Acele etmek lazım bazen, ülkemizdeki(!) tatil beldelerini, anıtları, orman çiftliğimizi ziyaret etmekte fayda var. Ziyaret edin mi dedim? Affedersiniz, bence şimdilik tadını çıkartın topraklarımızın çünkü sonraları SADECE ziyaret etme ihtimalimiz olabilir.(Allah korusun)
Napoléon Bonaparte’a sormuşlar: “Bir savaş yapıp kazanmak için ne gerekir? -Para, para, para” iyi de Napoléon senin sözünü sizden çok biz benimsemişiz. Yine Napoléon’un bir sözüyle devam etmek istiyorum: “O dar Boğaz’ların Ruslara bırakılmasındansa, dünyanın yarısını terk etmeyi tercih ederim.”
Tarihteki liderlerin, askerlerin Anadolu’nun değeri hakkındaki görüşlerini biliyorsunuz.
Türkiye kâh coğrafi konumu olsun, kâh yeraltı kaynakları olsun, kâh toprak kalitesi olsun dünya devletleri arasında önemli değerlere sahip stratejik konumdadır. Ve bunun değerini şüphesiz, atalarımız en iyi bilendi. Ve yine yeri geldiğinde en küçük kargaşada dahi milliyetçilik ruhumuzla, akan delice kanlarla sesimizi duyuruyoruz. Peki bu ulu topraklarımızda ‘şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda’ dizeleriyle Ali’ler, Yusuf’lar, Mehmet’ler zafer elde etmişken neden bugün bu topraklarımızda, arazilerimizde Robbert’lar, Joseph’ler, Şıhab’lar kıran kırana alış-vermeyiş(!) içerisindeler.
Gayrimenkul satışıyla ilgili birkaç faydalandığım pasajdan bahsetmek istiyorum. Yabancılara toprak satışı emperyalizmin Doğu’ya yönelttiği beş silahdan biridir. Bu silah 19. yüzyılda Osmanlı’ya karşı da kullanılmıştır. O zamanın büyük devletleri maliyesi bozuk Osmanlı’dan, bazen para karşılığında, bazen tehdit ederek birçok ödün almıştır. Bunlardan biri de yabancıya toprak satışıdır. Çıkarılan bir yasa ile yabancı özel veya tüzelkişilere satılabilecek tarım arazisi miktarı 2.5 hektardan 30 hektara çıkarıldı. (İbrahim YETKİN Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı) Bakanlar Kurulu’na bu rakamı iki katına çıkarma yetkisi de tanındı. Bir de karşılıklılık ilkesi kaldırıldı. Örneğin, Yunanistan’da yabancılar sınırda veya sınıra yakın bölgede toprak satın alamıyor. Buna karşılık Türkiye’de Ege kıyılarında yabancıların edindikleri gayrimenkullerin sayısı on bine yaklaşıyor.*
Ama durum onlarda öyle mi? Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin büyük çoğunluğunda, ülkelerin kendilerine özgü coğrafik, ekonomik, sosyal ve siyasal çeşitli nedenlerle farklı sınırlamaların getirildiği (Örneğin, Avrupa Birliği üyesi kimi ülkelerde tarım alanlarının yanında su, hava ve maden kaynaklarının; tarihi, kültür, sanat eserleri ve anıtlarının; deniz kıyıları ve plajların; kamu/devlet mülkiyetindeki malların; askeri nitelikli bölgelerin; Avrupa Birliği üyesi olsun olmasın tüm yabancı gerçek ve tüzel kişilerin edinimine kapalı olması veya oturma yada ikamet izninin ve bunun yerine getirilmesi şartının aranması, ikinci mülkiyetin sınırlanması gibi) ve bu sınırlamalar çerçevesinde yabancı kişilere taşınmaz mal edinim imkanının tanındığı görülmektedir**
Yabancıya mülk satışları konusunda halkımız daha fazla bilinçlendirilebilir. Yabancıya toprak satışının uluslararası boyutları ile gelecekte doğuracağı sorunlar titizlikle araştırılıp ortaya konulabilir. “Memleketin ellide biri değil, her tarafı tahribedilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız.” (M.Kemal Atatürk ,1920)
Yine gündemde olan ve gündemden çıkmayacak gibi duran bir mevzudan daha bahsedeceğim; ‘Atatürk Orman Çiftliği’
“Ben zor olanı yapayım, siz arkamdan kolay olanları yaparsınız” diyerek, bataklık alanı yeşil Ankara’ya çeviren Atatürk’ün şartlı olarak 1937’de hazineye bıraktığı Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) şimdi arazisinin 37.000 metrekarelik alanının yeni büyükelçilik binası yapılması için ABD’ye satıldığını duyuyoruz. Olay üzerine TÜTAV(Türk Tanıtma Vakfı) Başkanı Kemal Baytaş şöyle bir fikir atıyor:
“ABD bu konuda gerekli hassasiyeti göstermeli.’Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve 20. yüzyılın büyük lideri olarak tarihe geçti. ABD yüce Atatürk’ün şartlı bir bağışının karşı tarafında olmayı arzu etmiyor. Onun hatırasına hürmeten bu alım-satımdan vazgeçiyoruz’ diye bir bildiri yayınlamalıdır.”
Velhasıl kelam; bu topraklar dedelerimizin mirası olarak düşünmenin yanı sıra torunlarımızdan ödünç aldık şeklinde düşünmemizde fayda var. Öyleyse son sözü Mehmet Akif Ersoy’a bırakıyorum;
Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Konuk Yazar: Büşra
*=Cihan DURA, Ocak 27, 2016 Türkiye’de yabancılara toprak satışı
**=TBB Dergisi, Sayı 59
yuregine bilegine saglik kardesim
Filistin’in durumunu görmemek için baya çaba gösteriyoruz ya da acaba insanlar gerçekten bilmiyorlar mı
Bu kadar güzel anlatilirdı canım kalemine sağlık.. Sevgiler
Duygulara tercüman oldunuz.Ama ne yazık ki kafaya koymuşlar.
Tek ümidim bel ki alıcılar bu mirasa geleceğimizin sahip olması gerektiği vicdanını yapar.
Olur mu olur!Sevgiler.