filistin

Filistin’de Yaşanan Dram Bağlamında İnsanın Anlam Arayışı – Viktor E. Frankl

/

Dünya savaşlarından kurtulmuş ancak bölgesel savaşlarla çevrili 21. yüzyıl, birçok insanlık dramına sahne oluyor. Bu dönemin getirdiği uyuşmuşluk ve tepki gösterememezlik tüm hızıyla sürüyor. Büyük bir insanlık dramının yaşandığı Filistin’de her gün birçok insan, çocuk ve yaşlı hayatını kaybederken duruma karşı ciddi bir önlem alabilen kimse yok. Bu yüzyıla ümit olabileceği düşünülen uluslarüstü kurumların Filistin’e karşı çaresizliği ve güçsüzlüğü, onlara duyulan güveni her geçen gün zedeliyor. Bundan dolayı ulus-devletler hızla silahlanmaya devam ediyor. Filistin’deki insanlık dramı ve Ukrayna-Rusya Savaşı, tüm dünyayı yeni bir cihan harbine doğru sürüklüyor.

Tüm bu düşünceler içerisinde, İkinci Dünya Savaşı’nda insanlığın en büyük kitlesel zulmüne uğramış bir toplum nasıl olur da sivilleri öldürebilir diye düşünmek gerekiyor. Bu durumu okumak oldukça zor. Olayı, İsrail’in geçmiş kötü tarihi olaylara karşı bir aşırı tepkisi olarak okumak, bizi yaşanan bu dramı meşrulaştırma hatasına sürükleyebilir. Geçenlerde okuduğum, Viktor Emil Frankl’ın meşhur kitabı olan İnsanın Anlam Arayışı, tüm bu olayları nasıl okumak gerekebileceğine bir ışık tutabilir.

Viktor Frankl, Nazilerin değişik konsantrasyon kamplarında 3 seneyi aşkın kalmış ve bu meşhur kitabın yanı sıra onlarca kitap yayımlamış Yahudi kökenli bir psikiyatristtir. Freud’un insanlığın merkezine koyduğu tatmin ve Adler’in üstünlük/güç arayışına karşı insanın temel motivasyonunun anlam arayışı olduğunu öne sürerek Logoterapi isminde bir teori ortaya koymuştur. İnsanın Anlam Arayışı isimli kitabının ilk bölümünde soykırım kamplarında gördüklerini anlatan Frankl, savaşın acılarını, kamplarda yaşadıklarını, ailesini ve tüm sevdiklerini kaybetmenin verdiği zorluklara karşı hayatındaki anlam bulma mücadelesini anlatarak sizi tarihin o karanlık günlerine götürüyor. Aynı zamanda kitap size ciddi bir soru soruyor: hayatınızın anlamı nedir? Bu zor sorunun karşısında, Auschwitz’de olsanız dahi başa gelebilecek her olayın kendi anlam arayışınızda bir basamak olabileceğini ve olaylara nasıl tepki gösterebileceğinizde özgür olduğunuzu ilmek ilmek işliyor. Hatta ölüm ve acı çekmenin bile anlam arayışına dahil olduğunu belirtiyor. Kitabın ikinci bölümünde, bu fikrini Logoterapi teorisi ile detaylandırarak kendi hastalarından veya hayatından pratik örnekler veriyor.

The crowning experience of all, for the homecoming man, is the wonderful feeling that, after all he has suffered, there is nothing he need fear anymore—except his God.

Logoterapiden bahseden Frankl, birçok insanın boşluk ve anlamsızlık hissiyatından dolayı yaşadığı iç sıkıntısını ele alarak, bu duygulanımların normal olabileceğini de gözler önüne seriyor. Karşımıza çıkan olaylara olan bakış açımızın ve davranışlarımızın her şeyi değiştirebileceğini ve bu özgürlüğün aynı zamanda bir sorumluluk doğurduğunu anlatan Frankl, insanın kendi anlamına göre yaşarken başkalarına yönelik sorumluluklarını da yerine getirmesi gerektiğinden bahsediyor. Özgürlüğün bu sorumluluk olmadan anlamsız bir kavram olacağına dikkat çeken Frankl, daha da ileri giderek Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Özgürlük Heykeli’nin bir Sorumluluk Heykeli ile dengelenmesi gerektiğini öneriyor (Bu anıtın yapımı onaylanmış olup, Utah eyaletinde inşa edilmesi planlanmaktadır). Bu özgürlüğü şu şekilde özetleyebiliriz: sizin kontrolünüz dışındaki güçler elinizdeki her şeyi alabilirler, ancak bir olaya nasıl tepki göstereceğinizi veya neler hissedeceğinizi asla.

Bunları kaleme alan ve soykırımdan kurtulabilmiş bir Yahudi olan Frankl’ın yaşadıklarına bakarken aynı zamanda Filistin’de hayatını kaybeden, kaybetmeyenlerin de sefalet ve açlık çektiği günümüzde insanın aklında büyük bir düşünce oluşmuyor mu? Bu katliama sesini çıkaramayan ülkeler ve kurumlar, Frankl’ın öne sürdüğü özgürlükten bile nasibini alamamış olmalılar. Demokrasi ve insan haklarıyla övünen ülkeler dururken, sürekli yerilen Güney Afrika’nın İsrail’e karşı dava açmasını nasıl açıklayabiliriz? En büyük zulme uğrasanız da bir gün benzerlerini başka insanlara yaşatabileceğinizin güzel bir kanıtı olan bu vahim olaya karşı yine Viktor Frankl’ın bir sözüyle cevap vermek çok manidar olacaktır: “İnsan Auschwitz’in gaz odalarını icat eden varlıktır, ancak dudaklarında dua ile o gaz odalarına dimdik yürüyen varlık da insandır”. Filistin’deki insanlık dramı ve yaşanan olaylar, küresel barışın daha uzun bir süre hayal olacağını gözler önüne sermiş ve özgürlükçü değerleri ayaklar altına almış olup, aylar süren bu durumun hala durdurulamıyor olması demokrasilerimizin suni mahiyetini gözler önüne sermiştir. Viktor Frankl’ın İnsanın Anlam Arayışı kitabını herkese tavsiye ediyorum.

Aynı hataları yapıp farklı sonuçlar bekleyen bir ülkenin vatandaşı olarak insan psikolojisi ve psikiyatrisi, siyaset psikolojisi, sosyopolitik sistemlerin işleyişleri, uluslararası ilişkiler, tarih ve bilime ilgi duyuyorum.

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Deneme Kategorisinde Son Yazılar

Uzun bir aradan sonra

Parlak Jurnal serüveni birkaç dost bir araya gelerek kurduğumuz bir internet sitesiyle başlamıştı. Üniversite öğrenicisi olmanın

Bir Palamut Meselesi

Bak! Şişman bir tekiri andıran yaramaz beyaz bulut, küçük bir sincap bulutunun peşinden gidiyor. Hava, ne