Günlerden bir gün, birisi okula gelmez olur. Hep, gelir diye beklenir, beklemeyi seven onlarca kişi tarafından. İçerisini ısıtan bir nefes eksilince sınıf soğur, kaskatı kesilir. Soğuyan sınıfla birlikte, bir okul sırası da üşür. Sırası yalnızlık çeker. İşte bir sıra nasıl yaşarsa yalnızlığını, öyle yaşar. Tozlu, bir ayağı aksak ve üzeri karalanmış.
Acı
Bir gün birimizin başı ağrıdı
Geçer dedik, bu da geçer
Geçmez dedik de ne kaldı
Geriye, dert, acı ve keder
Den ne kaldı, söyleyin hele
Bir başımız okula gelmedi
Dedim ya biz aynı birisiydik
Bir başımıza aradık, bir başımızı
Hasta dedi, bekleyin gelecek
-Az daha bekleyin, geleceğim
Ne kendisi geldi, ne de haberi
Bizde hastanenin tanımı değişti
Ne zaman bizden birisi
Hastaneye gitse
Sarılırdık, hiç dönmeyecek gibi
Sarılırdık, o da anlardı
Her şey geçti de
Bir tek bu ağrı kaldı,
Akıllarda bir tek ağrı
Neydi bu ağrı, neydi ilacı
İlacı yok, çekilecek bu acı
Ve takacak, içimizden birisi
Ölüm denen o gizemli tacı
Ve bir genç, ölümle tanıştı
Genç bir ölümle tanıştı
Erken bir selamdı bu
Kimsenin beklemediği
Hepimizin ağzında bir hu
Hepimiz birden hu, ya hu
Ve Hayret Ki, Gelen Çaylar Bitmiyor
Çaylar yavaş yavaş yudumlanıyor. Demi az olsa da çaylar bir hayli acı. Kimse çayı ilk bitiren olmak istemiyor. İlk kim bitirirse, o ifade edecek çaresizliği. Herkes bunun farkında.
İçlerinden birisi bitiriyor çayını. Ve saklıyor boş bardağını, ellerinin en ücra köşelerinde. Korkuyor ölüm hakkında konuşmaktan. Konuşunca geçmiyor. Çay içindeki acıyı alıyor yüreklerin. Gözler uzaktan uzağa anlaşıyor. Ve aynı anda içiliyor son yudumlar. Topluca soruluyor tazelemeler. Hep bir ağızdan ziyade olsun, deniyor. Ama o anlıyor. Ziyade olmuyor, içtikçe içesi geliyor insanın.
İçimizden birisi şimdi konuşur. Anlatır her şeyi, bildiği kadarıyla. Sen başla Osman, biz gerisini getiririz. Gerisi varsa eğer, bulur getiririz. Bak, kaç adamız biz. Elbet birimiz bulur. Diğerimiz getirir. Sen yeter ki başla, bak herkes senin gözlerinin içine düşecek.
Ziyarete gelmiş insanlar
Ellerinde şekerler, çaylar
Halbuki, çay daha çok hatırlatıyor
Toprağın altındakileri
İçilen her yudum
Ömür gibi, geçmek bilmiyor
Ve hayret ki, gelen çaylar bitmiyor
Onlar da dağıtılıyor, ölüm gibi evlere
Aç ellere veriliyor, gelen aç ellerden
Ölüme aç eller
Tüm insanlar sanki önceden anlaşmış gibi. Belli, insanlar bunu önceden yaşamış. Ve danışıklı oynamaya karar verilmiş. Birisi ölürse, diğerleri geride kalanları teselli edecek, tekrar eski yaşantısına dönmesi ve ölümü unutması için yardım edecek.
Bugün de `geçmiş olsun’a gelmişler. Ah kardeşim: Hoş geldin, sefa geldin. Lakin bil ki geçmiyor, geçmesini istediğin. Bil ki, unutmak istedikçe daha çok hatırlanıyor. Hatıralar, hatıraları hatırlatıyor.
