Garip Ülkem – Hayattan Kesitler 3

4

Bakınız şu garip ülkemde gerçekten çok garip şeyler oluyor. Ben duyduğum birkaçını sizlere söyleyim ki biliniz. Biliniz ve tekrar etmeyiniz lütfen. Çünkü bunları söylemek lazım. Yanlışsa düzeltmek lazım. Doğru ise neden doğru olduğunu anlatmak lazım. Bu arada şunu da ekleyim ki şahsi fikrimdir: Geçmişi tam anlamıyla bilemeyebilirsiniz, tarihinizi öğrenememiş veya unutmuş olabilirsiniz. Ama önemli olan ders almaktır.

Sigara kutusu

Yolda yürüyorum işte haftanın bir günü. Telefonla arıyorum birini, kimi hatırlayamadım ama açmadı o sırada ne hikmetse. Ben de yüzümü buruşturup çevreme bakındım ve yolun karşı tarafında birini gördüm. Ağzına bir sigarayı götürürken diğer eliyle bitmiş sigara kutusunu yola savurdu. Ve çakmağına uzanarak sigarasını yaktı. Yanına doğru gittim, sigara kutusunu yerden aldım ve adama uzatarak: “Buyrun, sigara kutunuzu düşürdünüz” dedim. Tabi benimki iğneleyici bir davranış. Beklerdim ki “haklısınız, ben bunu çöpe atayım” desin. Ama ne dedi biliyor musunuz? “ben onu bilerek attım oraya” dedi. Ulan sen annenden babandan hiç mi terbiye almadın? Öğretmenlerin sana ne öğretti? Nedir bu görgüsüzlüğün kaynağı? Bir de gözümün içine ciddi ciddi sanki yanlış bir şey yapmışım gibi bakıyor. Tabi bunlar o sırada aklımdan geçen düşünceler.

Dedim ki “yakışıyor mu size? şurada çöp kutusu varken? Gidip atabilirsiniz, ayıp değil mi?” dedim. Böyle yola insani diyemeyeceğim bir şekilde fırlatması cidden içime oturdu. Sonra yanındaki adam da “haklısınız” deyip adamın resmen tekrar bana uzattığı sigara paketini elinden aldı, “kusura bakmayın” dedi. Ben burada sigaranın zararlarından ya da yararlarından bahsetmiyorum, ben burada insan olmaktan bahsediyorum. Her neyse, böyle insanlık dışı davranışlarda bulunmayalım lütfen. Çevrenize, büyüklerinize, küçüklerinize, varsa çoluğunuza çocuğunuza, yoksa ilerde olduğundan lütfen bunu öğretin, temiz ve düzgün olmasını öğütleyin. Biraz ağır konuşmuş olabilirim ama kusura da bakmayın bir zahmet.

Bir belediye evi

Şimdi burada bana anlatılan üzere bir şeyler söyleyeceğim. Yaşça büyük bir tanıdığım, mahalledeki çocuklarla normal bir aktivite (işte halk oyunlarıdır falan filan, sosyal etkinlik tarzı bir şeylerdi, engellilerle alakalı bir şeyler de vardı) yapmak üzere belediyeden normal zamanlarda halka tahsis edilen bir mekanı kullanmak için izin istemiş. Vermemişler, vermeme sebepleri de şu: “Başkan adayı daha belli değil.” Yorum sizin.

Bir adam

Yine bir tanıdığım, eski sporcudur kendisi ve çok iyi bir insandır. Anlatayım direk söylediklerini. Şimdi bu tanıdığım spordan çıkmış, toplanıyormuş falan filan. Uğraşırken çevresinde birkaç kişi toplanmış bir adamın sözlerini duymuş. Adam aldığı evlerden, yatlarından, katlarından ve arabalarından bahsediyormuş. Benim tanıdık merak etmiş, acaba bu adam ne iş yapıyor da bu kadar kazanmış? Sormuş adama: “Pardon beyefendi, nedir işiniz de bu dediklerinizden bahsediyorsunuz?” Adam demiş işte, şurada falanca işi yapıyorum. “Benim çalıştığım yerde şöyle şöyle keriz işçiler var. Biz bunların yevmiyelerinden birine konarız, o aldığımızla da istediğimizi yaparız” demiş. Benim tanıdık da durur mu? Ağzına geleni söylemiş. “Ulan,” demiş, “senin hiç haysiyetin şerefin yok mu? Utanmıyor musun alnının teriyle çalışan insanların parasına konmaya? Hak mıdır şimdi senin o aldıkların?” demiş demiş demiş ve benim burada kelimelere dökmediğim nicelerini. Adam bir şey diyememiş, vicdanı yerine geldi mi bilemem ama yanındakiler de aklı başında insanlardı, onlar ses etmediler benim laflarıma dedi tanıdık. Bu da böyle işte…

 

Bunlar da böyle işte. Umarım anlatabilmişimdir. Umarım kırmamışımdır. Garip ülkem işte. Neler neler oluyor. Ne diyim? Sürç-i lisan ettiysek affola…

Kitap okumayı seven ve bu devirde herkesin kendine göre haklı olduğuna inanan bir şahısım. Çağ deviren fikirler üretmeye tekrar başlamamız gerektiğine inanırım. Ne demiş atalarımız: Önce eğitim!

4 Comments

  1. Bir yakınınız olan kişi, ülkemizde oldukça yaygın olan bir tiplemeye rastlamış. Artık başkalarının parasını, pulunu gaspetmeyene “keriz” diyen insanlar var…

  2. Eyledim ilmi talep,

    Meğer ilim bir hiçmiş,

    İlla edep illa edep

    Yunus Emre

    Edep, nefsini tanıyıp haddini bilmektir.

    Edep, kul olduğunu anlayıp Yüce Mevlâ’ya yönelmektir.

    Edep, kibri kırıp tevazuya sarılmaktır.

  3. Kısacık özetlemişsin bu toprakları. Ne yazık ki sigara paketini yere atan o kişi, insanların alın terine göz dikenler bunları okumayacak. Belki bu yazıyı okusalardı, belki Abasıyanık, Nazım okusalardı, belki diyorum belki böyle olmayacaklardı. Çoğu zaman ülkem hakkında umutsuzluğa kapılsam da biliyorum ki sen hep var olacaksın. Sen yazacaksın. Dilin döndüğünce haykıracaksın! Sen derken kimi kastettiğimi çok fazla anlatmama gerek yok sanıyorum. Her ne olursa olsun ümidi kesmeyelim gelecek güzel günlerden. Şunu da şöyle şuraya iliştireyim: ”Kuşları boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı.
    Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da
    göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi.” SaitFaik

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Eleştiri Kategorisinde Son Yazılar