Virginia Woolf ve intihar (1882-1941)
“Sevgilim, yine delirmek üzere olduğumu hissediyorum. Böyle korkunç bir dönemi bir kez daha kaldıramayacağımı hissediyorum. Sanırım bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Hiçbir şeye odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şey olarak gördüğüm şeyi yapıyorum. Sen bana olabilecek en büyük mutluluğu verdin. Benim için her şey oldun. Bu korkunç hastalık beni bulmadan önce, birlikte bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemezdim. Artık savaşacak gücüm kalmadı. Hayatını mahvettiğimin farkındayım ve ben olmazsam, rahatça çalışabileceğini de biliyorum. Bunu sen de göreceksin. Görüyorsun ya, bunu bile doğru dürüst yazmayı beceremiyorum. Söylemek istediğim şey şu ki, yaşadığım tüm mutluluğu sana borçluyum. Bana karşı daima sabırlı ve çok iyiydin. Demek istediğim, bunları herkes biliyor. Eğer biri beni kurtarabilseydi, o kişi sen olurdun. Artık benim için her şey bitti. Sana sadece tek bir iyilik yapabilirim; Hayatını daha fazla mahvedemem. Birlikte bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemiyorum.”
28 Mart Cuma tarihinde biricik eşi Leonard, bahçe işleri için dışarı çıkmıştı. Virginia onun meşguliyetini fırsat bilip ırmağa yürüdü ve ceketinin ceplerini taşlarla doldurup suya daldı. Leonard eve döndüğünde şöminenin üzerinde intihar mektubunu buldu ve hemen ırmağa koştu ama yetişemedi. Cesedini üç hafta sonra ırmağın etrafında oynayan çocuklar buldu.
Beşir Fuat (1852-1887)
“İntiharımı fenne tatbik edeceğim; şiryanlardan birinin geçtiği mahalde cildin altına klorit kokain şırınga edip buranın hissini ibtal ettikten sonra orasını yarıp şiryanı keserek seyelan-ı dem tevlidiyle terk-i hayat edeceğim. Kan akmakta iken her zaman şiryanı sıkıca tutarak vesair tedbire müracaat ederek muhafaza-i hayat mümkün olduğu halde azmimden nükul etmeyeceğim!”
*şiryan atardamar
*seyelan-ı dem: kan akma
Beşir Fuat’ın deneysel intiharı için seçtiği bu yöntem öylesine değildir. Ölümünü engelleme fırsatı olduğu halde geri dönmeyeceğini ispatlamasına imkan tanıyan bir yöntem olduğunu söyleyip şöyle devam eder:
“Şairler söz ile pek çok kahramanlık satarlar; fakat fiiliyata gelince, böyle bir metanet göstereceklerinden pek emin değilim. Çünkü şu intihar, beyne bir tabanca sıkmak, kendini asmak veya suya atılmak gibi değildir. Onlara bir kere teşebbüs edilince, onu menetmek ihtiyari elden gider.”
Böylece kendine kokain enjekte ettikten sonra bileklerini keser ve hissettiklerini yazmaya başlar:
“Ameliyatımı icra ettim. Hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geri savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı”
Ölümünden sonra cesedinin tıp fakültesinde kadavra olarak kullanılmasını vasiyet etse de bu mümkün olmamıştır.
Stefan Zweig (1881-1942)
Montaigne’nin şu sözünde gizlidir aslında tüm hikaye: “Ölümlerin en güzeli gönüllü olandır.”
Yaşadığı dönemdeki savaşlar, zulümler, akıtılan kanlar karşısında kalbinin is tutmasını önleyebilmek için tek bir yol bulabildi. Bu yola öylesine güveniyordu ki karısını da beraberinde götürmeye karar verdi; ve tarih 22 Şubatı gösterirken eşiyle beraber “Veronal” adlı ilaçtan içip uyanmamak üzere sarılıp uyudular. Ardında bıraktığı son satırlarda ise şunları söyler:
“Özgür iradem ve açık bir bilinçle bu yaşamdan ayrılırken, son bir sorumluluk yerine getirilmeyi bekliyor: Bana ve işimi yapmama huzurlu bir ortam sunan harika ülke Brezilya’ya içten teşekkürlerimi sunmak. Her yeni günle bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim, ruhsal anavatanım Avrupa kendi kendini yok ettikten ve ana dilimin dünyası yok olduktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde hayatımı bu kadar severek yeniden kuramazdım. Ama altmışıncı yaştan sonra tam anlamıyla yeniden başlamak çok özel bir güç gerektiriyor. Ve benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyice tükendi. Bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum. Ki hayatım boyunca tinsel uğraşım en büyük haz kaynağım ve kişisel özgürlüğüm en yüce değerim oldu. Bütün dostlarımı selamlarım! Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızılllığını görmek nasip olsun! Ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.”
Dünün Dünyası ve Stefan Zweig Üzerine Bir Söyleşi
Yazının anafikrini beğendim. Stefan Zweig’ın Dünün Dünyası isimli kitabıyla ilgili yaptığımız söyleşide, onun son mektubunun bir kısmını okumuştuk. Gerçekten de o mektup, her okuduğumda beni etkilemeye devam eden güçlü bir tılsım içeriyor olmalı.
Teşekkürler