Beyaz zambaklar ülkesi derken Finlandiya’dan bahseden ve okurken böyle bir şey gerçekten olabilir mi dedirten bir Grigoriy Petrov kitabı. Açıkçası okurken kitapta tam bir gerçeklik ararsanız aradığınızı bulamazsınız. Çünkü bir yeniden doğuşun sadece düşünsel boyutu anlatılmış olsa da uygulama süreci hakkında çok bir bilgi alamıyorsunuz. Ünlü filozoflardan yapılan alıntılarla düşüncenin ispatlandığı ve bu düşünceyle yükselebilineceğini kanıtlayan bir kitap. Başlarda Finlandiya’nın aslında ne kadar şanssız olduğunu, şimdi ne kadar güzel bir ülke olduğunu ve bunu yaparken insanların bilinçlendirildiğini anlatıyor. Çünkü bu gelişim tamamen insanı geliştirmekle oluyor.
Benim bu kitapta en çok hoşuma giden şey ülkenin aydınlarına düşen görevi çok net açıklaması oldu diyebilirim. Önderliğini Snelman adında bir Fin aydınının yaptığı bu değişimde, ülkenin aydınlarına düşen görevin ne kadar büyük olduğunu gerçekten hissediyorsunuz. Snelman öncelikle aydınlardan başlıyor ve onlara acımazsızca diyebileceğimiz kadar büyük bir sorumluluk yüklüyor.
Sizin göreviniz onları yetiştirmek, uygar ve gelişmiş halklar arasında yer almalarını sağlamaktır. Halkımızın cehaleti, kabalığı, ayyaş ve ahlaksız yaşam tarzı, hastalıkları ve fakirliği sizin utancınızdır, bu durumun suçlusu sizsiniz.
Aydınlara yaptığı konuşmalarla ve teşviklerle onları bir araya topluyor, öncelikle onların gelişmelerini ve gittikleri yerde halkı eğitmelerini sağlıyor. Yani işe eğitimle başlıyor diyebiliriz.
Düşünce anlamında halkın her kesiminin her yönden incelenip yazıldığını görüyorsunuz ve bu, değişimin her yönde olması gerektiğini gösteriyor. Halkın bir kesimi aynı kalırken diğer kesimin bilinçlenmesinin bir işe yaramayacağını, zaten bu kıvılcımların giderek alevlendiğini ve bu alevlerin başkalarını yakmasının aslında ne kadar kolay olabileceğini görüyorsunuz.
Kitabın sonunda anlatılan hikayede iyi ruh ve kötü ruh arasındaki tartışmada kötülüğün kısa süreli kazanmasının iyiliğin ışığını asla bastıramayacağını ve umudu anlatıyor bu kitap aslında. En kötü durumda bile, her şeyin en yıkık olduğu anda bile, insanların en bencil olduğu anda bile umut vardır.
Kitapta sadece Snelman değil halkın bilinçlenmesi için çabalamış önemli diğer kişiler de anlatılıyor.
“Kurumuş nehirler de böyledir, uzun süre susuz olsalar da, nehir diye anılmaktadırlar. Bizim kuru insanlarımız da bu nehirlere benzerler.”
Bu şekilde görülen halk, sadece Snelman değil, halk üzerinde etkisi olmuş başka önemli isimlerle birlikte nasıl bilinçlendirmenin yapıldığı ve el birliğiyle her şeyin çok güzel olabileceği anlatılıyor.
Başta söylediğim gibi sadece bunları okuyunca bu gerçek olabilir mi her şey bu kadar kolay değil diyebilirsiniz. Ama neden olmasın sorusu da insanın aklına gelmiyor değil. Kitabın kapağındaki “Atatürk’ün okulların müfredatına konulmasını istediği kitap” yazısının ne demek istediğini kitabı okuyunca anladım. Çok yalın bir dili olan bu kitabı herkese öneririm. Her ne kadar eleştirildiği yönleri olsa da sadece düşünceyi değiştirerek aslında her şeyin değişebileceğini öğrenmemiz gerekiyor. İyi okumalar…
Yıllar yıllar evvel keyif alarak okumuştum. Yazınızı okuyunca, bende kitabı tekrar okuma isteği uyandı. Elinize sağlık.