Sosyal medya hesaplarıyla özeli genele taşıyan bu çağda özel hayattan çok da bahsedemesek de bugünkü konumuz şu sıralar oldukça popüler olan Aleyna Tilki… Ünlülerin özel hayatlarını ekranlara taşıyan magazin denen olgunun herhalde son zamanlarda en çok konuştuğu isim. Nedeniyse yaşı ve yaşına göre büyük olan hayatı. Yanlış anlaşılmasın hayatı onun için büyük derken amaç kötülemek değil. Daha 16 yaşındaki milenyum çocuğuna gelen şöhretten bahsetmeye çalışıyorum. Daha doğrusu onun daha yaşını kavrayamayan diğerlerinin eleştirel şöhretinden.
Dünya geneline baktığımızda aslında bu kızımızın yaptığı –söylediği demiyorum- yanlış bir şey yok. Yıldız dediğimiz, milyonları peşinden koşturan birçok isim piyasaya bu yaşlarda çıktılar. Ama bizim kızımız ünlü olmak için yanlış ülkeyi seçmiş.
16 yaşında bir kızın şarkı söylemesi, dans etmesi hele de bunları meslek haline getirebilecek kadar iyi yapması; başarıyı kıskanan, yeteneği görünce hasedinden çatlayanlar için son derece moral bozucu oldu. Şarkının ya da şarkıcının yakaladığı başarı, sesinin güzelliğinden ziyade yaşı, giyimi, sahne aldığı mekânlar –ki burada birçok insan ahlak bekçiliğine soyundu- gündemlere taşındı, tartışıldı. Birçokları “yine” tebrik ederiz demeden önce her zaman olduğu gibi yerin dibine gömdü. Yine meyve veren ağaç taşlandı.
Kabul, bu durum bizim ülkemiz için alışılagelmiş bir durum değil. Kız kısmı denilen benim de içinde bulunduğum grubun kırıp dizini evde oturması kanaati hala bazıları için kabul gören bir ülkede okumak bile çok görülürken bir genç kızın şarkıcı olması amiyane tabirle “gâvurluk” oldu. Ve bu durum Aleyna’nın “Psikolojimi bozdular.” Diye son derece haklı bir serzenişte bulunmasına neden oldu.
Şöhret. Omuzda taşınması her baba yiğidin harcı olmayan bu olgu Aleyna’mıza “Cevapsız çınlama” isimli şarkıyla geldi. Şarkıyı ya da sözleri eleştirmek benim haddim değil. Şarkıyla ilgili tek söyleyebileceğim gerçekten tuttuğu. Benim asıl gelmek istediğim nokta aslında Aleyna Tilki ve sözleri. Yaşının küçük olması, şöhreti taşıyamayacağı manasına gelmez. Hatta yakınlarda katıldığı bir programa kadar bu konunun üstesinden gelmek için elinden geleni yaptığına inanıyordum. Ancak o programdaki sözleri (belki beni ilgilendirmez ama) için can sıkıcıydı. Ünlü olmadan önce bile herkes tarafından tanındığını, takıntılı hayranları olduğunu, parmakla gösterildiğini söyleyen bu kızdan rahatsız edici derecede egonun kokusunu aldım. Ama yine de her açıdan bakmak gerekir. “Şöhreti taşıyamazsın.” Diyenlere “Ben zaten bu duyguyu biliyorum, kaldırabilirim.” diyerek şöhrete hazır olduğunu anlatmaya çalışmış olabilir. Şayet böyleyse bile büyük bir hızla geri teptiğini söylemeye gerek bile görmüyorum. Bu sözler insanların gözünde “ego yığınına” dönüşmesine ve sanki sosyal medyanın az dilinde değilmiş gibi iyice diline düşüp alay konusu olmasına neden oldu. Tabi “kendini kanıtlamaya çalışıyor” sadece bir varsayım. Belki de gerçekten Kaf dağında bir burnu vardır. O sözleri hangi düşüncelerle söylediğini bilmek maalesef mümkün değil. Ama hangi nedenden olursa olsun söylenen o sözler, şöhreti çok iyi kaldıramadığının bir göstergesi bence. Çünkü daha taşlamalardan nasıl en az yarayla sıyrılacağını, o yükün altında ezilmeden parlak ışıkların altında egosunu söndürmeyi ve nerede dilini ısırması söylemek istediği bazı cümleleri yutması gerektiğini bilmiyor. Bu da onun daha çok fırın ekmek yemesi gerektiğini gösteriyor.
Eh ne diyelim her an her konuda yeni olaylara gebe olan ülkemiz bizim için Türk “Justin Bieber”ı doğurmaz da; bizim de ne Kaf Dağından indirmemiz gereken bir burun ne de korumamız gereken bir meyve ağacımız olur.
Psikolojim bozuldu demedim, psikolojim etkilendi dedim. -Aleyna Tilki