donuk mete okyay

Donuk Kitap İncelemesi – Mete Okyay

3

Bilim kurgu romanlarını hep sevmişimdir. Çünkü hep beklenmeyeni verirler. Sıra dışı bir dünyada geçtiklerinden, şu anda içinde yaşadığımız dünyadan bambaşka bir evrende geçtiklerinden sonunda ne olacağını tahmin etmeniz zordur. Ha çok okuyorsanız hikâyeye yönelik olasılıklar aklınızda canlanabilir. Ama bu tür kitaplarda okuyucuyu hep bir sürpriz beklemektedir. Mete Okyay’ın kaleme aldığı Donuk isimli romanımız da böyle bir kitap. Sizi şaşırtan, bazı yerlerde sanki kitabın içindeymişsiniz gibi adrenalinizi tavan yaptıran bir kitap.

İlk olarak kitabın geçtiği evrenden bahsedelim biraz. Denilene göre dünyayı yöneten kişiler (ki bunlara “varlık yöneticileri” denilmiş) bir değişim için uğraşıyorlar. Bunlar çok zenginler ve yenilmeye asla tahammülleri yok. Dünyada çok ciddi savaşlar yaşanmış ve dünya gitgide kötü bir hale gelmiş. Bu yüzden başlattıkları bu değişimi dünyada bırakıp yaşayabilecekleri yeni bir dünya arayışına giriyorlar.

Tabi dünyada kalanlar yok mu? Tabi ki var. Bunlardan çeşitli değişimlere uğruyorlar. Post-apokaliptik dünya düzenini göz önüne getirirseniz, bu kalanlar arasında hem zenginler var hem de fakirler. Savaş sonrası bu insanlar da tabir yerindeyse kendi yağlarında kavruluyorlar, bazen mecaz anlamda bazen de gerçek.

Geride kalanlardan zenginler boş duruyor mu dersiniz? Hayır hayır. Bunlar da kendilerini bir simülasyonda uyutmuşlar ve dünyada devam eden savaşın bitmesini bekliyorlar. Savaş bitince güya uyanıp dünyayı yönetecekler. İşte romanımız bu simülasyonda bir arıza meydana gelmesiyle başlıyor. Bu arıza sonucu simülasyon içinde yazılımsal hatalar oluyor. Nasıl anlatsam bilemedim ama bu hatalar yüzünden yapay kişilikler oluşuyor. Bu kişilikler programa etki etmeye başlıyor tabi. Bu program ise yapay zeka ile geliştirilmiş. Olacakları tahmin edersiniz. Romanda en hoşuma giden yer bu kısım oldu. Hatta şöyle: zaten elinizin altında olan programda ortaya çıkan yapay kişilikler ile tanıştığınızı düşünün. İlginç olmaz mıydı? İşte burada yazar bence gayet iyi iş yapmış.

Bazen düşünürüm, ya bu kadar akıl almaz şeyleri yazarlar nasıl düşünüyor da yazıyor diye. Bu soruma hala cevap bulamadım tabi. Sinemada bazı filmler vardır, benzeri başka yoktur. Bunlara örnek olarak Christopher Nolan filmlerini gösterebilirim. Donuk da işte o tatta.

Hayal gücü geniş insanlar hikayelerdeki, filmlerdeki ve romanlardaki boşlukları kendileri doldururlar. Hatta yazar bile ister istemez bu boşluklardan bırakır okuyuculara. İşte bu boşluklar insanı kitaba daha çok çeker. İnsan içinden “ya şurası kesin böyledir, bak bundan sonra şöyle ilerler” tarzı söylemlerde bulunarak kitabın içine düşer resmen. Biraz da bu anlattığım gibi çekti beni kitap.

Donuk 79 sayfadan oluşuyor. Kısa bir kitap, bir günde bitirmelik. Bazı yerlerde (kişiler arası diyaloglar, zaman geçişleri gibi) yazım hataları var ama umarım bunlar sonraki basımlarda düzeltilir.

Hatta biraz da şöyle bir kitap, bir kez okuduktan sonra bir kez daha okunası gelen bir kitap, detayları daha iyi görebilmek için. İyi okumalar.

Kitap okumayı seven ve bu devirde herkesin kendine göre haklı olduğuna inanan bir şahısım. Çağ deviren fikirler üretmeye tekrar başlamamız gerektiğine inanırım. Ne demiş atalarımız: Önce eğitim!

3 Comments

  1. Merhaba Ekrem bey.

    Zaman ayırıp kitabı okuduğunuz ve incelemesini kaleme aldığınız için teşekkür ederim.

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Kitap İncelemeleri Kategorisinde Son Yazılar