Tanımadığın birine güvenemezsin aslında. Konuşmadığın biriyle aranın iyi olacağından emin olamazsın. Anlamazsın. O vardır senin için sadece. Arada görür, bir iki selam verir ve belki bir ihtimal birkaç kelime edersin sadece. Ya da sen öyle zannedersin.
Deniz ve yeşil… Yan yana bedenler apayrı ruhlardan oluşan iki farklı âlem. Sen denizden küçük bir balık misali yüzersin ama asıl istediğin suyun üstündedir. Yeşilin içinde. Senin için gökyüzü o yeşildir. Çünkü gerçek gökyüzünün senin maviliğinden hiçbir farkı yoktur aslında. Senin için özgürlük tek renktir. Yeşil… her tonu ayrı her dokusu ayrı güzeldir, ayrı huzur, ayrı mutluluktur. Ama sen asla oraya ait değilsindir. Tüm o engin okyanus içinde yapayalnız bir başına kapana kısılmış bir halde.
Kapana kısıldığını ilk yenidünyaları fark ettiğinde ama oralara adım atamadığında fark edersin. Sen her yere ulaşabileceğini düşünürken, asla ulaşamayacağın yerler olduğunu görünce koskoca okyanus dar gelir. Adım atamadığın her yer özgürlük, basamadığın her toprak senin için yavaş yavaş vazgeçilmez olur. Baktıkça bakasın, tanıdıkça tanıyasın gelir. Yeşili ve kahverengiyi… hayatını sadece mavilikler oluşturan bir insanken, mavinin her tonunu görmüş her şekilde yaşamışken kahve ve yeşil sana inanılma uyumludur aslında.
Yorgunsundur. Yavaş yavaş yorulursun. Hayallerden yorulursun. Gerçekleşmeyecek hayaller kurmaktan, denizkızı Ariel’in hikâyelerini okuduktan sonra ümitlenmekten ve o ümitlerin, hayallerin tek tek yıkılması seni çok yorar.
Geri dönüşü de yoktur. Bir kere tutuldun mu kurtulamazsın, kurtulsan dahi içinde hep bir ukde kalır. Hayatını belki de hiçbir zaman tam mutlu olmadan yaşayamazsın. Yorgun ve kırgınsındır.
Peri masalları gibi bir masal hayal edersin sen, ama hayat sana limonata yapmak için limon vermek yerine kafana fırlatır çürük limonları. Sen de sadece acısını çekersin.
Böyle galiba. Mavide yaşayan yeşile tutunmamalı mesela. Ya da göğün kapalıysa göğü özlememelisin. Sevmemeli, çok da önemsemelisin. Dersem pek de takılmayın. Özlüyorum, güveniyorum, bakamıyorum… ama onu ne kadar tanıdığımı da ne kadar özgür olduğumu da inan bilmiyorum.
Konuk Yazar: Kainat