsenin özgürlüğüne zarar vermeden