Filmi izledim ve değinmek istediğim o kadar çok nokta var ki. Öncelikle kitaplarını okumadım, 1984 yılında çıkan Dune filmini ve 2000’li yıllarda çekilen dizisini de izlemedim. Son zamanlarda çıkan güzel bir film olduğu için izledim.
Konudan biraz bahsetmek gerekirse; Dune isimli bir gezegen var ve bu gezegende evrende birçok amaç için kullanılan “baharat” denilen (İngilizce “spice” kelimesinden çevrilmiş) bir madde var. Belki element olarak da tabir edilebilir. Ve baharat sadece bu gezegenden çıkıyor, bu yüzden bu gezegen evrendeki tüm hükümdarlıklar için önem arz ediyor. Filmde de bu gezegen üzerinde hakimiyet kurmaya çalışan toplulukların savaşı anlatılıyor diyelim kısaca. Çünkü spoiler vermek istemiyorum. Bir de yerel halkın Shai-Hulud diye bahsettiği mehdi benzeri biri filmin temelini oluşturuyor.
Filmi normalde başka platformlardan izleyecektim ama sinemada izlemek nasip oldu. İzlemeden önce film hakkında bilgim olsun diye biraz araştırma yapmıştım; daha önce başka bir filminin çekildiğini ve dizisinin olduğunu da öğrendim. Zaten kitapları (yazarı: Frank Herbert bu arada) olduğundan haberdardım çünkü eskiden kütüphaneye kitap almaya gittiğimde kitaplarını görürdüm. Normalde yeni çıkan filmi izlemeden önce eski filmi de izleyecektim ama şöyle bir incelediğimde görüntü kalitesi çok kötüydü. Zaten aynı konuyu işledikleri için de direk yeni filmi izledim. Eğer Dune hayranı değilseniz direk yeni filmi izlemenizi tavsiye ederim. Zaten devam filmleri de gelecek gibi duruyor.
Film gerçekten diğer filmlerden farklı. Çünkü artık belli klişeler vardır. Mesela bir uçağın kanadı sallanıyor ve kopacak gibi görünüyorsa kopmasını beklerseniz ve çoğu filmde de kopar. Ama bu filmde öyle olmadı işte. Film size o beklenen hissini vermediği için “yahu hani kopacaktı kopmadı, acaba şimdi ne olacak?” diye düşündürüyor insanı. Filmin bir sahnesinde uçağın kanadı sallanıyordu, kopacak diye bekledim, kopmadı. Sonradan kanat açılmadı, ben açılacak diye bekliyordum oysaki. Bu arada uçak diyorum ama uçak-helikopter karışık bir şey. Anladığım kadarıyla bu araç sivrisinek-yusufçuklardan ilham alınarak yapılmış.
Evrende uzay gemileriyle nasıl seyahat ettiklerinden bahsedeyim. Uzay gemileri anladığım kadarıyla bir tünelden geçerek seyahat ediyordu. Bir an bu tüneli gördüğümde Tipler Silindiri’ne benzettim. Bu silindir teorik olarak 97 km uzunluğunda, Güneş’ten ağır olursa ve ışıktan hızlı dönecek şekilde yapılırsa zamanda yolculuğu teorik olarak mümkün kılar. Ben de filmde bu var sandım. Ama belki de o uzay gemisiydi. Algıda seçicilik, ne yapayım. Dune evreninde ise uzay yolculuğu aslında ışıktan hızlı olacak şekilde uzayı katlayarak ve bu “baharat” denilen madde sayesinde yön bularak gerçekleştiriliyormuş. Sonradan biraz değişiyormuş tabi 🙂
Ayrıca filmde gözünüzden kaçacak çok hoş detayları vardı. Dune (diğer adıyla Arrakis) gezegeninin yerel halkı Fremenler sıcaktan korunmak için kendi icat ettikleri bir giysi giyiyor. Bu giysi vücudun kaybettiği tüm suyu-teri toplayarak içilebilir hale getiriyor. Bir yerde bu giysi delindiğinde içinden su çıkıyor. Bence hoş bir detay olmuş.
Dune Filminin Star Wars Filmleri ve Evreni ile Benzerlikleri
Filmi izlediğimde Dune ile Star Wars arasında o kadar çok benzerlik gözüme çarptı ki bahsetmeden geçemeyeceğim.
Öncelikle filmin bir yerinde baş karakterimiz baharattan etkileniyordu ve bir an olağanüstü güçler kazanacak sandım. Pek öyle olmadı ama bu baharatı Star Wars’taki midi-kloryanlara benzettim.
Şimdi hem Dune gezegeni hem de ilk Star Wars filminin geçtiği gezegen Tatooine çöl gezegeni. Dune gezegeninde 2 tane ay var. Tatooine’de de 2 güneş var. Ve 2 gezegende de dev solucanlar var. Her iki gezegenin yerel halkı da sonradan o gezegene gelenler tarafından dışlanmış.
Her iki evrende solucan benzeri uzaylılar var. Dune evreninde güç kazanmak için solucan larvasıyla birleşen Leto Atreides II; Star Wars evreninde ise Jabba the Hutt’ı bunlara örnek verebiliriz.
Dune evreninde normalde iyi bir halk olan Atreidesler imparator tarafından ihanete uğruyor ve zor duruma düşüyor. Star Wars evreninde de Jediler, hemen sonrasında imparator olacak sith lordu tarafından ihanete uğruyor ve zor duruma düşüyor.
Her iki evrende de evreni yönetmeye çalışan kadın topluluğu var. Dune evrenindekine (isimleri Bene Gesserit) tam kötü diyemeyeceğim ama Star Wars evrenindekiler (isimleri Dathomir Cadıları ya da Nightsisters) kötü gibi.
Ve en önemli yere geliyorum. Belki biliyorsunuzdur, Star Wars evreninde “güç” diye bir şey var. Bunu kullanarak insanlara istediğinizi yaptırabiliyorsunuz. Şuraya git ya da gerçeği söyle denildiğinde söylenen kişi isteneni yapıyor. Dune evreninde de “ses” diye tabir edilen (İngilizcesi Voice) bir şey var. Bunu kullanarak da insanlara istediğinizi yaptırabiliyorsunuz. Güç ile eşyalar falan da hareket ettirilebiliyor ama Ses ile benzerliği göz önünde.
Benzerlikler de böyle. Gördüğünüz gibi sadece filmlerini izledim (Star Wars’tan 2 kitap da okudum ama çok farklı şeyler yoktu) ve yakaladıklarım bunlar. Dune kitaplarının daha önce çıktığını göz önüne alırsak Star Wars filmlerinin senaryosunu yazan George Lucas, Dune evreninden baya bir etkilenmiş gibi. Gençliğinde okumuştur belki ve çok hoşuna gitmiştir. Sinema sektöründe başarılı olunca benzer bir evreni filme dökeyim demiştir. Vikipedi’de Star Wars’u yazarken Flash Gordon ve Maymunlar Cehennemi’nden etkilendiği yazıyor ama daha çok Dune evreninden etkilenmiş gibi. İyi seyirler.