Bakışlar bir yerde kesişiyor. Sanki kış gelmiş kaşlara da, gözler de nasibini almış bundan. Kutsal bir ayin gibi gözler evi baştan sona tavaf ediyor. Gözler, süs diye asılan tablolar arıyor. Ölümün süslendiği ev, büyüdükçe büyüyor. Bakışlar donup kalıyor, boş bir duvardaki çivi deliğinde. Bir delik, dünyadaki her şeyden daha anlamlı geliyor bir an. Geçmiş ve gelecekteki tüm düşünceler bir delikte vücut buluyor. Susuyor diller, ağızlar her zamankinden sıkı mı sıkı.
Ev sahibi, yavaş yavaş gözlerini kaçırıyor. Danışıklı oyunu bozmadan, lavabonun yolunu tutuyor. Şimdi, aynalar başın sağ olsun diyor. Beni diyor, rahmetli çok iyi gözlerdi diyor. Aynalar donuklaşıyor. Bir anda soğuyor lavabo. Soğuyor aynalar. Aynalardaki bakışlar soğuyor. Bir sonraki ölüme hazırlık yapılıyor gizlice. Böylece, kendi ölümüne hazırlanıyor insan.
Bir ölüm olur
Bir ölüm olur
Dünya dönmez o an
Bir ölüm olur
Tersine her şey
Bir ölüm, kimse inanmaz
Kimse diyemez, o öldü
Sen öldün, biz öldük
Bir ölüm oldu. Denilse de kimse inanmaz. Aslında kimse inanmak istemez. Ve bir gün hepimizin gözünde ölüm, ölür. Gene de kimse inanmaz.
Bir ölüm olur
Ölüm büyük bir şey,
Der herkes
Bizi ayıran ve birleştiren
Ve içimizden birisi
Hiç korkmaz ölümden
Tüm inandıklarının hatırına
Korkmam der, korkmamak adına
-Öldükten sonra başka biri olacağız. Başka birileri olacağız. Biz, her şey olabiliriz ama bir tek, korkak olamayız.
Her şey olabilirdi
Ama bir tek,
Korkak olamazdı
Öyle dedi, sınıfın ortasında
Bağıran adam, içinden
İçinden bağıran adam
Bağırmaya korkarak
Sonra ne mi oldu?
Konular değişti buralarda
Herkes seni merak etti
İki kız atışırdı
Akıllarına sen geldin
Hayallerin geldi
Bizden sakladığın
Gülüşlerin geldi, sarıldılar
Kırmaya, darılmaya değmez dedik
Belki içimizden birisi
Birisi daha gider
Dedik hastaneye
Bize haber vermeden,
Sarılmadan
Günlerden bir gün
İsmin okunduğunda sınıfta
Yok dedi birisi
İnsanlığını unutarak
Biz mi?
Yavaş yavaş alıştık
Biz yoktuk artık
Biz eksi bir
Biz olmazmış
Sensizliğinde anladık
…
3) Bir Çayın Hikayesi: Ölüm
Çok hoş ve anlamlı bir yazı olmuş. Elinize, yüreğinize sağlık…
Teşekkür ederim 😀
yasin eline sağlık okudum anlamaya çalıştım anladığım yerler hoşuma. ama anlam veremediğim yerlerde oldu babacım
Eyvallah Hüseyin. Evet, dediğin gibi bazı cümlelerin üstü kapalı. Bunun sebebi ise yazının kişisellikten uzak kalmasını istediğimden. Hepimizin anlatılmayı bekleyen bir hikayesi var. Ben de anlatılan benim değil bizim hikayemiz olsun diye üstü kapalı tuttum. Her kim ne yaşadıysa, onu okusun diye. Ama sen hatırlat, ben sana anlatayım
YÜREĞİNE SAĞLIK YASİNCİM BÖYLE GÜZELLİKLERİN DEVAMINI BEKLİYORUZ AKRABAAM
Teşekkürler fındık bey 😀