Yatakta uzun zamandır dönüp durduktan sonra vazgeçti. Yatağının sağında bulunan camdan dışarı baktı. Güneş, yüzüne hafif aralanmış perdelerden sertçe gözlerine geliyordu. Cam da biraz açıktı, güneş olmasına rağmen hafif esti ve bütün gövdesi bu esintiye bir titreyişle tepki verdi. Yatağından kalkıp camı örtmek istiyordu ama bunu yapmaya gücü kalmamıştı. Vücudu kırıktı, hiçbir şey için kuvveti yoktu, varsa da kullanamıyordu. Camdan soğuk bir esinti, bir daha geldi ve güneş kara bulutlar sebebiyle kapandı. Büyük bir iç çekti ve battaniyesini kendine sardı. Gözlerini kapattı fakat yine uyuyamıyordu. Yine yatağında dönüp duruyordu. Önceki zamanlar gibi rahatça bir uyku çekemiyordu. Tek isteği yine uyumaktı, her şeyi unutup, yine güzel bir uyku çekmekti; yine rahat olabilmek ama olamıyordu.
Hiç kimse onu sevmezdi ve bu nedenle kimsenin olmadığı bir ovada yaşıyordu. Nereye giderse gitsin, insanlar ondan uzaklaşırdı ve hemen birbirleriyle onun arkasından konuşurlardı. Hiç kimse ona güvenmezdi. Hiç kimse onla konuşmaz ve de konuşmak istemezdi. Onun eskiden çok güzel bir hayatı vardı ve mutluydu, hayatının bir anda böyle değişmesi gerçekten ilginçti.
Aniden gelen şimşek, battaniyesine daha sıkı sarılmasına neden oldu. Yağmur yağmaya başlamıştı ve camın arasından yağmur damlaları giriyordu. Damlalar, halıyı hızla ıslatmaya başlatırken yerde duran küçük kovaya damlalar teker teker ve yavaş yavaş iniyordu. Gözlerini kapadı ve umursamadı, sadece her şeyin geçmesini istiyordu. İnsanlara bir açıklamada bulunmak istiyordu ama onu kimse dinlemezdi çünkü hepsi kendi akıllarında ne varsa öyle hareket ederlerdi, kendilerinin doğruyu bildiğini ve haklı olduğunu, onun ise yanlış olduğunu.
Hayatı aniden değişmişti, en kötü bir biçimde. Bunların hiçbirinin olmasını istemiyordu ama eğer başta onu biri dinleseydi, bunların hiç biri olmayacaktı. Yalnız olmayacaktı ve insanlardan kaçmasına gerek kalmayacaktı.
Eğer başta, arkadaşı ona gerçeği söylemesine izin verip, onu dinleseydi ve de bir başkasına onun hakkında bir yalan oluşturup ona söylemeseydi, o da ona, o da ona, o da ona…
Bunların hiçbiri olmayacaktı çünkü insanlar doğruyu bilmiş olacaktı. Fakat şimdi olan oldu, zaman geçti, yalan yayıldı. Şimdi kimse ne doğruyu dinler ne de öğrenmek istiyordu. Şimdi onun hakkında yalanlar söyleniliyor ve onun hayatı artık yalandan başka hiçbir şey değildi.
Elini battaniyesini sıkı kavramasından çekti ve yine içini çekti. Sağına bakındı, camın altındaki küçük kova yağmur damlalarıyla dolmuştu ve etrafındaki halı da ıslanmıştı. Ama tabi kovadaki su halıdaki sudan daha yararlıydı ve daha fazlaydı.
Doğru ve yalanın da etrafa yayılması aynı böyledir. Doğru kovadaki sudur, yalan ise halıdaki. Yalan yayıldığı andan başlayarak hızlıca herkese dolaşır fakat doğru ise yavaş yavaş, teker teker, insandan insana aktarılır. İlk başta herkes yalana inanır çünkü herkes ilk önce onu duymuştur fakat sonradan duydukları doğruyla bütün perspektifleri değişir. Gelen güneş ile halıdaki su kurur fakat kovadaki su hala kalır.
Konuk Yazar: İrem
Günümüz insanını betimleyen güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık sayın yazar.
Birkaç yerdeki cümleler hikayenin akıcılığını bozuyorsa da oldukça beğendim. Bir kişinin bir anlık düşüncelerine misafir olmuş gibi hissettiriyor. Güzel yazı için teşekkürler.
Oldukça akıcı ve güzel bir Türkçe ile yazılmış. Devrik cümleler fazla olsa da yazıya hoş bir hava katmış. En önemlisi, son paragraf tam bir usta işi. Yalan ve doğru’ya ilişkin anlatımı hayranlıkla okudum. Tebrikler…
Çok akıcı bir deneme yazısı olmuş. Gerçekten gelişmeye çok açık ve başarılı bir yazı. Tek nefeste okudum diyebilirim ellerinize, kaleminize, yüreginize sağlık.
Muazzam bir yazı olmuş. Başarılar dilerim genç arkadaşım
“Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş doğru yalnızdır.” Usta yazar Yaşar Kemal böyle betimlemiş doğru ve yalanı. Sizin betimlemeniz de bir o kadar anlamlı. Bütünlüğe de biraz dikkat edilirse nice güzel yazılar ortaya çıkabilir. Kaleminize sağlık…