Cehalet dediğimiz şey nedir? Bu bir hakaret midir yoksa gerçekliği belirten can sıkıcı bir şey midir? Cahillik bana sorarsanız hakaret kavramının sınırları içerisine girmez. İnsanların doğasında bir açlık vardır. Bu; onun hoşuna giden, onu yükselten ve keyiflendiren her şeye karşı sahip olunan bir açlıktır. Doğası itibariyle paraya, zevke, şöhrete karşı açlık barındırır. Bu sonsuz istekler içerisinde pek tabii bilgi-enformasyon kavramını da koyabilirsiniz. Her konuda bilgi sahibi olmak, insanın hoşuna giden bir duygudur. Lakin böyle bir şeyin mümkün olmadığı çok açıktır. O zaman her insan bilmediği konuya karşı cahildir ve her zaman bilmediği konular olacaktır. Çünkü her şeyi öğrenmeniz mümkün değildir. Bu yüzden bir konuyu bilmemek bir insanın o konuya cahilliğini tanımlıyorsa eğer burada can sıkan veyahut absürt bir durum yoktur. Bilmemek çok olağandır.
Normal olarak baktığımızda, bir kişi bir konu hakkında bilgiye sahip değil –konuya cahil- ise o şey hakkında yorum yapamaz. Peki bir konu hakkında bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmasını nasıl tanımlıyoruz? Cahillik değil, ben buna yarı cahillik diyorum. Bir nevi genel kullanım manasıyla cahilliğin olumsuz olan durumu oluyor.
İşte bu yüzden insanların genellikle kullandığı cehalet kavramı yerine yarı cehaleti kullanmayı tercih ediyorum. Benim gördüğüm, bir konuya cahil olan bir kişi o konuda ne yorum yapar ne de bildiğini savunur ama yarı cahil öyle değildir. Yani cehalet aslında bilmediğini bilmemek değildir. Çünkü bilgiye karşı cahil olan kişi bilmediğini bildiği zaman o konu hakkındaki cehaleti ortadan kalkmaz. Böyle bir durumda bilmediği konuyu bilmediğini bilmek, cahilliğini bilmek demektir ve bir erdem olabilir lakin cahilliği ortadan kaldırmaz. Yarı cahillik ise tam anlamıyla kullanılan bilmediğini bilmeme durumudur. Yani azıcık bilgiyle her şeyi bildiğini sanmak şeklinde de söyleyebiliriz. Cahil olmadığını düşünme, bilmediğini bilmeme, öğrenme eylemini bilmeyerek istememe, hatta bir körün bütün dünyayı kör gibi düşünmesinin yanında öyle olmadığını söylediğinizde size inanmaması durumudur…
Sonuç olarak cahillik aslında o kadar kötü bir şey değildir. Çünkü o bilmediğini bilmektedir ve öğrenme üzerine giden bütün kapıları ardına kadar açık durmaktadır. Lakin yarı cahillik durumu içerisindeki birey, aynı psikolojik bir rahatsızlık gibi hasta olduğunu inkâr edecektir. Bir problemi çözmenin ilk adımı onu kabul etmektir. Eğer problem olduğunu kabul etmiyorsanız tek adım ileri gidemezsiniz. Sorun ise burada başlamaktadır. Bilmediğini inkâr eden ve bilmeyen bir kişi nasıl öğrenecektir? Veyahut başkalarına yanlışları aktarmasına nasıl engel olunacaktır? Bunlar aklımı kurcalayan ufak tefek sorular, sevgili okur.
Yazımın başlığında da belirttiğim üzere bana sorulacak olursa çok bahsedilmeyen ama benim gözlemlediğim bir olgu daha var. Yarı cahilliğin tecrübe ile birlikte mevcut bulunması durumu. Demeye çalıştığım şu; madem yarı cahillik, bir insanın bir konu hakkında yarım yamalak bilgilerle konuşması, oturması, kalkması ve konu hakkında her şeyi bildiğini sanmasıdır peki ama bu bireyin konuya ait tecrübesi de var ise ortaya nasıl bir durum çıkar?
