Yalnızlık çağımızın belki de en önemli hastalıklarından biri olan depresyonun en temel nedenlerinden biri. İnsanın yaradılışından gelir yanında birini görmek, sesini duymak, nefesini teninde hissetmek isteyişi… Allah’a mahsustur yalnızlık der, bir insanın kolay kolay kaldıramayacağını da ekleriz çoğu zaman kelimelerimize. Bu yüzdendir ki herkes bir kader ortağı arar kendine… Evin içinde ayrı bir can, başka bir ses…
Yüzyıllar boyunca insanların evlilik adını verdiği bu olay yalnızlıktan kurtulmanın en temel çıkış yolu haline gelmiş ve istisnasız her toplumda milletin en kutsal birimi sayılmıştır. Bir topluma bakıldığında en çok âdetin bu evlilik müessesesinin üzerinde döndüğü, aynı kandan gelen insanları bir araya toplamayı başarabilen birkaç olaydan biri olduğu herkes tarafından da bilinen bir gerçek.
Yalnız bir sorun her zaman olduğu gibi bu kutsalımızın üzerine de çöreklenmiş durumda. Evlilik dediğimiz yere göğe sığdıramadığımız olay yavaş yavaş batıda sadece kâğıt üstüne atılan basit bir imza anlamını kazanırken ve biz batıyı bu konu üzerinde eleştirirken aslında bizim yaptığımız tüm o evlilik programları da evliliği oyuncağa çevirmekten başka bir şey hiç değil.
Bu kadar basit değil hayat. Bir şekilde popüler olmak, ünlü olmak isteyen insanlar ne yapacağını şaşırmış daha 18’ini yeni bitirmiş genç kızlar ya da erkekler televizyona çıkmış ben evlenmek istiyorum diyor, bunu diyor ama kimseyi de beğenmiyor. Araya bir paravan, gelen “talibinin” yüzünü önce görmüyor, ki tipini beğendi de kabul etti olmasın diye, çeşitli sorular soruyor. Karşısındakini tanımaya çalışıyor… Sonra da olur olmaz diye görüş beyan ediyor. Olmadı kararsız kaldıysa normalde gerçekten sevse ailesine bile ben sevdim deyip resti çekecek olan aday benchte oturan diğer adaylara görüşlerini sorup ona göre karar veriyor. “Geçenlerde biri ülkede onca olay oluyor, sizin ruhunuz duymuyor.” Diye haklı bir serzenişte bulunurken program sunucusu adamı densizlikle suçluyor ve göbek atmasına kaldığı yerden devam ediyor. Evet, hayat bir şekilde devam ediyor ama sen iki olanlar karşısında iki gözyaşı döküp hemen ardından hoplayıp zıplayınca pek de üzüntün inandırıcı gelmiyor.
Belirli aralıklarla gündeme gelip sonra gündemden kalkan bir konu, siklusu gereği yine gündemde: Evlilik programları yayından kaldırılıyor. Benim gibi bu programların ahlak anlayışını bozduğu ve evlilik kurumunun itibarını zedelediğini düşünen bir takım insanların ağzını kapatmak için sürekli ortaya atılan bu iddia ilk defa bu kadar büyüdü. Ben hala haberlerin gerçekliğine inanamasam da bu sefer bu kadar büyüyen bu iddialar umarım gerçek sıfatını kazanır ve biz de bu normalde yıllar boyunca bile tanıyamadığımız bir insanı beş dakika tanıdığını iddia eden bu insanların gazabından kurtulmuş oluruz.
Ben bu programların yayından kaldırılacağına inanmıyorum. Arkasında inanılmaz bir reklam ve vergi kazancı var. Televizyon başındaki insanlar için en büyük oyalanma aracı ayrıca. Kaybedilecekler öyle gözden çıkarılabilecek türden değil. Sadece lafta kalır diye düşünüyorum.
Bu programlar gerçekten toplumsal bir infial oluşturuyorlardı. Neyse ki artık yoklar fakat işin daha garip olanı, bu evlilik programlarının yerine ne idüğü belirsiz saçma sapan şeyler geldi. Sonuç olarak saçmalıklar tükenmek bilmiyor…