“Hep Çeyreğini Çizeriz”
Küçükken herhangi bir derste eminim siz de çizmişsinizdir. Hani derme çatma bir evi, yukarı doğru akan ırmağı olan; kuru boyayla boyanan resimler var ya. Evet doğru anımsadınız onlardan bahsediyorum. Hatta öyle ki resmi çizen kişiden başka biri baktığında samimiyetten ve masumiyetten başka bir şey göremez genellikle. İşte o resimlerin ortak bir özelliği vardır: Çizilen güneşleri…
O resimlerdeki güneşi çizmenin bir adabı vardır. Öyle tamamını çizemezsiniz. Tercihen kağıdın sol üst köşesine ve takriben çeyreğini çizersiniz. Bu yazısız, sözsüz bir kuraldır. Peki şimdi sizlere soruyorum. Bizler güneşin yuvarlak olduğunu bile bile neden çeyreğini çizeriz? Uzun uğraşlar sonucu kafamdaki birçok tilkiyi kovduktan sonra şöyle bir sonuca varıyorum: Hepimizin hayatında -bize daima- aydınlık günleri hatırlatan bir güneş vardır. Ve biz güneşimizin, tamamını çizebileceğimiz kadar küçük olmasını istemeyiz. Bu yüzden de hep çeyreğini çizeriz…
Düşün ki sabah olmuş
Güneşle canlanıyor yaşam
Süt beyaz
Kurulan gökyüzü cumhuriyeti
Güneşle aydınlanıyor
Her şey temiz her şey bembeyaz
İşte bu vakitler her şeye inanabilir insan
İyi olacağına, iyiliğe
Güzel olacağına, güzelliğe
Gelecek güzel günlere
…
***
“Müjde”
Bugün suya düştü cemre. Balıklar bayram etti. Biliyorum, uzun sürmez ağaçların çiçek açması, kıskaların yeşillenmesi, sarımsağın boy vermesi… Sahi nasıl da müjdeler kuşlar o zaman baharı. Her yanda ötüşür, her yanda bir hevesle çatılara yuva kurmaya çalışırlar. Sonra bir de cemre toprağa düştü mü sen o zaman gör şenliği. Her yanda çiğdemler, laleler, ters laleler insana yaşamın ne kadar güzel olduğunu söyler kendi lisanlarınca. Uzun süre uykudan sonra yeniden doğuşun ne kadar büyülü olduğunu söylerler.
Bırakın da alev alev yansın
Sözler
Dağlarda yankılansın
Her makamdan güfteler
Ve eğer solacaksa laleler, nergisler
Susun, söylemeyin
Eksik kalsın cümleler
***
“Gökten düşen elmalar”
Havanın bulutlu olduğu bir gün gökten iki elma düştü. Düşerken, bir çocuk fark etti elmaları. İki elma buldum, dedi. O kadar çok sevinmişti ki mutluluktan yerinde duramıyordu. Gidip elmaları annesine gösterdi. Annesi şaşırdı. Kırmızı olan çok güzelmiş ama neden diğeri yeşil, dedi. Çocuk annesinin elinden elmayı kaptığı gibi babasına götürdü. Babası elmaları görünce elinde bir sağa bir sola döndürdü, evirdi çevirdi. Elmalar çok güzelmiş ama şimdi yemezsek bozulur, sonra çöpe at daha iyi dedi. Çocuk bir an duraksadı. Ardından babasının şaşkın bakışlarına aldırmadan, elmaları kendinden emin bir şekilde geri aldı. Sonra o ilk heyecanını yitirmenin verdiği hayal kırıklığı ile küçük kardeşinin yanına gitti. Artık elmaları hakkında diğerlerinin ne diyeceği umurunda bile değildi. Elmaları bir kenara bırakıp başka bir şeyle uğraşmaya karar verdi. O ara küçük kardeşi çok güzel diyerek iç geçirdi. Çocuk neden bahsediyorsun diye cevapladı. Küçük kardeşi, elmalar çok güzel nereden buldun, diyerek karşılık verdi. Çocuğun bir anda yüzü güldü. Tebessümle cevapladı: Gökten…
Buğulu camlar ardından gözledim
Bir köy yolunun kıvrımlı patikasında
Başakların seyrelip azaldığı sarı tarlada
Güne bakanların konulduğu bahçe başlarında
Velhasıl yıllarca ve yollarca bekledim
Sevmeye hasret ve ıslaktı gözlerim
Aradığımı bulamasam da yıllarca
Bulduğumu aradığımı anladım
Hasret kor ateş misali yaktı içimi
Acıyla kekremiş nefesim
…
Sahi ya bu saatten sonra göçmek
Yeni bir yerde ölmek için mi
Yeni bir yerde doğmak için mi
***
Evet o güneşler hep nedense yarımdı.
Güneşi neden çeyrek çiziyorduk bilmiyorum. Fakat niye herkes güneş çiziyordu? Niye kimse Ayı çizmiyordu. Acaba bütün dünyada mı böyle? Yoksa biz ezberleyip motifleri mi tekrar ediyorduk? Ben öyle yapıyordum açıkçası. Beni mutlu eden şey kaleler, hisarlar çizmekti. Kale çizip içinde savaşçıları dövüştürürdüm. Ama ben de çocuktum ve dünyam tamamen aydınlıktı.
Yazılarında her zaman güzel bir hissiyat görüyorum. Cümlelerdeki fikirler akıp gidiyor. Sadece bazı cümlelerin bu fikri akışı zorlaştırıyor gibi. Bunu geliştirirsen çok daha güzel şeylerin ortaya çıkacağına en çok inandığım kişilerdensin. Kaleminize sağlık efenim.
Bu güzel yorum için teşekkür ederim. Eleştirilerine katılıyorum. Bana kalırsa bu durumun en büyük sebebi benim yayımlamadan önce -son okumalarımda- kararsız kalıp metni yeterince ayıklayamıyor oluşum. Bunun için yazımı daha erken yazıp, üzerine farklı günlerde birkaç kez düşünmem, akışı bozan, sonuca ve temaya hizmet etmeyen gereksiz cümleleri temizlemem gerekli.
Bir sonraki sefer daha özenli yazacağımı söyleyip her seferinde son güne bıraksam da bu sefer erkenden yazıp önerini tatbik edeceğim. Tekrar teşekkür ederim. :)))