Aslında bakarsanız tecrübe, deneyim dediğimiz kavramlar bir insanın süreç içerisinde elde ettiği bilgilerin bütünü olarak tanımlanır. Lakin acaba buradaki “bilgi” sözcüğünden kasıt tam anlamıyla ne demektir? Mesela söğüt ağacının yaprağının kullanılarak baş ağrısının geçirilebileceğini bilmek bir bilgi sayılabilir ama tam bir bilgi değildir. Eğer siz yapraktaki maddeyi ve biyolojik sistem üzerindeki mekanizmasını çözmüş iseniz o tam anlamıyla bir bilgi olacaktır. Buradaki sorun ise kıt bilgiye sahip bireyin bu konu üzerinde belli bir noktaya kadar ilerledikten sonra tıkanacak olmasıdır. Mevcut yeni sorunlar üzerine çözüm üretemeyecektir çünkü onun önceden bildiğini sandığı şey, konu hakkındaki bilginin tamamı değildir. Oysa mekanizmayı ve moleküler düzeyi çözmüş olan diğer bir kişi yeni sorunlara yeni çözümler üretebilecektir ve belli bir zamana kadar eşitmiş gibi görünen bu iki vakada bir yerden sonra tam bilgiye sahip olan kişinin ileriye geçtiği görülecektir. Hâlbuki sonuç olarak ikisi de söğüt ağacının yaprağının baş ağrısını geçirdiğini bilmektedir.
Olaya böyle baktığımızda aslında tecrübe denen kavramın konu üzerinde tam anlamıyla bilgiye sahip olmadan da kazanılabileceği görülmektedir. İşte tam da burada demeye çalıştığım şey, sayın okur, yarı cehaletin tecrübe ile birleşmesidir.
Bir iş üzerine yarı cahil bir insan tahayyül edin ama bu işi her nasılsa almış, üzerinde söz sahibi olabilecek kadar konu üzerine düşmüş ve deneyim kazanmış olsun. Ayrıca burada şöyle bir problem daha bulunuyor, o da şudur ki; sizin karşınızdakinin bilgisini ölçebilmeniz için önce kendinizin o konuda bilgiye sahip olmanız gerekiyor, hem de tam olarak. Karşınızdaki tam bir bilgin de olsa veya tam bir yarı cahil de olsa eğer siz konu hakkında bilgiye sahip değilseniz bu ayrımı yapamayacaksınız demektir. Belki de bundan dolayı en münevvere cahil ya da en cahile münevver deyip başınıza koyacaksınız. İkinci seçeneğin gerçekleşmesi durumunda zannediyorum tecrübe ile birlikte yarı cehaletin mevcudiyeti ortaya çıkmış olacak.
Johann Wolfgang von Goethe şöyle diyor: “Cehaletin aksiyona geçmiş halinden daha ürkütücü bir şey yoktur.” Buradaki cehalet sözcüğünü ben “yarı cehalet” şeklinde değiştirmek istiyorum. Ayrıca bana sorarsanız, aksiyona geçmiş bir yarı cehalet, demeye çalıştığım tecrübe ile mevcut olmaya başlamış bir cehalet türünün bizzat kendisidir.
Böylelikle bir konu hakkında bilgisi olmamasına rağmen fikri olan birisinin aynı zamanda o konu hakkında geçmişi de olacak demektir. İşte bu tam bir felaket olacaktır. Burada bir takım mekanizmalar işlememiş ve bazı çengel noktaları çalışmamıştır. Böyle bir durumda tecrübeli ama bir o kadar bilgiye muhtaç bireylerin ortaya çıktığını göreceğimizi söyleyebilirim. Bu ise belki bireye faydalı olabilir ama topluma çok zararlı olduğunu inkâr edebilecek yoktur.
Cehalet dediğimiz kavram insanın en tabii durumlarından birisidir lakin hiç kimsenin yarı cahil olmaya hakkı yoktur. Çünkü kendinize zararınızın misli ölçüsünde çevrenize ve toplumunuza zararınız dokunmaktadır.
Demem o ki çok güzel bir söz vardır: Kütüphanelerimizin bize bedeli ne olursa olsun, her zaman cahilliğe göre ucuz olacaktır.
Acaba yarı cehalet mi topluma daha zararlıdır, yoksa bir atom bombası mı veyahut işte bugün türetiyorum; tecrübeyle birlikte hâsıl olmuş yarı cahillik mi?
Konuya çok güzel bir açıklama getirmişsiniz. Ben şöyle bir katkıda bulunmak istiyorum dilimizde bilginin seviyelerini ifade eden farklı sözcükler var mı emin değilim ama İngilizce'de bilgi iki farklı kelime ile tanımlanıyor information ve knowledge, İlki sizin de bahsettiğiniz kaba bilgi ikincisi ise yorumlamış ve araştırılmış bilgi.
Dilimize de göndermede bulunmuş gibi oldum ama şunu da söylemek isterim Osmanlıca kökenli olsa da bizde de bilgi seviyeleri ilmel yakin, aynel yakin ve hakkal yakin olarak üçe ayrılır. Bunu söylemeden geçmek de olmaz. Elinize sağlık.
Evet böyle bir açıdan da bakılabilir. Katkınız için ben teşekkür ederim.