Sizlere, okuduğum ve okumanızı tavsiye ettiğim bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Ansızın karşıma çıkan; Gülüş Türkmen’in “Duygu Uygarlığı” adlı eseri: Bu kitap klasik romanlardan farklı. Kitabı ilk elinize aldığınızda kitabın arkasındaki cümleler sizi cezbetmeye yetiyor. Merak duygusu uyandıran ilk bölüm, olay örgüsünün sıradan bir romandan farklı olduğunu hissettiriyor. Kitabı okudukça diyalogların akıcı ve günlük hayattan kesitler içerdiğini söyleyebiliyoruz. Verilmek istenen mesajın günlük hayatta yaşanması mümkün olaylarla anlatılması, okurun romanı içinde hissetmesini, empati yapmasını sağlıyor.
Duygularımız bizi biz yapan şeyler peki duygularımızın ne kadar farkındayız? Romanımız tam da bu soru çerçevesinde gelişiyor. Kitap şu andaki hayat koşullarımızı tepetaklak edecek düşünceleri barındırıyor: Şiddetin her türlüsü zarar verir. Bu bilinen bir gerçek. Peki fiziksel şiddetin yanı sıra sözlü şiddet niçin göz ardı ediliyor?
Sizi bilmiyorum ama benim bir romanda aradığım şey sizi ters köşe yapması ve olayların sonunun tahmin edilemiyor oluşudur. Romanın bazı sayfaları beni hayrete düşürdü. Gerçeklikle hayal gücü arasındaki gelgitler hoşuma gitti. Sayfaları çevirirken ki heyecanım ve tatlı telaşım kitabı zevkle bitirmemi sağladı. Herkesin hayalinde olan ütopyasını yazar kendince ele alıyor, yorumluyor da diyebilirim.
Kitabın anlatımı, zaman tüneli gibi geçmişle bugün arasında bir bağ kuruyor. Geçmişin tecrübelerini ve şimdinin kaygısını bir araya getirmiş ancak bu durumu pürüzsüz bir anlatımla sağladığını söyleyebilirim.
Aslında kitabın adı kitap hakkında meraklanmama yetti de arttı diyebilirim. Kitabın ortalarında, kitabın adındaki ironiyi ufak fark ediyor ve hafif bir tebessüm ediyorsunuz.
Kitabımız roman içinde roman anlatımıyla okurunu karşılıyor. Romanların iç içe olması anlatımı zedeler mi olay akışını bozar mı diye düşündüm. Neyse ki kitap beni yanılttı ve sonunu merak ettiğim, sürükleyici bir roman okudum. Hatta kitabın sonlarına doğru beklentim arttı diyebilirim.
Yani roman, bir matruşka gibi insanı zaman içinde daha çok etkiliyor. Bir yazarın kaleminden, nasıl yazar olunması gerektiğini anlatan bir kitap Duygu Uygarlığı.
Bence her yazar keşfedilmeyi bekleyen bir elmas gibi yerin altında okurunun ilgisini bekliyor. Yazarın tecrübeleri ve okurun eleştirileri yazarı kömürden elmasa çeviriyor.
Kitabın öz benliğime kattığı şu cümle etkisini her zaman gösterecek. Bu cümleyi hissedebiliyorum: “Küresel ön yargıları kırmak bütün imkansızlıkları imkanlı hale getirir.”
Yazar: Zeze