Yıl 1957. O dönemde Sovyetler Birliği, Amerika ile büyük bir yarış içinde. Sovyetler Birliği, uzaya gönderdikleri ve yörüngeye oturan ilk roketin (Sputnik) topladığı büyük ilgiden sonra, bir sonraki aşamaya geçmek için hiç vakit kaybetmek istemiyor. Bir sonraki aşama; uzaya, yörüngede dönecek bir canlı göndermek. Araştırmacılar bu iş için çalışmalara başlar ve o güne kadar Moskova sokaklarında bir başına dolaşan bir köpek bulurlar. Biraz inceledikten sonra “olur” derler ve onu bir kafese koyup yeni hayatının başlayacağı laboratuvara götürürler. Ona Laika adını verirler.
Hiç beklemeden Laika’nın eğitimine başlarlar. Bu eğitimler, tabii ki sıradan köpek eğitimleri değildir çünkü Laika, artık sıradan bir sokak köpeği değildir. Basit komutları kısa zamanda öğrendikten sonra, sıra bu göreve uygun hale gelmesi için esas eğitime gelir. Uzaya gönderilecekleri rokette köpeklere ayrılan alan çok küçüktü. Laika’yı bu oldukça dar alanda sakin kalmaya alıştırmak için haftalarca, git gide küçülen kafeslerde tuttular. En sonunda, artık neredeyse kendi boyutlarında olan bir kafesin içinde, haftalarca beklettiler. Laika artık daha önce dışarıda bulunduğunu, hatta “dışarı” diye bir şeyin var olduğunu dahi unutunca, bu eğitim tamamlanmıştı. Sıradaki eğitim ses ile ilgiliydi. Laika’yı uzaya gönderecek olan roket çok gürültülüydü, ve Laika’nın bu gürültüye alışması gerekiyordu. Laika’yı kafese kapatıp günlerce roket gürültüsü dinlettiler. Laika’nın çırpınması, çığlıklar atması ya da ağlaması kimsenin umurunda değildi.
Orijinal planda uzaya gönderilecek olan köpeğin geri dönüşü de planlanmıştı.Ama Sputnik 2’nin özel bir güne yetiştirilmesi gerekiyordu ve hızlanmak gerekliydi.Bilim adamları, çözümü roketi sadeleştirmekte buldular ve roketin geri dönüşünü iptal ettiler.
Artık bu Laika için tek yönlü bir ölüm yolculuğu olacaktı.
Çalışanlar Laika’yı seviyordu. Geri dönüşü iptal edilince çok üzüldüler. Laika’nın eğitmenlerinden biri, Laika’yı fırlatma gününden 1 gün önce kendi evine götürdü. “Onun için güzel bir şey yapmak istedim çünkü çok az zamanı kalmıştı”dedi. Laika gittiği evdeki çocuklarla vakit geçirdi, oyunlar oynadı. Sabaha karşı bu mutluluktan koparıldı.
Hazırlıklar tamamlandı, Laika kapsüle yerleştirildi, sadece oturup kalkmasına izin verilecek şekilde zincirlendi, ama fırlatılmadı. Birkaç arıza ortaya çıktı ve onların onarılması neredeyse 3 gün aldı. Laika o soğuk kapsülde 3 gün boyunca fırlatılmayı bekledi. Fırlatma günü gelmişti. Herkes çok heyecanlı, Laika ise bir o kadar da korkuluydu. Yemeye eğitildiği jel mama ile birlikte, ısınmayı engellemek için bir fan, kapsüle yerleştirildi. Fırlatma gerçekleşti. Motor gürültüsü, sarsıntı, ve ısınma. Laika, bu koca dünyada bir tane köpekti sadece. Şu an yaşadıklarını anlaması imkansızdı. Korkuyordu; git gide sıcaklıyordu; kalbi olması gerekenin 4 katı hızla atıyordu.
Yapılan ilk açıklamada Laika’nın yörüngede 1 hafta hayatta kaldığı, sonra planlandığı şekilde öldüğü söylendi.Yıllar geçtikçe ortaya farklı iddialar atıldı. Bir iddiaya göre; bilinçli olarak yemeğine zehir katıldığını ve 1 hafta sonra acısız olarak öldüğü söylendi. Başka bir iddiaya göre;1 hafta yörüngede döndükten sonra oksijensizlikten öldüğü söylendi. Fakat gerçek 46 yıl sonra sonunda ortaya çıkmıştı. Laika uzaya gönderilirken, soğutma sistemlerinde arıza çıkmıştı. Kapsül ısısının 40 dereceyi geçtiği ve Laika da bu yüksek sıcaklıktan aynı zamanda girdiği stresten dolayı, fırlatılışından yaklaşık 6 saat sonra ölmüştü.
Laika küçük bir kutunun içinde, ölmek için gönderilmişti, öldü.
Yazıyı yazarken yardımcı olan @tykewasvegan teşekkür ediyorum.
Peki siz hayvanların denek olarak kullanılması hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.
küçük bir not: Laika’nın anlamı da ‘küçük kıvırcık’ demek 🙂
Öncelikle yazınız için teşekkür ederim, bizleri bu konuda bilinçlendirdiniz. Bilim insanları deneylerini ve gözlemlerini yapabilmek için canlılara ihtiyaç duyuyorlar. Elbette bunu ‘Laika’ örneğindeki gibi etik dışı davranışlarla yapmamaları gerekiyor. Fakat ben çalışmaların devam edebilmesi için canlılara mümkün olduğunca zarar verilmeden denek olarak kullanılmalarının zorunlu olduğunu düşünüyorum. Naçizane fikrimdir. Saygılarımı sunarım.
Şuan bizimde içinde olduğumuz camiada bu yöntemlerle ilerledi. Hayvan deneyleri yapılmak ilerleme için verilmesi gereken bir fedakarlık.
Bu da bir düşünce ama insanların yararı için hayvanların acı çekmesi ölmesi neyin fedakarlığı? İnsanlar ilerlemesi için bir fedakarlık yapmak gerekiyorsa bunu insanlar kendilerinden fedakarlık yaparak yapabilir veya bazı ülkelerde ameliyattan kalan parçalarla bir çok deney hayvanlara gerek kalmadan yapılabiliyor.Ağzı dili yok kendini savunamıyor diye hayvanları kullanmak çok acı.
Hepimiz çok romantik şekilde “hayvanlara acı cektirmeyelim, onlar üzerinde deney yapmayalım.” şeklinde düşünmekte çok haklı. Ama aynı zamanda hepimiz diş macunu, şampuan, temizlik ürünleri vs gibi hayati kolaylaştıran ürünleri, hayvan deneyleri olmadan bu ürünlere erişemeyeceğimizi bilmeden kullanıyoruz. Veya en küçük bir ağrı sızı hissettiğimizde hemen bir ağrı kesici alıyoruz. Bunlar küçük şeyler, peki bugüne kadar tedavisi başarılan pek çok kanser çeşidinin hayvanlar üzerinde yapılan deneyler olmadan her yıl yüzlerce, binlerce insanın ölümüne neden olacağını düşünmüyoruz… Çevreyi koruyalım, hayvanları koruyalım romantizmi kendini daha gerçekçi bir sürdürülebilirlik düşüncesine bırakmalı. Eminim şu anda üzerinizdeki giysiler sentetik polimerlerden üretilmiştir. Sadece keten ve pamuk giyebilir misiniz?
Bu yazı, insanoğlunun acımasızlığını tekrar ve tekrar gözler önüne seriyor.