Evvela, Kırım sözcüğü Türkçe bir sözcüktür. Ruslar bölgeye Türkçe Akmescit olarak kullanılan Sevastapol da demektedirler. Kırım yarımadası tarih boyunca çeşitli milletlerin ilgi alanının odağında bulunmuştur. Bunun sebebi tarihi yarımadanın özellikle Karadeniz’de bölge ticareti için kilit bir noktada bulunmasıdır.
Hazar İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından bölgeye göç yaşanmıştır ve bu nüfusu arttırmıştır. Fakat esas önemli nüfus artışının sebebi, Tatarların yarımadaya gelişidir. Ayrıca Tatarların liderlerinden Hacı Giray daha sonra (1441) Kırım Hanlığını ilan etmiştir.
Aynı dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselişi ile birlikte Kırım siyaseti üzerinde etkisi artmıştır. Bir yandan da tarihte Korkunç Ivan olarak bilinen Moskova Prensliği (Dükalığı) liderinin emriyle Rusların saldırıları sonucu Tatarların diğer hakimiyet alanları olan Kazan 1552’de ardından da 1556’da Astrahan Hanlıkları Rus kontrolüne geçmiştir. Bu hadise yaşandıktan sonra kuzeyde bulunan Tatarlar, güneydeki Tatarlarla ayrışmışlardır. Ve Slavlar ile Tatarlar arasında etnik karışım başlamıştır.
Öte yandan Hacı Giray’ın vefatından sonra oğulları arasında taht kavgaları başlamıştır. Nihayet taht kavgasını Osmanlı’nın desteklediği Mengli Giray kazanmıştır. Kırım, Rus tehditinden dolayı 1475 yılında, Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı’ya politik olarak bağlanmıştır fakat net bir ilhak söz konusu değildir. Kırım Hanları ilk zamanlar mirza denilen Kırım asilzadeleri ve seyyidlerin katıldığı bir meclis tarafından ittifakla seçilip tayin edilirlerdi.
Ek olarak Kırım, ulus denilen beyliklere ayrıldı. Ulus denilen bu beyliklerin başında mirza denilen şahıslar bulunuyordu, Hanlık memurları ulus topraklarına müdahale edemezlerdi. Savaş esnasında ise mirzalar kendi askerleri ile hanlık ordusuna katılırlardı.
16.yy itibaren hanların seçim, tayin ve azilleri ise doğrudan İstanbul tarafından yapılma uygulamasına geçilmiştir. Kırım 18.yy’ın başından itibaren Rusların iyice güçlenmesiyle beraber, Çarlığın yarımadaya yönelik politikalarıyla hızlı biçimde etnik değişime uğramaya başlamıştır.
1774 yılında Rus Çarlığı ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşması ile Osmanlı Devleti’nin Kırım üzerindeki etkisi kırılmıştır. Nitekim önce bağımsız olan Hanlık, 1790 yılında Rus Çarlığı tarafından ilhak edilmiştir. Kırım Hanlığı’nın yok oluşu ile yüz binlerce Tatar da doğrudan veya Bulgaristan ve Romanya üzerinden Osmanlı Devletine göç etmiştir. Nitekim bölgede sular durulmamıştır. 4 Ekim 1853’de Rus Çarlığı ile Osmanlı Devleti arasında yeni bir savaş başlamıştır. Savaş, Kırım Savaşıdır. İngiltere ve Fransa stratejik açıdan Rusya Çarlığı’nı durdurmak için savaşa Osmanlı Devleti’nin yanında girmiştir. Tarafların yoğun kaybının ardından savaş 30 Mart 1856 tarihinde Paris Anlaşmasıyla sona ermiştir.
Anlaşmanın ilk maddesi oldukça önemlidir çünkü bu maddeye göre taraflar işgal ettikleri toprakları iade edeceklerdir. Bu sayede Kırım’da Osmanlı için net bir kazanım yoktur. Üstüne Duyuni Umumiye’yi kuracak derecede büyük bir borçlanma peydah olmuştur. Fakat ikinci maddede Osmanlı İmparatorluğu Avrupa devletler topluluğunun bir üyesi olacağı, toprak bütünlüğünün ve bağımsızlığının Avrupa devletlerinin ortak garantisi altına alınacağı hükmü konulmuştur. Daha sonra, Kırım’a Çarlık Rusya’nın çeşitli bölgelerinden gelen Slavlar yerleştirilmişlerdir.
Bolşevik Devriminden sonra ise evvela bağımsız sosyalist bir devlet olarak kalan Kırım, Sovyetler Birliği’nin kurulmasından sonra RFSSC’ye dahil olmuştur. 2. Dünya Savaşı’nda Kırım’a Nazi saldırıları sırasında yarımadada kalan Kırım Tatarlarının Nazilerle işbirliği yapması sonucu 1944’te savaş devam ederken Orta Asya ve Sibirya’ya sürülmelerine neden olmuştur.
Böylece savaş bittikten sonra, Kırım iyiden iyiye Ruslaşmıştır. SSCB dönemi boyunca Kırım neredeyse herkes için tatil ve tedavi merkezi işlevi görmüştür.
1989’da Kırım Tatarlarına ana yurtlarına dönüş izni verilmesi üzerine onbinlerce Tatar yarımadaya geri dönüşe başlamıştır. SSCB’nin dağılmasıyla birlikte, Kırım Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti’ne ev sahipliği yapsa da, 19 Mart 2014 tarihinde Rusya Federasyonu ortaya çıkan protesto gösterileri sonucu bölgeyi ilhak ederek topraklarına katmıştır.
Konuk Yazar: Bartu Eken