erzincan depremi

Erzincan: 1 Şehir 59 Saniye

7

Yıl 1939 aylardan Aralık.

Deprem sonrası ErzincanKendi halinde bir kış mevsimi geçiriyor Erzincan. Yakmış sobasını (o zamanlar daha çok mangal yakılıyor evlerde) belki anneler kestane pişirmiş evlatlarına, belki sıcak bir çorba içmişler akşam. Çocuklar yarın ya okula gidecek ya tarlaya. Uykularının en derin saatinde gece 2 sularında bir gürültü, bir afet, bu bir felaket… Erzincan’ı haritadan silen, 59 saniye süren 7,9 şiddetinde bir zelzele. Akıllara sığmaz bir yıkım. Devrilen mangallardan çıkan yangınlar, yerle bir olan evler, haykıran anneler, ağlayan bebekler ve kurtarılmayı bekleyen binlerce can. Aynı günde 80-90 sarsıntı yaşanmış. Şehir yerle bir olmuş, hava -10 derece, bu felaketten kurtulanların sığınacağı bir yer, yiyeceği ekmeği yok. İnsanlar hasta, yaralı. Yaralarını saracak bir tabip. O da yok. Açta açıkta bekliyorlar sadece. Telgraf hatları çökmüş, telefon zaten ne arar. Yardım isteyemiyor halk, kimseye haber gönderemiyor. Bu acıyı tarif edemem, hatta hissedemem bu kadar büyüğünü fakat şöyle ifade edebilirim belki; ölülerini gömecek yer bulamayıp çareyi cesetlerden tepeler yapmakta buluyorlar. Böylesi zor bir sınavı belki en son Kurtuluş Savaşı zamanlarında vermişti bu halk. İmtihan bu ya..

Duvarları yıkılan hapishaneden mahkumlar çıkarıldı, depremzedelere yardım etmeleri söylendi de bir tanesi bile firar etmedi, mahpusuna geri döndü. Öyle bir can pazarı işte. Mahkumları merak edenler için daha sonra çıkarılan bir kanunla cezaları affedildi. Sağ olsunlar.

Tüm gazeteler Erzincan’ı yazarken yüce vatanımın insanı da desteğini eksik etmedi, elinde avcunda ne varsa yolladı. Yollayacak bir şeyi olmayanlar acısını paylaştılar memleketlimin. Var olsunlar.

erzincan

Erzincan belki bir daha eskisi gibi olmadı, bir daha eskisi gibi gülmedi ama bırakmadı da memleketinin elini. “Benim yerim yurdum burası anam babam” dedi, “yapamam gurbet ellerde” dedi. İşte bu yüzden kış ayları geldi mi bir hüzün çöker Erzincan insanına. Ama üşümez kolay kolay. Deyim yerindeyse, ciğeri yanar çünkü.

79. yılında yine bir depremle kendini hatırlatınca “ben burdayım” diyor galiba dedim. Bu yüzden kaleme almak istedim bu yazıyı. Evet burada, hala bir damla yaşımızdasın..

Bir gecede 100.000’den fazla yaralı verdi Erzincan. Enkaz altında kalarak, yangında yanarak, soğukta donarak.. 32.962 can verdi Erzincan. Otuz iki bin dokuz yüz altmış iki can. Allah mekanlarını cennet etsin..

Konuk Yazar: Zülal YILDIZ

7 Comments

  1. Daha önce duymadığım bir felaketten haberdar oldum ve onların acısını paylaştım az önce. Allah rahmet eylesin.Okurken her an gözlerimin dolu dolu olduğu sonunda gözyaşlarıma hakim olamadığım bir yazı… Emeğinize sağlık

  2. Böyle acı yaşanmışlıklar da hayatın içerisinde unutulup gidiyor. Aslında bu gibi toplumsal tecrübeleri sürekli olarak hafızlara hatırlatmak ve insanlara anlatmak gerekiyor. Çok güzel bir yazıydı. Teşekkürler.

  3. Bu acı olayı yaşayanların hayatlarını deprem öncesi ve sonrası diye ikiye ayırdığını duymuştum.O günlere şahit olmuşçasına bir üslupla anlattığınız yüreğimize dokunan bu yazıyı kaleme aldığınız için teşekkür ederiz.

  4. Tüylerimizi diken diken eden ve bu gerçeği bir kez daha hatırlatan güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık.

  5. Deprem her zaman karşımızda yüzleşmek zorunda olduğumuz bir gerçek. Bu yüzden tedbiri hiçbir zaman elden bırakmamak lazım. Güzel yazınız için teşekkür ederim.

  6. ”İşte bu yüzden kış ayları geldi mi bir hüzün çöker Erzincan insanına. Ama üşümez kolay kolay. Deyim yerindeyse, ciğeri yanar çünkü.”

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Deneme Kategorisinde Son Yazılar

Uzun bir aradan sonra

Parlak Jurnal serüveni birkaç dost bir araya gelerek kurduğumuz bir internet sitesiyle başlamıştı. Üniversite öğrenicisi olmanın

Bir Palamut Meselesi

Bak! Şişman bir tekiri andıran yaramaz beyaz bulut, küçük bir sincap bulutunun peşinden gidiyor. Hava, ne