Hangimizin bir derdi olmadan günleri geçiyor, hangimiz her anımızı mutlu olarak hatırlıyor, hangimiz anın keyfini çıkarabiliyoruz? Hangimiz o saf mutluluk duygusunun tadına sık sık varabiliyor?
Benim hep özendiğim bir insan tipi vardır. Her ne olursa olsun bardağın dolu tarafını görebilen mutlu olmak için bir sebep bulabilen insanlar. İşte hayattan zevk alabilen insanlar bunlardır. Bizler ise en ufak olaydan kendimize üzülecek, modumuzu düşürecek bir şey bulabiliyoruz. Bunda elbette kişinin yetiştiği çevrenin etkisi de vardır. Sürekli tartışmanın, kavganın içerisinde büyüyen birisinden nasıl bu kadar pozitif kalmasını bekleyebiliriz ki…
Asıl sorumuza gelecek olursak, insanın içini kemiren bir sorudur: Neden? Sürekli kendimize bu soruyu sormaz mıyız? Çünkü her şeyin bir sebebi olduğunu düşünürüz. Peki mutlu değilsek bunun sebebi ne? Serotonin mi salgılayamıyor vücudumuz nedir? Bana soracak olursanız bunun sebebi biz insanoğlunun doyumsuzluğudur. Bunun için ne istediğimizi bilmeliyiz ne derece istediğimizi bilmeliyiz. Ne zaman istediğimizi elde ediyoruz işte o zaman mutlu olabiliyoruz. Bu da demek oluyor ki ne kadar çok şey arzu edersek mutlu olabilme ihtimalimiz o denli azalıyor. Ne kadar az hırsımız ne kadar az isteğimiz varsa o derece mutlu oluyoruz bence.
Örneğin bir cep telefonu alıyoruz bu bize bir süreliğine mutluluk veriyor evet daha sonra daha iyisi ve çok daha pahalısı çıkıyor. Biz onu almak istiyoruz ve bu her zaman mümkün olmuyor e bunun sonucu nedir mutsuzluk. Neden elimizdeki ile yetinemiyoruz neden ihtiyacımızı gördüğü halde daha fazlasını istiyoruz? Popüler kültür mü, gösteriş merakı mı, diğerlerinden farklı olabilme hırs ve arzusu mu… bana sorarsanız bunların hepsi. Hep daha fazlasını isteriz peki nereye kadar? Bunun bir sonucunun olmayacağını bilmiyoruz. Bu sona ermeyecek her zaman daha iyisi üretilecek, daha iyisi olacaktır.
Peki Ne Yapalım?
Bence mutlu olmamız iki şekilde mümkün. Eğer başarabiliyorsak bizi mutlu edecek şeyi kendi ellerimizle kazanacağız. Hiç kimseden beklemeden. Bu ne olursa olsun çalışıp onu elde edeceğiz. Yok eğer bunu yapamıyoruz o zaman da yapılacak şey mutluluk eşiğimizi düşüreceğiz. Elimizdeki ile yetinmeyi öğreneceğiz. Sahip olduklarımızın aslında bazılarının hayallerini süslediğini bileceğiz. Hep daha fazlasının arzularsak hiçbir zaman mutlu olamayacağız.
Bizlerin en nihayetinde amacımız mutlu bir hayat sürmek değil midir? Niçin okullara gidiyoruz, ne uğruna akşamlara kadar çalışıyoruz, çabalıyoruz. Kendimize hiç kimselere ihtiyaç duymadığımız, kendi ayaklarımızın üzerinde sapasağlam durabileceğimiz, kısacası mutlu olabileceğimiz bir hayat kurmak için değil mi? O zaman bu süreçte mutlu olmayı da bilmeliyiz. Bunun nasıl olacağını öğrenmeliyiz. Kendi adıma konuşacak olursam benim gelecekteki hayatımda en büyük kaygım bunca çabalamaya rağmen mutlu olamayacağım bir hayat sürmek. Umarım bu hiç kimsenin özellikle de benim başıma gelmez.
Çok güzel bir yazı olmuş. Bu konuda Zygmunt Bauman’ın konuşması üzerine hazırlanmış bu kısa animasyonu herkese tavsiye ediyorum: https://www.youtube.com/watch?v=cMYmpzlOQjk
Ekşi sözlük üzerindeki entry sayesinde blogunuzu buldum. Takibe değersiniz. Selamlar
Beğendiğiniz için mutluyuz takipte kalın.
Hayat zıttıyla kaimdir. Doğum, ölüm. Varlık, yokluk. Mutluluk, mutsuzluk. Aslında yaşantı mutlu olabilmek için harcadığımız eforun ta kendisidir. Sonucunda bunu elde edebilmek isteriz. Ancak ne yazık ki böyle bir şey yok. Çünkü mutluluk ve mutsuzluk tam olarak aynı noktadır.
Hazcılık, konfor, zevk, sefa düşkünlüğü insanın hastalığıdır. Sürekli tüketiyoruz. Tükettikçe daha fazla tüketeceğiz ve bu da yetmeyecek. Daha fazla, daha fazla. Ancak modern insanın daha fazlaya ulaşacak maddi imkanları olmayınca ne oluyor, mutsuz oluyor.
Velhasıl çözüm basittir. Geleneksel yaşamdır… Modernizmin her türlü imkanı, -insana çok tatlı gözükebilir bu imkanlar- asıl odak noktasından koparan ana unsurdur.
Blogunuzu severek takip ediyorum, iyi çalışmalar dilerim.
Size katılıyorum. İnsanın isteklerinin sonu gelmeyecektir. Elimizdekilerin kıymetini anlamalıyız.
Belki de mutlu olmanın sırrı ne için var olduğumuzu ve yaşadığımızı anlayabilmektir. Bu her zaman mümkün olmuyor elbette. Ama unutmamak gerekir ki maddi hazların peşinde olduğumuz sürece mutsuz oluruz. Çünkü aynı anda her anlamda mükemmeli yakalamak pek de mümkün değil. Yazınız için teşekkür ederiz
Üzerine konuştuğumuz, sık sık karşılaştığımız ama sürekli ertelediğimiz bir soru aslında. Sorun demiyorum çünkü kimilerine göre hayatın akışında benimsenecek bir durum bu. Bana sorarsanız insanın hayatında cevaplaması gereken ilk sorulardan biri. Bütün bir ömrü bir anlık mutluluk yahut bir sonuç uğruna harcamak mı? Yoksa bütün bir ömrü benimsediğin amaç uğrunda o yolda harcamak mı? İlki kişiyi gerçekleştiği nispette tatmin eder. ikincisi insanı sonuç ne olursa olsun tatmin eder. Kesinlikle üzerine bol bol konuşulacak güncel bir konu hatta belki de basit bir paradoks. Ellerine sağlık.
Derdim çoktur hangisine yanayım
Yine tazelendi yürek yarası
Ben bu derde hande derman bulayım
Meğer dost elinden ola çaresi