doppler

Doppler Kitap İncelemesi – Erlend Loe

1969 yılında Norveç’te doğan Erlend Loe, çalışma hayatına bir psikiyatri kliniğinde başlamış ve ardından gazete muhabirliği yapmıştır. 1993 yılında Tatt av kvinnen isimli eseriyle okuyucularla buluşan yazar, ilk eserlerini çocuk edebiyatı içerisinde kaleme almış olduğundan dolayı yetişkin edebiyatı dahilinde yazmış olduğu eserlerinde bolca abartı, ironi ve mizaha yer vermektedir. Günümüzde 22 filmin senaristliğini üstlenmiş olan Loe, 1998 yılında kurmuş olduğu senaristler topluluğunun (Screenwriters Oslo) da bir üyesidir. Senaryo dışında 26 eser veren yazarın Türkçe’ye çevrilen dört eseri bulunuyor. Siren Yayınları tarafından Türkçe baskısı gerçekleştirilen en bilinen eseri Naiv.Super (Naif. Süper) 20’den fazla dile çevrilmiştir. Diğer üç kitabı Kadının Fendi, Doppler ve Bildiğimiz Dünyanın Sonu olan yazarın inceleyeceğimiz eseri Doppler, 2004 yılında yayımlanmış, Yapı Kredi Yayınları tarafından 2016 senesinde ilk defa Türkçe yayımlanmış ve 16 baskı gerçekleştirmiştir. Şimdiye kadar Norveç ulusal edebiyat ödüllerinden Cappelen, Norveç Kitapçılar Ödülü, Aschehoug Ödülü’nün yanı sıra Avrupalı Genç Okurlar Ödülü olmak üzere dört ödül sahibi olan Erlend Loe yazarlığın yanında eleştirmenliğe ve senaristliğe devam etmektedir.

Buradayken ne ben insanlara maruz kalıyorum ne de onlar bana. Onlar nefretimden ve sivri dilimden korunuyor ben de onların beceriksizliklerinden ve aptallıklarından korunuyorum.

Doppler, işinde ve özel hayatında başarılı bir hayat süren Andreas Doppler’in anlatımıyla okuyucuya aktarılıyor. Eserin ilk cümlesiyle öğrendiğimiz gibi babası vefat etmiş olan ve gündelik hayatın sıradanlığı, sorumlulukları, modern yaşamın sıkıntılarıyla tahammülsüzleşen Andreas, bir kaza sonrası tüm sorumluluklarıyla var etmiş olduğu başarılı hayatını arkasında bırakmak amacıyla evinin yakınlarındaki bir ormanlık alanda çadır kurmaya ve artık burada yaşamaya karar veriyor. Ancak huzuru yakalama amacıyla gerçekleştirdiği bu deneyim kendisini modern dünyada var etmiş olan Andreas için büyük bir çabaya dönüşür. İhtiyaçlarını gidermek amacıyla avladığı ilk geyiğin yavrusu da Andreas’a bu yolda arkadaş olacaktır.

Kendi çocuklarını, keşfettiği bu yeni hayata hazırlamayı da ihmal etmeyen Andreas, aynı zamanda kaybettiği babasıyla hesaplaşmak amacıyla da kendi yöntemlerini geliştiriyor. Böylece kendi eksikliklerini tamamlamaya çalışırken aynı zamanda başkalarına da ilham kaynağı haline dönüşüyor.

İnsan nasıl olur da herhangi bir şeyi satabilir ya da satın alabilir? Hava sıcaklığının ya da ağaçlardaki rüzgârın sesinin sahibi kim?

Daha önce incelediğimiz Thoreau’nun Walden isimli eseriyle bir bakıma aynı temaya sahip olan eser, modern insanın, günümüz dünyasında çağın var ettiği kimi gerekliliklerden de vazgeçemeyeceğine yer vermiş. Para kullanmaktansa takas usulünü benimseyen, besin ihtiyacını doğadan gidermeyi amaçlayan kahramanımız, bazı ürünleri doğal olmayan yollardan elde etmeyi sürdürüyor. Yalnız kalma hedefine ise bazen meraktan bazen ise gereklilikten dolayı bir türlü tam olarak kavuşamıyor.

Yazar, eser üzerinden modern insanların doğa içerisinde yerini, arayışlarını doğaya yöneltmesinin ne derece mantıklı olduğunu, sorumluluklarımız benliğimizin ayrılmaz bir parçası mı yoksa arkamızda bırakmamız gereken bir olgu mu gibi sorularla okuyucusunu düşünmeye yöneltmesinin yanında gerek dili gerekse anlatım tarzıyla oldukça eğlenceli ve derinden bir maceraya çıkarıyor.

Eserin aniden bitiyor olması ve okuyucuların beğenisi nedeniyle Andreas Doppler’in maceralarına devam etmesi amacıyla yazılan devam eseri ise yine Yapı Kredi Yayınları tarafından Bildiğimiz Dünyanın Sonu olarak Türkçe’ye çevrilmiş bulunuyor.

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Kitap İncelemeleri Kategorisinde Son Yazılar