Maviyim ben.
Göçmen kuşların sıcağa duyduğu arzunun, küçük bir çocuğun annesine duyduğu hasretin tonunda mavi; gecenin yalnızlığının laciverdiyim.
Adım atmaktan korkmuyorum.
Çünkü var olmak değil yaşamak istiyorum. İliklerime kadar her şeyin hakkını vere vere yaşamak… Tüm kalbimle sevmek aynı şekilde sevilmek; bazen kızmak gerekirse bir volkan gibi patlayabilmek istiyorum. Genel ya da özel; yüreğimi kanatan, aklıma hayalime sığmayan, içimi sızlatan ne varsa onların arkasından sesli sesli ağlamaktan ve diğerlerinin yaşlarımı görmesinden korkmuyorum.
Kadınım ben.
Ama cinsiyetim ne benim itilip katılmama sebep olabilir ne de cahil kalmama… Kimse için değil, bir zorunluluk uğruna hiç değil yaşamam. Kendi ayaklarımın üzerindeyim; kendim, ailem ve sevdiklerim için.
Çünkü güçlüyüm.
Benim olmak, benzemek istediklerimden delicesine korkar insanlar. Çünkü birçokları gibi ne bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışındadır o insanlar ne asıl gerçeğe kör ne de alışkanlıklarına körü körüne bağlıdırlar. Değişmekten ve değiştirmekten, bozulanı yıkıp yeniden yapmaktan asla korkmazlar. Bu yüzden genellikle baskılanır, seslerinin çıkmaması için ağızları, elleri ayakları bağlanır. Ama yine de mücadeleden asla kaçmaz, ellerinden geleni artlarına koymazlar.
Mazlumun sesi, nefesi olmak için yaşarlar çoğu zaman.
Kendime güveniyorum.
Kulaklarım tüm yapamazsınlara kapalı, gözlerim olumsuzluklara karşı sımsıkı yumulu… Sadece umut şarkılarını duyuyor, tüm destekleriyle aile ve dostlarımı görüyorum. İnsanın her istediğini yapabileceğinin bilincinde, bazı şeyleri değiştirme umudundayım. Ama farkındayım.
Özgürüm ben…
Özgürlüğe ait o kanatları takmadan hayallerimin gerçekleşmeyeceğinin, umutlarımın solacağının ve olmak istediğim güçlü, gözü yükseklerde insan olmaktan olağanca uzaklaşacağımın farkındayım. Bu yüzden uçsuz bucaksız gökyüzünün ya da o engin denizlerin, kanatları ya da yüzgeçleriyim. Maviyim ben özgürlüğün mavisi.