İnsanı diğer canlılardan, cansızlardan, varlıklardan ayıran en önemli özelliği nedir? Sorusuna birçok cevap verilmiş şimdiye kadar. Kimisi aklı demiş, kimisi iradesi demiş, kimisi konuşması demiş, kimisi ise diğer canlılardan bir farkının olmadığını söylemiş. Açıkçası ben de yakın bir zamana kadar bu sorunun cevabının akıl olduğunu düşünüyordum. Ama okuduğum bir yazıyla bu konuda çok farklı düşünmenin de mümkün olduğunu gördüm. Ve bu yazıyı paylaşmak istedim, umarım bu ve bunun gibi birçok konuya farklı bakabilmemiz adına yardımı olur.
“İnsanın en asil uzvu hangisidir? diye sorsalar hepimizin vereceği cevap budur: Dimağ! Halbuki, dimağdan daha yüksek ve hatta insanı diğer mahluklardan ayıran ve onu bütün hayvanlara nazaran faik bir mevkiye çıkaran dimağ değil, sadece elinin başparmağı imiş. Başparmağın diğer parmaklarla birleşip iş görebilecek bir vaziyette olmasıdır ki, insana unsurlar üzerinde galebe imkânını veriyor. Bunu söyleyen tarihi tabiidir.”
Evet, başparmak. İnsan gibi çok üstün gördüğümüz varlığın diğer canlılardan en önemli farkının başparmağı olduğunu söylüyor Ahmet Haşim.
“Filhakika birçok hayvanların parmakları yoktur, parmakları teşekkül etmiş olanlarda ise başparmak, insanda olduğu gibi elin diğer parmaklarıyla intibak edemediğinden faydalı bir iş görecek vaziyette değildir.”
İnsanın başparmağının diğer canlılardan bir farkı olduğu doğru ama akıl gibi, zeka gibi çok daha üstün olduğumuzu düşündüğümüz şeylere sahipken, neden en büyük fark bu olsun ki?
“İlk insan, zekâsıyla değil, sırf elinin taazzuvu sayesinde taştan bir balta imal etmeye muvaffak olarak ağaç dallarını kesmiş ve mağara haricinde, güneş ve sema altında, ilk mimari eseri vücuda getirebilmiştir. İnsan medeniyetine başlayan, çekici ve testereyi tutan ilk eldir. Dağda, çölde ve ormanda hayvan olarak kalan mahlukatın cümlesi başparmaklarını kullanamadıkları için şehirler kuramamış, evler inşa edememiş ve neticede bir medeniyet kurmağa muvaffak olamamıştır.
Başparmak, insan medeniyetinin yarısını vücuda getirdikten sonradır ki, dimağ, kemik mahfazasında fıtri uykusundan silkinerek konuşmaya başlamış ve belki insan işlerine müdahalesi, faydadan ziyade mazarrat ika etmiştir.
Aklın başparmağa nazaran esaret veya galibiyetine göre medeniyet ilerlemiş veya gerilemiştir. Bütün taş ve demir sanayii başparmağın, felsefe ve edebiyat gibi vahi hünerler de zekânın eseridir. Kurun-ı Vusta’yı akıl, bugünkü Amerika’yı ise başparmak yapmıştır.”
Bu yazıyı ilk okuduğumda aklıma emek gelmişti. Emeğin; akıldan, zekadan çok çok daha üstün olduğunu, aklın yanılabileceğini ama emeğin asla yanılmayacağını düşünmüştüm.
İnsanın hayvanlardan daha akıllı olup olmadığını bilemeyiz, ama görüyoruz ki insanın düşündüklerini hayata geçirmesiyle diğer canlılara üstünlük kurduğu da bir gerçek. Başparmak olmadan aklın, akıl olmadan başparmağın ne derece anlamı olduğu da tartışılır bir konu.
Aslında baştanbaşa kinayelerle dolu olan bu yazıyı açıklamaya çalışmak değil niyetim. Bu yazının benim düşündüklerimi anlatmadığına da eminim. Ama üzerinde düşünülse bunlar gibi belki onlarca, yüzlerce anlam çıkarılabilir. Amacım çok küçük gibi görünen şeylere bile ne kadar değer verilebileceğini, ne kadar farklı görülebileceğini göstermekti. Farklı düşünmek her zaman güzeldir. Umarım faydalı olmuştur.
“Bizde de başparmağın akla ve ukalalığa üstün gelmesini temenni etmek hepimizin kutsal bir vazifesi olmalı.”