Bilmem bu kelimeleri yazıya dökerken edebiyat mı yapıyorum yoksa bir deneme mi yazıyorum, bilmiyorum. Ama kardeşlik dediğimde aklıma, bana “şunu yapabilir misin” deyince, “hayır” diyemeyeceğim arkadaşlarım geliyor. Ha bir de şunu ekliyorum, bazen içimden bazense arkadaşıma olan cevabımın peşinden “dağları bile deleriz be yav”.
Özellikle annesini veya babasıyla tanıştığım insanları kendime her zaman daha yakın hissetmişimdir, nadiren tanışmasam bile. Çünkü o aile ortamının sıcaklığından faydalanmak insana huzur veriyor, ki şahsen ben, yüzü gülen bir ebeveyn gördüğümde mutlu oluyorum. Bir arkadaşımın annesiyle veya babasıyla denk gelmek, konuşmak her zaman iyi. O annenin güneşini hissetmek, babanın çocuğu için bilmese bile ne tür fedakarlıklarda bulunduğunu bilmek içimi ısıtıyor.
Ki şu kelimeleri yazarken başım ağrıyor. Bugün, daha birkaç saat öncesinde bir öğretmenimle oturup konuştuk, havadan sudan anlattık. “Duygusallık iyidir ama aşırı duygusallıktan kaçın. Her şeyin aşırısı zarar” dedi. Düşünüyorum acaba bu duygusallıktan mı başım ağrıyor?
Kardeş diyince aklıma özellikle ailesiyle tanıştım insanlar geliyor. Ama bir kardeşiniz yanlış yapıyorsa ne yaparsınız? Tutup onla ilgili her şeyi çöpe miatmak lazım? “Ya aman bana ne. Ne yaparsa yapsın, benim sorunum değil, herkesin kendi dertleri var, herkesin derdi kendine yeter” mi demek lazım?
Tutup kolundan bir yemek, bir çay ısmarlamak lazım. Alıp karşıma arkadaşı konuşmam lazım. Yoksa uyuyamayacağım. Bataklıktan çıkarmak lazım. Ne yapayım yani, bırakayım boğulsun mu?
İşte böyle.
Konuk Yazar: Ali Veli