Laplace’in şeytanı, felsefe ve bilim tarihinde hipotetik düzemde en önemli tartışma konularından biri üzerine odaklanmış teoridir. Temel olarak bir varsayım üzerine inşa edilmiş olsa da bu teori, bize özellikle nasıl bir dünyada yaşadığımıza dair birçok veri sunar. Dünyamız, gerçekten anlatıldığı gibi deterministik bir yapıda mıdır? Yani, dünyadaki tüm; olgular, durumlar eylemler ve tüm işleyiş gerçekten nedensellikle birbirine bağlı mıdır? Amazonların tam ortasında, devasa ağaçların arasında uçan rengarenk bir kelebek, Orta Doğu’daki bir insanı etkileyebilir mi? Peki, evrendeki tüm fizik kanunlarını ve tüm şartları bilebilirsek: geleceği görebilir miyiz? Bu sorulara cevabınız hayırsa; bir de Laplace’in şeytanına kulak verin!
İçindekiler
Laplace’in Şeytanı Nedir?
Laplace’in şeytanı, 1814 yılında Fransız matematikçi ve gökbilimci Pierre-Simon Laplace tarafından yayınlanan bir makalede varsayımsal olarak aktarılan bir teoridir. Laplace, bir varsayıma dayanarak geleceğin belirlenimi üzerine tartışma açar. Bu varsayımın konusu, kainattaki tüm fizik kanunlarına hakim olan birinin geleceği tahmin etme yetisi üzerinedir.
Laplace, evrendeki tüm atomlar da dahil olmak üzere sanal bir zihin evrendeki tüm atomların ve fizik kanunlarının bilincinde olduğunu varsaymamızı ister. Bu sanal beyin, bir görüşe göre nedensellikle birbirine bağlı olan tüm eylem ve durumların bilincindedir. Yani herhangi bir eylem sonrasında gelişebilecek bütün olasılıkları değerlendirebilecek güçtedir.
Bu durum ise söz konusu yapay beynin tüm fizik kurallarını bilmesi ve buna bağlı olarak tüm olasılıkları değerlendirmesi ile evrenin tüm geleceğini ve hatta geçmişini doğru şekilde öngörmesi anlamına gelir. Evrendeki her şey, birbirine nedensellik bağı ile bağlıysa; tüm fizik kurallarına hakim olan bir şeytanın, geleceğe ve geçmişe dair kesin yargılarda bulunması son derece gerçekçidir.
Yazı-Tura Oyununda Gerçekte Olan Nedir?
Laplace’in şeytanı, determinist bir dünyada yaşadığımız öngörür. Dolayısıyla Laplace’in dünyasında fizik kurallarına hakim olmak, geleceği net ve kesin olarak tahmin etmek anlamına gelir. Bu konuyu daha da özelleştirerek örneklendirmek gerekirse; yazı-tura oyununda yazı ya da tura taraflarının geleceğine yönelik sağ duyusal öngörülerimiz çoğunlukla olasılığın %50 olduğu yönündedir.
Fakat Laplace’in şeytanı, yazı-tura oyununda yazı ya da tura gelme olasılığının %50 olmadığını ifade eder. Aslında temel olarak bir paranın yazı ya da tura gelme olasılığı, bazı belli başlı değişkenlere göre belirlenir. Dolayısıyla tüm bu değişkenlere hakim olan, bütün çevresel faktörleri kesin olarak bilebilen bir zeka, yazı ya da tura gelme olasılığını tek bir taraf lehine %100 olarak ölçer.
Sezgisel olarak hemen herkese mümkün değilmiş gibi görünse de yazı-tura oyununda gerçekte olan; oyunun tek bir taraf lehine %100 oranında sonuçlanacağıdır. Peki ama, yazı-tura oyununda sonuç %100 kesinse; bu oyunun amacı nedir. Yazı-tura, karasızlık ya da belirsizlik hallerinde yol açıcı ve harekete geçirici bir oyundur.
