Sene kaçtı, aylardan neydi hiç hatırlamıyorum. Bunun bir önemi yok zaten. Bazen sayıların bir önemi olmaz. İnsan sayıları unutabilir ve matematik hayatın her alanında işe yaramayabilir.
Tek hatırladığım şey; çocuktum. Aylardan, günlerden ve yıllardan daha önemlisi buydu, çocuktum. İlkokul dördüncü sınıfa gidiyordum muhtemelen, çünkü kitap okumayı o sene abartmıştım. Okuyacak kitap bulamayacak kadar çok abartmıştım. Çocuktum. Mavi önlüğüne annesinin ördüğü dantel yakayı takan bir çocuktum. Kitap okumak çok güzeldi en az annemin ördüğü dantel yaka kadar güzeldi hem de.
Derme çatma bir binası, birleştirilmiş sınıfları olan ve kırılan camların yerine naylon gerilen bir köy okuluna gidiyordum. Sınıfta küçük bir kitaplık, kitaplıkta sayısı bir elin parmağını geçmeyecek azlıkta kitaplar vardı. Bu kitapları okuduktan sonra okuyacak kitap arayışındaydım. Okul kütüphanesi gazetelerin verdiği ansiklopedilerden ibaretti. Bazen ansiklopedi okurdum fakat Bitlis’in tarihi, sosyo-ekonomik yapısı çok ilgimi çekmezdi ya da arabanın nasıl yapıldığı. Buna bir çözüm bulmalıydım.
Yapabileceğim tek şey babamdan kitap istemekti fakat babamın durumu belliydi. İşsizdi. İstesem ne yapar eder alırdı fakat onu zor duruma sokamazdım. Uzun bir süre, çaresizce okuduğum kitapları tekrar tekrar okuyarak geçti. Sonra bir gün bayram arefesi babam ilçeye, pazara gidiyordu. Köylerden ilçeye otobüsler kalkardı pazar için. Yaşlı amcalar, teyzeler ve hatta şanslı çocuklar telaşla ve sevinçle pazara giderlerdi. Meyve sebze alacakları için insanlar neden bu kadar mutlu oluyorlar diye merak ederdim o zamanlar.
Babam pazara gitmeden evvel bir isteğimizin olup olmadığını sordu. Birden bana kitap alıp alamayacağını sordum. Sonra pişman oldum ama iş işten geçmişti bir kere. Alırım dedi ve gitti. O gelene kadar kesin almayı unutur diyerek heyecanımı yatıştırmaya çalışıyordum. Yokluğa bu kadar alışmışken varlığı düşünmemek için kendimi engellemeye çalışıyordum. Mevsimlerden kıştı, babam üşümüş bir halde eve geldi. Pazar çantasının içinde ıspanakların, havuçların arasında üzerine hafif kar yağmış bir kitap, ismi Küçük Kadınlar.
“Pazar çantasının içinde ıspanakların, havuçların arasında üzerine hafif kar yağmış bir kitap, ismi Küçük Kadınlar.”
Konuk yazar: Dilara
Ne güzel bir eserdi ‘Küçük Kadınlar’defalarca okumuşumdur.
Çok güzel bir anlatımdı.Teşekkürler.
Ben çok teşekkür ederim esas, bu değerli yorumunuz için.
“Yokluğa bu kadar alışmışken varlığı düşünmemek için kendimi engellemeye çalışıyordum.”
Ne kadar ince bir düşünce sayın yazar, samimi anlatımınız için teşekkürler :))
bu güzel yorumunuz için çok çok teşekkür ederim, mahcup oldum :’)
Bu samimi ve güzel yazı bitmesin diye yavaş yavaş okudum. Ellerinize sağlık sayın yazar.
Çok teşekkür ediyorum bu kıymetli yorum için 🙂