Bir Çayın Hikayesi: Ölüm

/
6

       Günlerden bir gün, birisi okula gelmez olur. Hep, gelir diye beklenir, beklemeyi seven onlarca kişi tarafından. İçerisini ısıtan bir nefes eksilince sınıf soğur, kaskatı kesilir. Soğuyan sınıfla birlikte, bir okul sırası da üşür. Sırası yalnızlık çeker. İşte bir sıra nasıl yaşarsa yalnızlığını, öyle yaşar. Tozlu, bir ayağı aksak ve üzeri karalanmış.

                     Acı

    Bir gün birimizin başı ağrıdı

    Geçer dedik, bu da geçer

    Geçmez dedik de ne kaldı

    Geriye, dert, acı ve keder

    Den ne kaldı, söyleyin hele

 

    Bir başımız okula gelmedi

    Dedim ya biz aynı birisiydik

    Bir başımıza aradık, bir başımızı

    Hasta dedi, bekleyin gelecek

    -Az daha bekleyin, geleceğim

    Ne kendisi geldi, ne de haberi

 

    Bizde hastanenin tanımı değişti

    Ne zaman bizden birisi

    Hastaneye gitse

    Sarılırdık, hiç dönmeyecek gibi

    Sarılırdık, o da anlardı

 

    Her şey geçti de

    Bir tek bu ağrı kaldı,

    Akıllarda bir tek ağrı

    Neydi bu ağrı, neydi ilacı

    İlacı yok, çekilecek bu acı

    Ve takacak, içimizden birisi

    Ölüm denen o gizemli tacı

 

    Ve bir genç, ölümle tanıştı

    Genç bir ölümle tanıştı

    Erken bir selamdı bu

    Kimsenin beklemediği

    Hepimizin ağzında bir hu

    Hepimiz birden hu, ya hu

 

    Ve Hayret Ki, Gelen Çaylar Bitmiyor

       Çaylar yavaş yavaş yudumlanıyor. Demi az olsa da çaylar bir hayli acı. Kimse çayı ilk bitiren olmak istemiyor. İlk kim bitirirse, o ifade edecek çaresizliği. Herkes bunun farkında.

    İçlerinden birisi bitiriyor çayını. Ve saklıyor boş bardağını, ellerinin en ücra köşelerinde. Korkuyor ölüm hakkında konuşmaktan. Konuşunca geçmiyor. Çay içindeki acıyı alıyor yüreklerin. Gözler uzaktan uzağa anlaşıyor. Ve aynı anda içiliyor son yudumlar. Topluca soruluyor tazelemeler. Hep bir ağızdan ziyade olsun, deniyor. Ama o anlıyor. Ziyade olmuyor, içtikçe içesi geliyor insanın.

    İçimizden birisi şimdi konuşur. Anlatır her şeyi, bildiği kadarıyla. Sen başla Osman, biz gerisini getiririz. Gerisi varsa eğer, bulur getiririz. Bak, kaç adamız biz. Elbet birimiz bulur. Diğerimiz getirir. Sen yeter ki başla, bak herkes senin gözlerinin içine düşecek.

    Ziyarete gelmiş insanlar

    Ellerinde şekerler, çaylar

    Halbuki, çay daha çok hatırlatıyor

    Toprağın altındakileri

    İçilen her yudum

    Ömür gibi, geçmek bilmiyor

    Ve hayret ki, gelen çaylar bitmiyor

    Onlar da dağıtılıyor, ölüm gibi evlere

    Aç ellere veriliyor, gelen aç ellerden

    Ölüme aç eller

    Tüm insanlar sanki önceden anlaşmış gibi. Belli, insanlar bunu önceden yaşamış. Ve danışıklı oynamaya karar verilmiş. Birisi ölürse, diğerleri geride kalanları teselli edecek, tekrar eski yaşantısına dönmesi ve ölümü unutması için yardım edecek.

    Bugün de `geçmiş olsun’a gelmişler. Ah kardeşim: Hoş geldin, sefa geldin. Lakin bil ki geçmiyor, geçmesini istediğin. Bil ki, unutmak istedikçe daha çok hatırlanıyor. Hatıralar, hatıraları hatırlatıyor.

    Bakışlar bir yerde kesişiyor. Sanki kış gelmiş kaşlara da, gözler de nasibini almış bundan. Kutsal bir ayin gibi gözler evi baştan sona tavaf ediyor. Gözler, süs diye asılan tablolar arıyor. Ölümün süslendiği ev, büyüdükçe büyüyor. Bakışlar donup kalıyor, boş bir duvardaki çivi deliğinde. Bir delik, dünyadaki her şeyden daha anlamlı geliyor bir an. Geçmiş ve gelecekteki tüm düşünceler bir delikte vücut buluyor. Susuyor diller, ağızlar her zamankinden sıkı mı sıkı.

