Bu sefer yazacağım yazıyı bilim kategorisine değil de kitap kategorisine yazmak istedim. Bunun nedeni bu yazımda bahsedeceğim yazarın çok hoşuma giden bir sözü olması. “Bir hayali öldürmek bir gerçeği öldürmekten daha zordur.” Bu sözü siz de ilk defa okuyorsanız muhtemelen benimle aynı düşüncelere sahipsiniz. Evet bu söz aslında bir çok şeyi hatırlatıyor ve insana umut veriyor. Düşünsenize hayallerimize bizim dışımızda kim müdahale edebilir ki ? Ben bu sözü ilk okuduğumda hayallerim geldi aklıma. Ne kadar güzel ve yapılabilir hayallerim varmış da farkında değilmişim. Ama artık bu hayallerime daha sıkı sarılıyorum. Bugün de bana hayallerimi geri veren yazardan bahsetmek istiyorum. Bu yazar kim mi ? Virginia Woolf.
Virginia Woolf, 25 Ocak 1882 doğumlu İngiliz feminist, yazar, eleştirmen ve yayımcıdır. Yazarımız kendine modernizm akımını ilke olarak edinmiştir. Babası Victoria devriminin tanınmış yazarlarından Sir Leslie Stephen’dır. Talihsiz yazarımız henüz on üçlü yaşlarındayken annesini kaybetmiştir. Yaşadığı dönemde kadınların ikinci planda kalması nedeniyle okula gidememiş babasının yardımıyla kendini geliştirmiş. Daha küçük yaşlarda yazar olmaya karar veren Woolf babasının kütüphanesinde kendini geliştirmeye çalışmıştır.
1895 yılında gazetede kendine yer bulan Woolf kısa kısa yazılar yamaya başlar. Woolf 1904 yılında babasını kaybeder. Bunun üzerine küçük kardeşleri ile Bloomsburry’ye taşınır. Burada birçok ünlü edebiyatçıyı içinde barındıran ve cinsel konulardaki özgürlükçü tavırlarıyla bilinen Bloomsburry grubunu tanır. Bu grubu oluşturan çoğu kişi eşcinsel ve biseksüeldi. Bu grup diğer insanlar tarafından etik bir grup kabul ediliyordu. Woolf grup üyelerinden Lytton Strachey ile 1909’da bir süreliğine nişanlanmıştır. Evliliğini ise cinsel açıdan pek iyi geçmeyen fakat kendisine kitaplarını basması için bir yayınevi kuran Leonard Woolf ile 1912’de yapmıştır. Yazarımız hayatını intahar ederek 28 Mart 1941’de sonlandırmıştır. İntihar etme sebebi Perde Arası romanını yayınladığı sırada yeteneğini kaybettiği düşüncesi ile korku ve stres sonucu ruhsal bunalıma girmeseydi. İntiharı öncesi eşi ve kız kardeşine olmak üzere iki tane intihar mektubu bırakmıştı.
Leonard Woolf’a, 18 Mart 1941
“Sevgilim, yine çıldırmak üzere olduğumu hissediyorum. O korkunç yeniden yaşayamayacağımı hissediyorum. Ve ben bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şey olarak gördüğüm şeyi yapıyorum. Sen bana olabilecek en büyük mutluluğu verdin. Benim için her şey oldun. Bu korkunç hastalık beni bulmadan önce birlikte bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemezdim. Artık savaşacak gücüm kalmadı. Hayatını mahvettiğimin farkındayım ve ben olmazsam, rahatça çalışabileceğini de biliyorum. Bunu sen de göreceksin. Görüyorsun ya, bunu düzgün yazmayı bile beceremiyorum. Söylemek istediğim şey şu ki, yaşadığım tüm mutluluğu sana borçluyum. Bana karşı daima sabırlı ve çok iyiydin. Demek istediğim, bunları herkes biliyor. Eğer biri beni kurtarabilseydi, o kişi sen olurdun. Artık benim için her şey bitti. Sadece sana bir iyilik yapabilirim. Hayatını daha fazla mahvedemem. Bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemiyorum.”
Yazarımızın bazı yayınları ise,
Dışa Yolculuk (1915)
Gece ve Gündüz (roman) (1919)
Jacob’un Odası (1922)
Mrs Dalloway (1925)
Deniz Feneri (roman) (1927)
Orlando: Bir Yaşamöyküsü (1928)
Dalgalar (roman) (1931)
Yıllar (1937)
Kendine Ait Bir Oda (1929)
Londra Manzaraları (1931)
Flush, Bir Köpeğin Romanı (1933)
Üç Gine (1938)
Perde Arası (1941)
Virginia Woolf’un Günlükleri
Pazartesi ya da Salı (1921)
şeklindedir.
Ben bu yazıda yazarımızla ilgili tüm bilgilere yer vermedim eğer siz de girişte yer verdiğim sözden benim kadar etkilendiyseniz yazarımızın tüm hayatını okumanızı öneririm.
Unutmayın size yol gösteren veya bazı şeyleri hatırlatan kişilere önem verin. Size kattıkları bu güzel şeyler için onları hiç olmazsa tanıyın. Belki bu sayede daha güzel şeylere kavuşursunuz.
Konuk Yazar: Kılıçkalkan
Kaynakça
Vikipedia
^ [1]”Like my hero Virginia Woolf, I do lack confidence. I always find that the novel I’m finishing, even if it’s turned out fairly well, is not the novel I had in my mind.”
^ [2]”after having read Ulysses in English as well as a very good French translation, I can see that the original Spanish translation was very bad. But I did learn something that was to be very useful to me in my future writing—the technique of the interior monologue. I later found this in Virginia Woolf, and I like the way she uses it better than Joyce.”
^ [3]”I wrote on Woolf and Faulkner. I read a lot of Faulkner then. You might not know this, but in the ’50s, American literature was new. It was renegade. English literature was English. So there were these avant-garde professors making American literature a big deal. That tickles me now.”