Bilim kurgu türündeki dizi ve filmleri severim. Çünkü onlar farklı bir dünyanın kapılarını aralar. Alıştığımız dünyanın dışına çıkmamızı sağlayarak evren üzerine, insanlık üzerine düşünmemizi sağlar. Bu nedenle repertuarımda oldukça fazla bilim kurgu dizi/filmi olduğunu söyleyebilirim. Fakat bunlardan bir tanesi, benim için bambaşka bir dünya anlamına gelmektedir. Evren, Dünya, insan ve olası farklı türler arasındaki iletişime dair düşünmemi sağlamıştır. İnsanların ya çok sevdiği ya da hiç sevmediği bir dizi, evet Doctor Who?
Kendisini Doktor olarak tanıtan ve zamanda yolculuk yapma yeteneği bulunan Zaman Lordu, Dünya’yı kurtarmak için türlü maceralara atılmakta ve her zaman kazanan Dünya olmaktadır. Çoğunlukla her bölümde farklı bir maceranın konu edinildiği bu dizi, evren üzerine ve türler arası iletişim özelinde derin bir sorgulama gerçekleştirmemizi sağlıyor. Fantastik bir yönü de bulunan dizi, 1963 yılından beri yayımlanıyor. Bu nedenle çok ama çok uzun soluklu bir dizi olduğunu söyleyebilirim. Doctor Who büyülü evrenine hoş geldiniz!
İçindekiler
Bu Doktor da Kim, Nereden Çıktı Acaba?
Kendisini her ortamda Doktor olarak tanıtan, ezeli düşmanlarının da onu bu şekilde bildiği bu kişi, aslında insanvari bir dünya dışı yaratıktır. Kendisini Dünya’yı ve insanları korumaya adayan Doktor, 1950’lerden kalma bir polis kulübesi gibi görünen TARDİS (Time and Relative Dimenson In Space, Uzaydaki Zaman ve İzafi Boyut) ile tam anlamıyla evren içinde benzersiz maceralara atılır. Bir maceradan diğerine giderken asla yalnız değildir! Genellikle her sezon ya da iki sezonda bir farklı bir yol arkadaşı/arkadaşları olur. Her şey oradan çok sıradan ve basit görünüyor değil mi? Aslında bu basitlik, karmaşıklığın ta kendisidir.
Doctor Who evreninde klasik ve modern sezon olarak adlandırılan iki farklı dönem bulunmaktadır. Klasik sezon 1963-1989 yılları arasını kapsar. Modern sezon ise 2005 yılından günümüze kadarki dönemi kapsadığından, dizinin geçmişinin oldukça eski olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Doktor rolü, toplamda 13 farklı kişi tarafından oynanmıştır. Doktor, sürekli rejenerasyon geçirir ve farklı bir görüntüye bürünür. Özellikle modern sezondaki her rejenerasyon, Doktor için sancılı olmuştur. Çünkü her seferinde hiç tanımadığı, hiç bilmediği bir şekle bürünür. Bilinci aynı kalsa da dış görünüşü değişecektir. Sahi, bizi biz yapan unsurlar nelerdir? Sürekli fiziksel görüntümüz değişse kendimize yabancılaşmaz mıyız? Bu noktada belirtmem gerekir ki çok derinlikli estetik uygulamalar, aslında bu sorunun farklı versiyonudur. Her zaman değişmek sizden ne götürecektir?
Doktor Who’nun Büyülü Evreninde, Hayata ve Canlılığa Dair Eşsiz Bir Sorgulama
Doctor Who, her ne kadar birçok kişi tarafından “fazlaca fantastik” sayılsa ve bu nedenle pek sevilmese de Doctor Who’nun felsefi zeminini fark eden insanların sayısı da az değildir. Her bölümde farklı insan dışı varlıklara ve bunların Dünya/Evreni ele geçirmelerine tanık olsak da aslında birçok varlık ve birçok durum, derin anlamlara sahiptir. Her şeyden önce uzak bir gelecekte Evren’in nasıl bir yer olacağına dair çeşitli fikirleri vardır dizinin. Bilinçli canlıların olduğu bir Evren’de canlı formları arasında büyük bir mücadele ortaya çıkacağını, çeşitli olaylar üzerinden açıklayan dizi; bu kısımda fantastik ögeleri sıkça kullanır.
