Dinliyorum içimi dinlendiren seni anlatan müziği. Sana varamamış olmamı yolların uzak olmasına bağlıyor söyleyen. Mesele yolun uzak mı olması yoksa yolun hiç olmaması mı? Yol varsa eğer gitmeyen mi suçludur yoksa gelmeyen mi?.. İkisi de suçludur aslında. Doğrusu ise orta yolu bulmaktır. Yolun ortasında kavuşmaktır, kavuşulmaktır. Yol yoksa eğer iki seçenek vardır: birincisi; yol yapılana kadar beklemektir. Sınandığın imtihanındır. Çözüm ise sabır. Eğer sana giden yolda beklemem gerekiyorsa Sevdiğim, senden başkasına girilmez tabelasını dikmişimdir yüreğimin girişine. Sabır anahtarıyla dualarımla yoluna devam etmeyi diliyorum. İkincisi; yol olmadığı için geri dönmektir. Mesele yolun başkasına varmış olması ise eğer beklemek manasız kalacaktır elbet. Lakin mesele yol yok diye geri dönmekse eğer ne sen o yolu hak etmişsindir ne de o yol sana gelecek kadar zahmeti.
Ne bir göz gördü bedeni
Ne de tutuşturdu elimle elini
Ne bir kelimenin işitti sesini
Ne de geçirdi birlikte vaktin senle olan yönünü
Hafızamdan silinmeyen çehren geldikçe hatırıma içerimdeki yangında cız sesleri artar oluyor. Altı tane içinde sen olmayan fotoğrafların dünyasında, her birinde seni görüyormuşçasına büründüğüm hülyalarla bakıyorum onlara. Sen olmasan da ben her fotoğrafta seni görüyorum Sevdiğim. Biliyorum ki her fotoğraf senin sanatın, senin albümün. Ben her fotoğrafa bakıp dokunduğumda ruhu dünyamda ellerini okşadığımı hissediyorum. Gözlerinde fotoğraftaki gibi o manzarayı görebiliyorum. Köprünün altından akan çağlayan su gibi sesini işitebiliyorum, huzur dolu o sesi. Belki o gün bugündür diye beklediğim aylardır süre gelen hasret karanlığımı aydınlatacak güneşin doğuşunu izlediğim diğer fotoğrafın. Benim en çok sevdiğim – eminim ki sen de en az benim kadar seviyorsun- – İnşaAllah beni de yüreğinin herhangi bir köşesine koyacak kadar da olsa seversin- bu dünyanın en temiz, en saf, günahsız varlıkları olan Çocuklar. İşte bir çocuğun günahsız, tertemiz, görenlerin içini ısıtan o gülüşünü sende görebilmeyi, senle beraber gülebilmeyi o kadar çok isterim ki, anlatamam, yüreğime sor…
Ne bedeni aşk ararım kendime
Ne de beden vardır bu aşkı taşıyacak ben de
Öyle bir yük ki bu tek yürek dayanmaz
Yüreğimin ağırlığını hafifletecek güç sende
…Sor ki öğrenesin Sevdiğim aşktan yanmak ne demekmiş. Ağaçtan süzülerek düşen yaprakların yeri donatması gibi gözlerimden süzülen yaşların sana kavuşamadığı için hüzünle donattığı ağırlığı hisset. İnşaAllah, Allah’ın izniyle geleceğin o günü bugün bilip her yeni başlayan günü düğün hazırlığı derecesinde karşılamanın adıymış sana kavuşmamın umut dolu ümidinin adı. Gecenin karanlık perdesini örtmesiyle ümidini yarına taşımanın karşılığıymış meğer beklemek. Sor sevdiğim sor, sor ki öğrenesin hangi ümitlerimin seni bekler olduğunu, beklemenin içimde büyüttüğü ümit pınarını..