Suç ve gizem kitaplarını okumayı seviyorsanız, bu kitapların ani dönemeçlerle ne kadar içli dışlı olduğunu da biliyorsunuzdur. Chris Carter ise saniyede 99999 dönemeç sevenlerden. An Evil Mind, Chris Carter’ ın okuduğum ilk romanı. Kitaplarla bakışırken bir anda bir kitaba gözünüz ilişir ve dersiniz ya: “Buradan altın çıkacak.” Bu o kitaplardan biri oldu benim için.
İçinde barındırdığı dönemeçler o kadar çok ki elden bırakmadan bitecek cinsten. Kitap başladığı anda hikâyeye 100km/h hızla dalıyorsunuz. (Şaka değil) Kitap gerçekten küçük bir kasaba girişindeki lokantalardan birinin dışındaki talihsiz bir araba kazası ve birkaç kesik başla başlıyor. Bazı detaylar dehşet verici gelebilecek cinsten ama bu kitaptaki karakterler için tam aksine tamamlayıcı cinsten, aşırılığa kaçma yok.
“Hello, Robert.”
Başkahramanımıza gelelim: Robert Hunter. (Ne kadar yaratıcı bir soy isim) Orta yaşlarda, zeki, yalnız, atletik yapılı, hayatı ciddi trajedilere sahne olmuş bir Los Angeles cinayet dedektifi. Okurken Robert Hunter’ı değil de genç Rust Cohle(True Detective)’u karşımda görüyor gibi hissettim açıkçası. Ben okurken Hunter’ın hikayesinin bu kitapla son bulacağını düşünüyordum ama Chris Carter’ın aldığım diğer bir kitabında da Hunter bizi selamlıyor. (Hatta yazıyı yazarken öğrendim, Hunter’ lı 6.kitapmış bu)
Name calling is fort he weak. For people who lack the intellect to argue intelligently. Do you think you lack the intellect, Agent Taylor?
“Hello, Clarice.”
FBI lokantadaki “kazayı” devralıyor ve ellerinde bir şüpheli var. Şüphelinin de konuşmak için bir şartı: Robert Hunter. Hikâyeyi çok açık etmemeye çalışıyorum ama kitapta açık ara en sevdiğim bölümler Hunter ve şüpheli arasındaki sorgu sahneleri. Kesinlikle bana Kuzuların Sessizliği’ ndeki Clarice ve Dr. Hannibal Lecter arasındaki sorgu sahnelerini hatırlattı. Hunter için çizilen portre ise benim için sorgulama bölümlerini Dr. Lecter ve Clarice arasındaki o ikonlaşmış sahnelerin bile yukarısına taşıdı.
Nowhere to go.
Hunter bu zekice işlenmiş cinayetleri aydınlatmaya çalışırken aydınlatması gereken bir şey daha karşısına çıkıyor: Kendi yaşadığı trajedi. Kitabın sonlarındaki aksiyon dolu bölümler True Detective’ in 1.sezonunun yeniden bir sahnelenmesi oldu benim için. Dramatik, aksiyon ve zikzaklarla dolu finaldi.
C’est la vie.
Son olarak An Evil Mind “öldürmek” için zamanınız varsa okunabilecek bir kitap. (N’aptığımı gördünüz mü?) Ne yazık ki kitabın bazı yerlerinde bazı kültlerle çok “benzeşmiş” bölümler var. Bu kültleri farklı şekillerde yeniden tadımlamak güzel olsa da bazen hayal kırıklığına uğratabiliyor insanı. Her şey düşünüldüğünde sanırım 3/5’lik bir kitap.
Not: Ne yazık ki yazıyı yazdığım tarih itibariyle kitabın hala Türkçe çevirisi bulunmuyor.
Konuk Yazar: Mahmar
Somebody toucha my spagett
(Birileri spagettime sulandıh)?!