Birinci ve İkinci Dünya Savaşları hakkında şimdiye kadar birçok şey yazılıp çizildi. Benim bu yazımda bahsetmek istediğim konu ise Almanlar’ın 1890-1940 yılları arasında benimsediği ve adına Lebensraum dediği, bizim ise Türkçe’ye “Yaşam Alanı” olarak çevirdiğimiz ideolojileri olacak. Kavramı açacak olursak özellikle Doğu Avrupa’daki halkların asimilasyonu, yok edilmesi ve artan Alman nüfusunun göçüyle (yerleşimci sömürgecilik) Almanya’nın (2. ve 3. Reich) sınırlarını kendi doğusuna doğru genişletme ülküsü şeklinde özetleyebiliriz.
Darwin’in Türlerin Kökeni adlı çalışması Almanya’ya geldiği zaman sadece zooloji alanında değil, diğer alanlarda da incelendi ve diğer alanları ciddi derecede etkiledi. Bu alanlardan birisi olan coğrafyada “Lebensraum” kavramı ilk olarak sosyal Darwinizmin temsilcilerinden olan Friedrich Ratzel tarafından ortaya atıldı.
Günümüzde olduğu gibi o dönemin Avrupa’sında da ülkelerin sahip oldukları sınırlara yönelik değişimlere karşı bir direnç vardı. Bu yüzden çoğu insan ülkelerin sabit sınırlar içinde kalması fikrindeydi. Fakat sosyal Darwinizmin getirisi olan Lebensraum’a göre bu algı yanlıştı. Doğadaki güçlü ve gelişmiş olan canlılar doğanın sınırlı kaynakları için güçsüzlere karşı üstünlük kurup kıymetli olanı alan, yemek ve diğer birçok şeye sahip oluyorsa ülkeler de onlar gibi dinamik bir yapıda olmalıydı. Yani gelişmiş ve güçlü ülkeler, kendi hakları olan(!) ve güçsüz devletlerin işgal ettiği bölgeleri almalıydılar. Tarihte birçok savaş ve göç, bu düşünceyle yola çıkmış olmasa bile sonuç olarak buna örnek olabilir.
İçindekiler
1.Dünya Savaşı Öncesi
Almanya, Versay Antlaşması ile Prusya’nın önderliğinde birleşerek Alman İmparatorluğunu oluşturdu. Başlangıçta ünlü şansölyeleri olan Otto von Bismarck’ın politikaları sayesinde önce kendi içinde siyasi, ekonomik ve sosyal birliğini sağlayarak Avrupa’nın en önde gelen ülkelerinden birisi oldu. I. Wilhelm’in uzun imparatorluğunda toparlanma ve gelişmeyi sağlayan Bismarck, I. Wilhelm’in ölümünden sonra siyasi yalnızlığa itildi ve en sonunda istifa etmek zorunda kaldı. II. Wilhelm güçlü bir Almanya devralmıştı. Fakat Almanya’nın sömürgecilik faaliyetlerinde ve toprak bütünlüğünü oluşturma konusunda geç kaldığının da farkındaydı. Bu yüzden o dönemde dünyada saldırgan bir diplomasi izleyen birkaç ülkeden birisi Almanya olmuştur. Otto von Bismarck’ın oluşturduğu denge diplomasisini terk etmeye başlayan Kayser II. Wilhelm’in gözü, sömürgelerin yanında artan Alman nüfusunu kaldırabilecek yeni topraklardaydı. Almanca konuşan halk ve doğunun geniş tarım arazileri Wilhelm’in Almanya topraklarını doğuya doğru genişletmeyi istemesindeki ana nedenlerindendi. Bu hedefe I. Dünya Savaşı ile birlikte çöken ve Çarlık Rusya’sının yerine gelen Sovyet Rusya ile yapılan Brest Litovsk Barış Antlaşması ile ulaşıldı. Almanların bu başarısı çok uzun sürmedi ve savaş öncesi topraklarının bir kısmı da dahil olmak üzere I. Dünya Savaşı’nda kazandıkları toprakları kaybetmiş oldular.
I. Dünya Savaşı Sonrası ve Hitler Dönemi
Savaş sonrası ağır yaptırımlara tutulan Almanlar, kendilerine dayatılanları gururuna yediremediler. Toplum, kendi içinde bir huzursuzluğa sahipti ve o dönemde bu duygulara hitap eden Nasyonal Sosyalistlere yani Nazilere karşı sempati besleyip oy verdiler. Tabii ki oy verme nedenleri arasında kendilerine ait gördükleri topraklara tekrar sahip olma istekleri de vardı.
Hitler, başarısız darbe girişiminden sonra tutuklu bulunduğu hapishanede Lebensraum fikrini alacağı ve ileride yapacağı soykırımlara bilimsel dayanak oluşturmasını sağlayacak olan Rudolf Hess’ten etkilenmiştir. Hitler’in Lebensraum’u benimsemesinde birkaç etken söz konusu olmuştur. Mevcut bulunan toprakların Alman nüfusunun yoğunluğunu kaldıramadığı, yeni toprakların yeni istihdam sağlayacağı ve bu sayede işsizliğin düşeceği, tarımın mevcut topraklarda karşılanamadığı gibi nedenler Hitler’in gözünü doğuya dikmesinde etken olmuştur.
Naziler, Ratzel’in fikir hayatına soktuğu sosyal Darwinizmin dediği gibi güçlü devlet olarak güçsüz devletleri ezip geçmeli ve kendi yaşam alanını genişleterek kısıtlı olan kaynaklara kendi halkını ulaştırmalıydı. Naziler iktidara gelir gelmez bu doğrultuda hazırlıklar yapmış ve savaşın başlamasıyla birlikte planlı bir soykırım ve etnik temizlik uygulamaya başlamışlardır. Böylelikle ana eylemleri yaparak ele geçirdikleri toprakları Almanlaştırmaya koyulmuşlardır. Fakat savaşın kaybedilmesiyle bu amaçlarına tam anlamıyla ulaşamamışlardır.
Sonuç
Ratzel’den önce kısmi olarak var olan Lebensraum ve ona benzer düşünceler, asıl olarak onun Darwin’in çalışmalarını coğrafyaya yorumlaması ve jeopolitika çerçevesinde bu terimi ortaya çıkarmasıyla gündeme gelmiştir. Genel hatları ile toplayacak olursak, her ülke kendi iç ve dış politikalarını içinde bulunduğu coğrafi konumunu göz önünde bulundurarak yorumlamak zorundadır. Almanya’da gerek I. Dünya Savaşı’ndan gerekse II. Dünya Savaşı’ndan önce kendi politikasını içinde bulunduğu coğrafyaya dayandırarak tasarlamış ve bu doğrultuda ilerlemiştir. Sonuç olarak ülkeleri ve politikalarını takip ediyorsanız ülkelerin içinde bulundukları coğrafyaya da dikkat etmeniz amacıyla yazıyı kaleme aldım.
Kaynak
http://www.bbc.co.uk/history/worldwars/wwtwo/hitler_lebensraum_01.shtml
https://de.wikipedia.org/wiki/Lebensraum_im_Osten
https://www.sciencedirect.com/topics/social-sciences/lebensraum
https://ome-lexikon.uni-oldenburg.de/begriffe/lebensraum
https://encyclopedia.ushmm.org/content/en/article/lebensraum
https://courses.lumenlearning.com/suny-hccc-worldhistory2/chapter/lebensraum-and-anschluss/