Ama bir saniyeliğine durup düşünelim. Şu anda kendimizden başka bilinçli canlılar olduğuna dair bir fikrimiz olmasa da insan türü arasında bile yüzyıllardır süren büyük bir “savaş” var. Bencillik, kıskançlık, zengin olma isteği, bir topluluk olarak sınırları belirli bir alanda yaşama arzusu ve daha pek çok unsur; bu savaşların her dönem yenilenmesine neden oluyor. Bizler şu anda belirli alanlarda yaşıyor, bu alanların dışına yabancılaşmak zorunda kalıyor olsak da bütünüyle düşündüğümüzde Dünya bizim evimiz. Bunu da sanırım farklı formlarla karşılaştığımızda anlayabileceğiz. İşte Doctor Who evreninde bu savaşlara tanık oluyoruz. Fakat insanlar arasındaki savaşlara pek denk gelmiyoruz çünkü genellikle dünya dışı varlıklar her zaman istilacı konumunda. Bu nedenle insanlar olarak tek bir düşmana karşı birlik halindeyiz. Doktor, insanları bu tehditlerden korumak için bitmez tükenmez bir mücadele içinde. Hem kendi geçmişiyle hem de gelecekle sıkı bir hesaplaşma halinde olması, aslında çoğu zaman kendini yorgun hissetmesine neden oluyor. Fakat bu, dışarıdan pek de anlaşılmıyor. Çünkü Doktor, her zaman sorunları çözen ve umutsuzluğu bertaraf eden bir karaktere sahip. Bu ise büyük sorumlulukları göğüslemesine neden oluyor.
“Asla zalim ya da korkak olma. Asla vazgeçme, asla pes etme.” sözü geçiyor dizinin bir bölümünde. Doktor, yol arkadaşlarına aslında bunu sürekli öğütlüyor. Zalim olanların en büyük düşmanı olan Doktor, en zor durumda bile pes etmez, vazgeçmez ve bir şekilde umudun söndüğü bir ortamda umudun yeşermesini sağlar. Bu, yaşamın en temel yapı taşıdır.
Yanındakilerin hep yeni şeyler keşfetmesini sağlar, çünkü o, “Gözlerini açık tutarsan daima bakmaya değer bir şeyler göreceksin.” sözüne inanmaktadır.
TARDİS, Doktor’un Gezgin Olmasının En Önemli Nedenidir
Doktor, TARDİS ile büyülü yolculuklara çıkar. Gezgin olmasının birçok nedeni bulunan bu geçmişi kayıp ruhun TARDİS’i, onun en büyük yoldaşı olmuştur. Normalde TARDİS, bulunduğu yere göre şekil alabilen bir tür zaman makinesidir. Fakat Doktor’un TARDİS’i bu özelliğini yitirdiği için “içi dışından büyük” TARDİS’i polis kulübesi görünümündedir.
Nadir olarak yalnız seyahat eden Doktor, çoğunlukla bir ya da birkaç yol arkadaşıyla farklı maceralara atılır. Masum ve tehdit altındaki insanların yardımına koşan Doktor’u birden 1800’lerde görebilirsiniz. Fakat bir de bakmışsınız 2020’lerden çıkmış. Yani ne zaman nerede olduğunu asla bilemezsiniz. İşte, bu, Doktor’un büyülü evrenidir.
Ne der Doctor Who karakteri Doktor: “Üzgünüm ama gayet mantıklı konuşuyorum, sadece siz anlamıyorsunuz.” Sahi Doktor’u anlamıyor muyuz?