    Ev sahibi, yavaş yavaş gözlerini kaçırıyor. Danışıklı oyunu bozmadan, lavabonun yolunu tutuyor. Şimdi, aynalar başın sağ olsun diyor. Beni diyor, rahmetli çok iyi gözlerdi diyor. Aynalar donuklaşıyor. Bir anda soğuyor lavabo. Soğuyor aynalar. Aynalardaki bakışlar soğuyor. Bir sonraki ölüme hazırlık yapılıyor gizlice. Böylece, kendi ölümüne hazırlanıyor insan.

 

    Bir ölüm olur

    Bir ölüm olur

    Dünya dönmez o an

    Bir ölüm olur

    Tersine her şey

    Bir ölüm, kimse inanmaz

    Kimse diyemez, o öldü

Bu yazımızı da tavsiye ederiz:  Kelimeden Ademler Miyiz Yoksa?

    Sen öldün, biz öldük

 

    Bir ölüm oldu. Denilse de kimse inanmaz. Aslında kimse inanmak istemez. Ve bir gün hepimizin gözünde ölüm, ölür. Gene de kimse inanmaz.

 

    Bir ölüm olur

   Ölüm büyük bir şey,

   Der herkes

   Bizi ayıran ve birleştiren

   Ve içimizden birisi

   Hiç korkmaz ölümden

   Tüm inandıklarının hatırına

   Korkmam der, korkmamak adına

 

   -Öldükten sonra başka biri olacağız. Başka birileri olacağız. Biz, her şey olabiliriz ama bir tek, korkak olamayız.

 

    Her şey olabilirdi

    Ama bir tek,

    Korkak olamazdı

    Öyle dedi, sınıfın ortasında

    Bağıran adam, içinden

    İçinden bağıran adam

    Bağırmaya korkarak

 

    Sonra ne mi oldu?

    Konular değişti buralarda

    Herkes seni merak etti

    İki kız atışırdı

    Akıllarına sen geldin

    Hayallerin geldi

    Bizden sakladığın

    Gülüşlerin geldi, sarıldılar

    Kırmaya, darılmaya değmez dedik

    Belki içimizden birisi

    Birisi daha gider

    Dedik hastaneye

    Bize haber vermeden,

    Sarılmadan

 

    Günlerden bir gün

    İsmin okunduğunda sınıfta

    Yok dedi birisi

    İnsanlığını unutarak

    Biz mi?

    Yavaş yavaş alıştık

    Biz yoktuk artık

    Biz eksi bir

    Biz olmazmış

    Sensizliğinde anladık

    …

ayıraç

1) Bir Çayın Hikayesi: Dem

2) Bir Çayın Hikayesi: Kağıt

3) Bir Çayın Hikayesi: Ölüm

ayıraç

Gezmeye, okumaya, güzel bir tiyatro izlemeye aşığım. Gecenin bir yarısı eve giderken, sessizce yanınızdan geçebilirim. Sizinle aynı oyunda, yan yana aynı repliğe gülebiliriz. Evet, o gün bunun farkına varamayabiliriz. Ama belki bir gün, bir anıda, bir yazıda rastlaşırız sizinle. Kim bilir?

6 Comments

  1. yasin eline sağlık okudum anlamaya çalıştım anladığım yerler hoşuma. ama anlam veremediğim yerlerde oldu babacım

  2. Eyvallah Hüseyin. Evet, dediğin gibi bazı cümlelerin üstü kapalı. Bunun sebebi ise yazının kişisellikten uzak kalmasını istediğimden. Hepimizin anlatılmayı bekleyen bir hikayesi var. Ben de anlatılan benim değil bizim hikayemiz olsun diye üstü kapalı tuttum. Her kim ne yaşadıysa, onu okusun diye. Ama sen hatırlat, ben sana anlatayım

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Deneme Kategorisinde Son Yazılar

Uzun bir aradan sonra

Parlak Jurnal serüveni birkaç dost bir araya gelerek kurduğumuz bir internet sitesiyle başlamıştı. Üniversite öğrenicisi olmanın

Bir Palamut Meselesi

Bak! Şişman bir tekiri andıran yaramaz beyaz bulut, küçük bir sincap bulutunun peşinden gidiyor. Hava, ne