Gönül insanı Sinanoğlu. 1935’te İtalya’da doğdu. Daha sonra ailesi ile Türkiye’ye döndü. Ted Yenişehir Koleji’ni 1.likle bitirdi. Daha çocuk yaşta Türkiye’nin o zamanki durumunu gördü ve kendi kendine şu yemini verdi;
Ben baktım, Türk bayrağı, Atatürk karşımda, cam çerçeveli olduğu için bayrağın üstünde kendi yansımamı görüyorum. İçimden yemin ettim, dedim ki:
Gideceğim ve orada söz sahibi olacağım, ondan sonra gelip o namuzsuzlarla burada uğraşacağım. O zaman anlamıştım ki burada kalırsam Amerika’nın kölesi olurum, oraya gidersem Amerika’nın efendisi olur, buraya gelip onlarla daha rahat mücadele ederim. Ve işte bizi gönderdiler…
Evet, gönderdiler. Hiç durmadı. Azmi, çalışması, zekası tüm Türk milletine örnek olacak cinsten.. 28 yaşında Yale’dan "tam profesör" ünvanı aldı. Kendisinden yaşça büyük doktora öğrencilerini çalıştırdı. “Atom ve Moleküllerin Çok-elektron Teorisi” , “Çözgeniter Kuramı” , “Kimyasal Tepkime Mekanizmaları Kuramı” , “Mikrotermodinamik” , “Değerlik Kabuğu Etkileşim Kuramı” gibi ismini Türkçeleştirerek oluşturduğu teoriler ve kuramlar ve onların yanısıra fen bilimleri alanında birçok teori ortaya koydu. Bununla birlikte iki kez Nobel’e aday gösterildi, birçok ödüller, ünvanlar aldı.
Birçok ülkeden bilim insanları Sinanoğlu’nun ayağına geldi bu yeni bulunan şeyleri alıp geliştirmek için. Ama Oktay Sinanoğlu’nun anlamadığı bir şey vardı ki o da neden Türkiye’nin bu yeniliklere kayıtsız kalmasıydı. Artık Türkiye’ye gidecekti ve kendisi bu yeni alanlardaki gelişmeleri götürecekti.
Yemininde durdu Cumhuriyet Profesörü, Türk aynştaynı. Ama geri geldiğinde Türkiye‘nin içi boşalmıştı bile. Kendisinin de dediği gibi Amerika’nın oyunları meyvesini vermişti. Yeni bir şey yapmaya kalksa karşısında hep aynı engel vardı; çıkarcı, içleri boşaltılmış, makam sevdalısı insanlar ve kurumlar… Amerika’nın da istediği bu değil mi? Başardılar mı yoksa!…
Peki Oktay Sinanoğlu hiç sosyal hayatı olmadı mı derseniz, senden benden fazla ve hiç de olamayacağımız sosyal idi. Küçük bir uçakla uçmak mı dersiniz, yoksa küçük bir tekneyle okyanuslardan bizim bile göremeyeceğimiz yerler mi? Çevresine değinmiyorum bile, zaten Dünya ayağına geliyor.
Yine durmadı, Yale’dan emekli olduktan sonra Türkçe için yaptığı çalışmalar, Türkçe sözcük önerileri, kitapları, Türk kültürünün gelişmesine yönelik yaptığı çalışmalar ve daha niceleri…
Hep yabancıları örnek alıyoruz ama kendi ülkemizden çıkan böyle insanları, cevherleri, hep kenara koyuyoruz. Asıl ilham kaynağımız kendi tarihimiz kendi insanlarımız…
Oktay Sinanoğlu hakkında ne kadar şey anlatsak az. Nicelerini öğrenmek isterseniz "Türk Aynştaynı Oktay Sinanoğlu" kitabını okumanızı tavsiye ederim. Gerçekten öğrenilmesi, ilham alınması gereken bir insan. Ne demişler; bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp.
– Konuk Yazar : Asaf
Böyle önemli bir şahsiyeti bizlere hatırlattığınız için teşekkürler. Parlakjurnal ekibine de ayrıca teşekkürlerimi iletirim sitenizi severek takip ediyoruz.
bu güzel insanın yurda döndükten sonra yaşadıklarını bilmek istemezsiniz. Maalesef içi boşaltılmış kurumlar, makam sevdalısı ve kendi çıkarlarını herşeyin üzerinde gören insanlar hepsi tamam da idealist memleket sevdalısı öğretmen de kalmadı işte en acısı bu.