Çok da huzurlu sayılmayan uykusundan uyanmıştı. Bir müddet tavanı seyrettikten sonra saate baktı. Yavaşça yattığı yerden doğruldu. İzin günüydü. Zihninde sadece her gün cevaplarını aradığı sorular vardı. Kendine ve hayata dair bitmek bilmeyen sorular kafasında dönüp duruyordu. Arıyordu cevaplarını. Aramakla bulunur muydu? Arayışın bir sonu var mıydı? Bulanlar var mıydı? Varsa bulanlar muhakkak arayanlardı.
Kişisel temizliğini, bakımını ağırkanlılıkla yapmış üzerine de insanların pek eleştiride bulanamayacağı, süzmeyeceği, düzene ayak uyduran kıyafetler giydi. Malum insanlar bunun da yarışındaydı ve beğenilmek arzusuyla doluydu. Tek başına kahvaltısını yapmak için hazırdı. Ayakkabılarını giyip çantasını alıp çıktı evinden. Gökyüzüne baktı, ferahlatıyordu onu. İyi ki vardı gökkubbe, her hali inanılmaz güzellikte ve etkileyiciydi. Yürüyerek gidiyordu. Bugün işe gitmenin getirdiği telaş ve kasvet yoktu üzerinde. Seviyordu meşgalesini ancak zorunluluğu, stresi ve ortamı onu zaman zaman bunaltıyordu.
Gelmişti küçük ve şirin uğrak kahvaltı salonuna. Ona iyi gelen bir enerjisi ve hoşta bir manzarası vardı. Müdavimi olduğu için tanıyorlardı. Sahibi Ömer Amca güler yüzlü hoş sohbetli bir adamdı. Hafta sonları yardıma gelen daha öğrenci olan oğlu da tıpkı babası gibiydi. Selam verdi ‘ Oo hoş geldin abla. Hazırlıyorum sana her zamankinden.’ dedi ve tebessümle gitti içeri. Masasına geldi Ömer Amca ve ikisine de iyi gelecek tatlı bir sohbete başlamışlardı. Zaten insana gönül bağı olduğunu hissettiği insanlarla olan muhabbetten daha iyi ne gelebilir ki? Galiba en büyük problem buydu. İnsanlar muhabbet etmiyorlardı. Bunun yoksunluğunu bir boşlukla hissediyorlardı ama farkında değillerdi. Bir başkasıyla olmasa bile en önemlisi kendileriyle de yapmıyorlardı. Yetişkin insanlar kendilerine eziyet etmekten vazgeçmiyorlardı. Onlara bahşedilen yüreği; sevgiye, uyanışa yönelten diğer güzellikler değildi onları ilgilendiren. Hayır, onların önemsedikleri birbirleri üzerinde hakimiyet kurabilmekti. Oysa ne kadar da yorucu, kalbi soğutan bir bencilikti.
Kahvaltısı gelmiş ve Ömer Amca yanından ayrılmıştı. Pek iştahlı birisi değildi ama zaman zaman açılırdı iştahı. Bugün de o günlerdendi. İştahla kahvaltısına başlamıştı. Bir yandan manzarayı bir yandan da insanları seyrediyordu. Bedenlerini nasıl taşıdıklarını, yüz çizgilerini ve davranışlarını seyre dalmıştı. Herkesin bir telaş edindiği derdi, gayesi vardı. Hepsisin de birden fazla rolü vardı hayatta; birilerinin evladı, anne ya da babası, eşi, kardeşi, dostu… En çok nereye, kime ait hissediyorlardı? Bu seyirden hoşlanıyordu. O telaşlarının, dertlerinin, gayelerinin hakkında düşünüyordu. Merak ediyordu. Bazen fırsat buldukça konuşuyor ve dinliyordu insanları. İyi geliyordu, hayatına dokunuyordu. Ne çok dinlenecek hikaye, yaşanılacaklar ve görülecek şeyler vardı. İnanıyordu ki hayatındaki her an ona bir şeyler katıyordu. Bir taşı kırmak için yüzlerce kez vurduğunuzda o taşı kıran son darbe değildi. Yaşadıklarımız, gördüklerimiz, hatalarımız, okuduklarımız ve tüm hissettiklerimizde öyleydi. Küçük ya da büyük fark etsekte fark etmesekte yer ediniyordu hayatımızda. İyi ya da kötü bir şeyler katıyordu. Mevcut halimizin müsebbibi bunların tümüydü. Tüm bütün bunlar tesadüf değildi ve beyhude olamazdı. Hepsi tekamülün parçalarıydı. Kime, ne, ne zaman ve ne kadar tekabül ederdi? Bilinmez pek.
Kahvesini de içip vedalaştıktan sonra ayrılmıştı oradan. Bakındı ve iç geçirdi; ‘Ne çok yürümüşüm yolları. Telaşla yürümüşüm, heyecanla yürümüşüm, ağlayarak yürümüşüm, yetişmek kaygısıyla yürümüşüm, bazen de boşlukta…’ Yolda yaşadıklarımızdan nasıl bir bakış açısıyla göreceğimiz, neyden ne kadar alacağımız bizim elimizdeydi. Yol ne kadar bilinmez. Ölçütü de yıllar değildir. Yola güzel bakın, güzellikler katsın.
Konuk Yazar: Hilal Avcu
Bu deneme, içsel bir monolog ve günlük yaşam detaylarına odaklanarak bende duygu dolu bir atmosfer yarattı. Yazar, içsel düşüncelerini ve çevresini başarıyla yansıtarak okuyucuyu kendine çekmeyi başarabiliyor; bu benim için önemli bir detay. Bu deneme, bence kişisel bir yolculuğu etkili bir şekilde anlatma konusunda başarılı, okurken kendi iç dünyamdaki cevabını bulamadığım sorularımla karşılaştığımı söylemeden edemeyeceğim. Yazarın yeteneği beni etkiledi, onu yeni deneme ve öyküleriyle aynı heyecanla takip ediyor olacağım. Başarılar dilerim 🙂
Böyle hissettirdi ve size dokunduysa ne mutlu bana… Derin ve zarif okuyucuyuma teşekkür ediyorum. En içten dileklerimle güzellikler diliyorum hayatında…