Bugün Orta Doğu’nun da doğusunda Pasifik Okyanusu’nda henüz adını bilmediğimiz adalardan Güneş yine sevgisiz bir güne merhaba dedi… İnsanlar yine yataklarından kalktığında sevgi yerine paraya ve kibre batmış insan ilişkilerine doğru gittiler. Yine o köşe başındaki saatçi zamana kızarcasına açtı dükkanını, yine insanlarımız sevgiyi sadece karşı cinse duyulan haz olarak algıladı, parkta ki çocuğun küçük bir köpeğe elindeki simiti vermesine yine anlam veremedi büyükler, yine saatine bakıp işe geç kaldım naraları atarak koşan genç gülümsemeyi unuttu küçük çantalı çocuğa …
Peki Sevgi Neydi
Cengiz Aytmatov’un romanından uyarlanan Yeşilçam’ın unutulmaz eserlerinden Selvi Boylum Al Yazmalım’ın unutulmaz sahnesidir. Yıllarca büyüklerimizin diline pelesenk olmuş hatta konusu açıldığında birçok kişiyi düşsel sokaklarının en kıytı köşelerine iten o sorudur: Filmde Asya (Türkan Şoray) bu sorunun cevabını “Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti..” şeklinde vermektedir.İyilik,dostluk ve emek dünyada herkesin karşısından beklediği ve aynı zamanda insanın herhangi bir zorlukla karşılaşmadan başka bir insana besleyebileceği duygulardır. Yani insanın üretip ürettiği sevgiyi kendisinin tüketemediği bir duygudur. Doğal olarak da insan hem ürettiği sevgiyi başkalarıyla paylaşmak hemde başkalarının ürettiği sevgiyi almak ister, başkalarıyla dediysem sadece insanlarla değil mesela bir çakıl taşıyla mesela bir çay bardağıyla mesela bir kağıt parçasıyla…
Mesela yolda gördüğümüz birisine koşarak kollarımızı açtığımızda onunda bize sarılmak isteyeceğini görürüz. Bu basit olay bile aslında sevginin evrenselliğinin ve birleştiriciliğinin göstergesidir. Peki biz bunun ne kadar farkındayız? Malesef insanlığımız bu noktada sınıfta kalmakta… Şiir okurken ya da romantik bir film izlerken hatırladığımız sevgi filmi ya da şiiri bıraktığımızda yine o kine ve neferte bulanmış, işlerimizi bağırarak hallettiğimiz, güçlünün güçsüzü ezdiği,ağzı laf yapanın haklı görüldüğü,insanların sosyal medyayla ve kitle iletişim araçları yollarıyla kutuplaştırılıp, birbirine düşman edildiği bir dünyaya tekrar dönüyoruz.
Oysa çözüm açık ve net. Dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan bütün ülkeleri acilen toplanıp ortak bi karar neticesinde dünya geneli ülkeler arası sevgi ticaretine başlanmalı, eczanelerde sevgi tabletleri üretilmeli hatta sağlık bakanlığını kararıyla SSK Bağ-Kur ve yeşil kartlılara bu tabletler ücretsiz verilmelidir. televizyonlara sevmemin insanlara zararı olmadığına dair kamu spotları verilmelidir. Ayriyeten ek çözüm olarak ve daha bilinçli nesiller yetişmesi adına özür dilemenin insanları öldürmediği deneme yanılma yöntemiyle insanlara gösterilmelidirç. Mesela bir bakanımız TRT ye çıkıp başka bi insandan özür dilemeli ve sonrada Gördüğünüz gibi “ben diliyorum sizde gönül rahatlığıyla dileyebilirsiniz” demelidir. İnsanlara sevgi gösterilerin; karşı gruba küfür edilerek ve nefret edilerek gösterilmeyeceğini anlatmamız lazım kısacası sevgiyi birbirini öpen ya da sarılmış yaşlı ve çocuklarda değilde yerini unuttuğumuz içimizde aramalıyız.
Evet gerçekten sevgisizlik çığ gibi büyüyen bir yara. Yazınızda insanın diline dolanan kalıp cümleler yazıya renk katmış. Selvi Boylum Al Yazmalım’dan aldığınız kesit de yazıyı tamamlamış sanki. Birkaç yerde, anlatımı etkilemeyen yazım hatası var onlar olmasa daha iyiydi tabii. Benim en çok hoşuma giden cümle ise:” Mesela bir bakanımız TRT ye çıkıp başka bi insandan özür dilemeli ve sonrada gördüğünüz gibi ‘ben diliyorum sizde gönül rahatlığıyla dileyebilirsiniz’ demelidir.” Emeğinize sağlık.