Dolayısıyla insan yaşamının bir parçası olması kaçınılmazdır. Kararsız kaldığımız anların vazgeçilmezi olan bu oyunda, sonuç söylenildiği gibi %100 oranında bir taraf lehineyse biz bu oyunu neden oynuyoruz? Çünkü biz Laplace’in şeytanı değiliz. Bu şeytan, tüm olası etkileri değerlendirerek kesin sonuca varabilecek sanal bir zekaya sahiptir.
Oysa insan, anlık olarak tüm fizik kurallarına hakim olamaz. Daha da ötesi tüm fizik kurallarına gündelik yaşam içerisinde hakim olsa da bunu bir matematiksel ifade ile anlamlı bir sonuç haline dönüştüremez. Fakat Laplace’in şeytanı deneyi, tüm çevresel etkilerden arındırılmış bir ortamda yapılacak olursa, işte tam da bu noktada atılan paranın hangi şekilde sonuçlanacağını kesin olarak bilmek mümkündür.
Kelebeklerin Kanat Çırpışı Gerçekten de Geleceği Etkiler mi?
Laplace’in şeytanı, temel olarak varsayımsal bir akıl yürütmedir. Fakat bu akıl yürütmenin arkasında doğanın ve evrenin işleyişini anlamaya yönelik bir düşünce sistemi bulunur. Bu düşünce sistemi nedensel determinizmdir. Determinizm, en genel anlamıyla “belirlenimcilik” ya da “belirlenimlilik” olarak tanımlanır.
Belirlenimcilik, evrende var olan her şeyin birbirine evrende bulunan fizik yasaları ile bağlı olduğunu ifade eden bir düşünce biçimidir. Evrendeki her hareket, fizik yasaları tarafından belirlenmiştir. Nedensel determinizm ise bu düzlemde, evrendeki herhangi bir hareketin evrenin geri kalanını da etkileyeceği anlamına gelir.
Ahlaki Tercihler ve Determinizm
Laplace’in şeytanı her ne kadar bilgi üzerine bir soruşturma, akıl yürütme ya da varsayım gibi düşünülse de aynı zamanda ahlak felsefesi üzerinde yapılan önemli bir tartışmaya da cevap niteliğindedir. Ahlak felsefesinin incelediği en önemli ve temel konulardan biri insanın gerçekleştirdiği eylem ve davranışlarda özgür olup olmadığıdır.
Laplace’in şeytanı teorisinde olduğu gibi evrendeki her şeyin birbirine nedensellik zinciri ile bağlanması, insanın davranışlarındaki özgürlüğü yeniden gözden geçirmemize sebep olur. Laplace’in teorisi, normalde bizim tarafımızca gerçekleştirildiği düşünülen birçok eylemin, temel olarak evrenin bir yasası olduğunu gösterir.
Bu durumda; cinayet işlemek, gayriahlaki bir davranışta bulunmak, herhangi bir kritik anda alınan yanlış karar, hukuksuz davranışlar ve benzeri şekilde türetilebilecek her türden davranış, insana ya da daha özel olarak özneye ait değildir. Dolayısıyla insan davranışlarından ya da suçlarından sorumlu tutulamaz. Laplace’in şeytanı, nedensellik ilkesi ile bu ahlaki problemleri tartışmayı öncelemese de söz konusu varsayım, bizi eninde sonunda ahlaksallığı tartışmaya götürür.
Şans mı, Olasılık mı?
Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere Laplace’in şeytanı teorisi, gündelik yaşama dair son derece önemli bir alanı tartışmaya açar. Yaşamın en önemli parçası olan kararsızlıklar, tercihler, tercih etmeyişler, olası seçenekler, şans ve önemlisi de olasılık, Laplace’in teorisi üzerinden okunabilir. O halde Laplace’in teorisine göre tüm tercihler sonucunda ortaya çıkan sonuçlar şans mıdır, yoksa olasılık mı?
Laplace’in varsaydığı gibi bir şeytanın gerçek yaşamda bulunması, olası tüm senaryoları değerlendirerek geleceğin öngörülmesi anlamına gelir. Bu durum ise temel olarak alternatif gelecekler arasından herhangi birini yaşıyor olmamızın, şanstan ya da olasılıktan bağımsız olarak kesinlik içeriği anlamına gelir. Yani gelecek, olası tüm etkilerin bilinmesi halinde geçmişten çok da farklı değildir.