Televizyonun içinden söylenenleri bir türlü mantığına oturtamadı. Hafif bir gülümse olduysa da hemen düzeltti kendisini. Soğuk bir ifadeyle bakıyordu ekrana ve elindeki çayın soğuduğunu bile fark etmemişti. Mutfaktan gelen annesi de televizyon sesiyle irkildi ve “olur mu canım öyle” demesiyle aynı anda düşürdü elindeki tabakları. Uzun uzun baktıkları tek şey devasa kara kutudan başka bir şey değildi. Yaşı 23 olsa da saçları ağarmaya başlamış gencin yüzünde hiçbir belirgin ifade olmadan saniyeler uzuyor, dakikaya dönüşüyordu. Gözlerini ayırmadan baktıkları televizyondan çıkanlara kulaklarını inandırmaya çalıştı bir süre sonra. Dinleyip anlam vermeye çalıştı ama başaramadığını gözleriyle anlatıyordu. Ayağa kalkıp bir süre hızlı hızlı gezindi salonun ortasında. Elini çenesine götürüp düşündü ama neyi?
Televizyon sesiyle karışan düşüncelerini toparlayamadı genç. Yaşadıkları şokun nedenini en güzel anlatan ise alt komşudan gelen sevinç çığlıklarıydı. Artık maske takmaya gerek yok, özgürce dolaşma izni çıktı, diyordu televizyondaki güzel saçlı kadın. Üstüne eklemeler de yapıyordu ama gencin onları duyacak kadar gücü yoktu. Tek bir cümle yeterliydi onun için. “Artık maskeye gerek yok” korkutuyordu onu. Belki de yıllardır taktığı maskelere karşı sevgisi vardı içinde veya maskesiz dolaşmayı düşünmemişti hiç. Maskesiz gezmek de nereden çıktı yahu? Maskeli ne güzeldi işte diye geçirdi içinden. Peki, ya bir şey olursa ve tekrar gerekli olursa maskeler? Aklına gelen binlerce sorudan birkaçı öne çıkıyordu. Hepsini düşünerek başını en sonunda ağrıtmayı başarmıştı.
Biraz daha düşüncelere daldıktan sonra dışarıdan gelen seslere kulak verdi. Çığlıklarla koşturan insanlara baktı camın ucundan perdeyi sıyırarak. Maskesiz bir şekilde dolaşıp koşuyordu çocuklar. Anne diye bağırdı en güçlü şekilde. Koşarak gelen annesine sadece işaret ediyordu eliyle. Bir anda baktıkları şey ile korktu ikisi de. Maskesiz bir şekilde dışarıya çıkmak mı? Yıllar sonra bu mümkün olacak mı? Tıpkı eski günlerdeki gibi, dedi annesi. Birbirine bakıp gülümsediler.
Gözleriyle anlaşarak dışarıya çıkmaya karar verdiler. Hemen giyinip kapıya geldi ikisi de. Artık anne-çocuk maskesiz dışarının keyfini yaşayabilecek miydi? Genç üzerindeki tedirginliği hemen atamadı. Annesine dönerek, önce maske takmak istiyorum. Dışarıya çıktıktan sonra yavaşça çıkartırım, dedi. Hay hay işareti yapan annesiyle birlikte hazırlıklar tamamlandı. Kapının açılmasıyla birlikte annesi ilk adımı atan oldu. Maske yoktu yüzünde ve dışarının havası yüzüne vuruyordu. Ağzını açtı sonuna kadar ve hava almanın mutluluğuyla büyük bir kahkaha patlattı. Çocuk ise turkuaz renkli maskesiyle attı ilk adımlarını. Sonrasında etrafından koşarak geçen kadınları maskesiz görünce biraz tereddüt etti. Sosyal mesafeyi hala korumanın derdinde olduğunu ise sadece annesi anladı. Artık gerek yok böyle şeylere der gibi baktı birkaç saniye anne. İlerledikten sonra evin kapısını kapattılar. Maskesini çıkarması beklenirken genç, biraz daha kalsın anne der gibi ifadeler yaptı. Yürümeye başladılar sokağın kenarından. Herkes ise maskeli gence tuhaf bakışlar anlatmaya başladı. Artık özgür olduğumuzu bilmiyor muydu bu genç diye söylenenler bile oldu. Israrla maskeyi çıkarmaması birçok nedenle olabilirdi. Geçen yaz kaybettiği arkadaşı gelmişti belki aklına. Okulda en çok sevdiği kişiyi bu hastalıkla yitirmişti. En büyük hayallerinden olan doktorluktan uzaklaşmasına da yine bu süreç neden olmuştu. Babasının günlerce yoğun bakımda kalarak hayata gözlerini yumması da etkilemişti genci. Her türlü direktife rağmen annesini dinlemiyor, maskesini asla çıkarmak istemiyordu. Büyük caddeye geldiğinde bile hala maskeli genç olarak yürüyordu. Markete girmek istedi annesi ama kalabalık olduğunu görünce genç oralı olmadı. Sonra ben online sipariş veririm diyerek geçiştirdi bu isteği de.
En sevdiği komşularından olan hemşire hanım çıktı karşılarına. Bir anda tebessüm ederek selam verdi anneye. Sarılma istediğini geri çevirmedi anne ve bir süre sohbet ettiler. Gencin hala maske taktığını görüp “artık maskeye gerek yok”, diyerek çıkardı. Genç ise bir süre titredikten sonra sarılıverdi hemşireye. En çok güvendiği ve her zaman yanlarında olan hemşireye. Tüm ilaç tedavilerini uygulayan ve yüzlerce arkadaşının hayatının kurtaran hemşireye. Bu zorlu süreçte halklarını ayakta tutan hemşirelere sarılır gibiydi genç. Ağlayarak teşekkür ediyor ama gözlerinden sevinç parıltıları geliyordu.
Konuk Yazar: Muhammed Murat