bir idam mahkumunun son günü

Bir İdam Mahkumunun Son Günü Kitap İncelemesi

Ölüm cezası çağlardan beri kullanılan bir cezalandırma yöntemidir. Bugün birçok ülkede kaldırılmasına karşın (Türkiye ve Avrupa ülkeleri dahil), dünyada varlığını koruyor bu ceza. Asıl mantığı cezalandırma olmasına karşın çoğu zaman bu cezalandırmanın örnek olması için halka açık gerçekleştirilmiştir. Tarihte ölüm cezasına karşı olan nice aydınlardan biri olan Victor Hugo, bu cezanın yanlışlığını ve kaldırılması gerektiğini, halka ve diğer yetkili kişilere 19. yüzyılda Bir İdam Mahkumunun Son Günü isimli eserinde anlatmaya çalışıyor. (Voltaire ve Jean-Jacques Rousseau gibi ünlü yazarların idam cezasını desteklediğini belirtmek isterim.)

Bir İdam Mahkumunun Son Günü, Victor Hugo’nun önsözü ile başlıyor. Bu önsözde idam cezasının artık neden desteklenmemesi ve kaldırılması gerektiğini örnekler vererek anlatıyor. Yasaya göre idam cezası, insanlara örnek olması ve işlenen suçların azalması için uygulanıyor. Örneğin, bu cezayı almış bir kişinin hiç kimsenin görmediği bir yerde idam edilmesinin yasaya aykırı olduğunu söylüyor. Halkın idam gösterilerini ibret olsun diye değil, eğlence olsun diye seyretmeye başladığını anlatıyor bizlere.

giyotin Bir İdam Mahkumunun Son Günü
Giyotin

Hatta Victor Hugo’nun anlattığına göre giyotin ile idama mahkum edilmiş 4 devlet bakanının idamından önce, sırf bu kişiler elit tabakadan olduklarından ölmesinler diye ölüm cezası duraklatılıyor. Herkes artık ölüm cezası yok diye rahat bir nefes almışken bu bakanlar beraat ettiğinde ölüm cezası tekrar yürürlüğü konuluyor. Victor Hugo bunun da yanlış bir uygulama olduğundan yakınıyor. Bunu gören ve normalde idama karşı olanlardan bazıları, bu bakanların da yasaya uygun olarak cezalandırılmamasına kızarak bunlar için idam cezasını desteklemeye başlıyorlar.

Önsözden sonra Victor Hugo’nun kitabını eleştirenleri eleştirmek için 3. baskısından itibaren eklediği bir tiyatral önsöz var. Burada Hugo, insanların kitabını hangi haksız gerekçelerle eleştirdiğinden bahsetmiş bence.

Ve evet. Victor Hugo bir idam mahkumunun ağzından yazdığı son kısımda bu mahkumların maruz kaldığı haksızlıkları göz önüne getiriyor. Bu insanların da bir aileleri olduğundan, bu insanların da bir benlikleri olduğundan söz ediyor. Düşünün, biz de empati kuralım burada. Güneşi bir daha hiç göremeyeceğimizi, sevdiklerimizin bizim için üzüleceğini ve onlara halk tarafından kem gözle bakılacağını düşünelim. Kitaptaki kahramanımızın da olduğu gibi, eşinizin elini bir daha asla tutamayacağınızı, çocuğunuzun başını bir daha okşayamayacağınızı düşünün. Ya da 18’ini geçtiğinde bir anda giyotin sehpasının adayı olanlar gibi hiçbir zaman sevdiceğinizin olmayacağını düşünün. İşte tüm bunlar, mahkumun aklından geçiyor. Sehpaya giden tüm o aşamaları bize detaylarıyla anlatıyor. O da biliyor, çevresinde onu idam gününe kadar koruyan askerlerin sadece görevini yaptığını.

İşte böyle. Tüm bunlara rağmen günümüzde idam cezası uygulanmaya devam ediyor. Hak edenler var mıdır, bilmiyorum. Şu an bunun için bunları yazmıyorum. Ama tarihte ve günümüzde hak etmeden bu cezayı alanların olduğunu elbet biliyorum. Her yıl dünyada en çok idamın Çin’de gerçekleştirildiğini belirtmek isterim. Ve içimden bir ses diyorki bunların çoğu haksız yere mahkum edilmiş olan Uygurlar. İyi yaşamalar.

Yahudi Uygurlar
Çin’de haksız yere hapsedilen Uygurlar için tek başına eylem yapan bir Yahudi

Kitap okumayı seven ve bu devirde herkesin kendine göre haklı olduğuna inanan bir şahısım. Çağ deviren fikirler üretmeye tekrar başlamamız gerektiğine inanırım. Ne demiş atalarımız: Önce eğitim!

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Kitap İncelemeleri Kategorisinde Son Yazılar