Hong Kong Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki esas bölgelerden farklı olarak belirli politik ve ekonomik özgürlüklere sahip özerk bir bölgedir. Eski Britanya kolonisi olan bu bölge, dünya çapında bir finans merkezi olarak tarihsel anlamda Çin’den farklılık arz ediyor.
Fakat, geçen yıllar içerisinde Hong Konglular mevcut ekonomik eşitsizliklere ve Pekin’in politik sisteme müdahalelerine karşı endişe duyuyorlar. Çin’in ekonomisi ve ordusu büyümeye devam edebileceği için Hong Kong’un belirgin otonomisinin bozulacağına dair korkular bulunuyor.
İçindekiler
Hong Kong’un Politik Konumu
Hong Kong genel anlamda kendisini yönetmeye yetkili bir bölge olarak 1980’li yıllarda Deng Xiaoping’in ulusal birleşme politikası olan “bir ülke, iki sistem” yönetimine sırtını dayıyor. Bu politikanın amacı Tayvan, Hong Kong ve Makao gibi bölgeleri kendi özel ekonomik ve siyasi sistemlerini koruyarak Çin’in egemenliği altında birleştirmekti. Bir yüzyıldan daha fazla süre ve kolonyal yönetimden sonra Britanya hükümeti, 1997 yılında Hong Kong’dan çekildi. (Qing Hanedanlığı liderleri, Çin’in Birinci Afyon Savaşı’ndaki yenilgisinden sonra Hong Kong’u 1842 yılında Britanya Kraliçesine teslim etmişti.) Portekiz 1999 yılında Makao’dan çekildi, Tayvan bağımsızlığına kavuştu.
1984 yılındaki Çin-Britanya Ortak Bildirisi, Hong Kong’un Çin’e geri alınmasına dair şartları belirledi. Bu bildiri ve Hong Kong anayasası (Hong Kong Basic Law) kentin “kapitalist sistem ve yaşam biçimini” muhafaza eder ve 50 yıl boyunca yasama, yürütme ve bağımsız yargı güçlerini “yüksek derecede özerklik” ile birlikte var eder (2047 yılına kadar). Çin Komünist Partisi yöneticileri diğer anakara şehirleri ve belediyelerinden farklı olarak Hong Kong’u yönetmiyorlar. Fakat Pekin, bu bölgede bulunan ve siyasi atmosfere etkili olan insanlar aracılığıyla ciddi bir etki kurmaya devam ediyor. Pekin ayrıca, devir teslimden bu yana yalnızca birkaç kez kullanmış olduğu bir güç olan Hong Kong anayasasını yorumlama yetkisini de sürdürüyor.
Bu yasaya göre Hong Konglular basın, ifade, din ve meclis özgürlüğü konusunda koruma altına alınmış olsa da Pekin, eleştirilere az tolerans gösteriyor. Hong Kong; ticaret, iletişim, turizm ve kültür konularını da kapsayan belirli alanlarda dış ilişkiler kurabilmekle beraber diplomasi ve savunma alanında Pekin’e bağımlı bir durumdadır.
Hong Kong ile Çin Arasındaki Ekonomik Bağlantı
7 milyondan fazla insanın yaşadığı bir metropol olan Hong Kong, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin’e yakınlığından ötürü dünya çapında bir finans ve ticaret merkezidir. Hong Kong ticarette, ekonomisinin %90’ından fazlasını oluşturan hizmet sektörüyle birlikte gayri safi yurtiçi hasıla yüzdesi (GDP) olarak dünyada ikinci sırada yer alıyor. Nispeten düşük vergiler, oldukça gelişmiş bir finansal sistem, kolay düzenleme ve diğer kapitalist özellikler Hong Kong’u dünyanın en cazip pazarlarından biri haline getirmekte ve Şangay ve Shenzhen gibi ana finans merkezlerinden ayrı kılmaktadır. Hong Kong, Dünya Bankası’nın yıllık İş Yapma sıralamasında dördüncü ve Kültürel Miras Vakfı’nın (Heritage Foundation) 2019 yılı raporuna göre Ekonomik Özgürlük İndeksinde birinci sırada yer alarak finansal rekabette üst sıralarda bulunmaya devam etmektedir. Dünyadaki büyük bankaların ve uluslararası şirketlerin çoğu, Hong Kong’da bölgesel merkezlere sahiptir.
Lakin Hong Kong’un ekonomik gücü Çin anakarasına göre önemli ölçüde azaldı. 1997 yılında gerçekleştirilen devirde Çin’in gayri safi yurt içi hasılasının %16’sını oluşturuyorken bu oran 2017 yılında %3’e düştü. Bu iki komşu arasındaki ticari bağlar sıkı kalmaya devam ediyor. Hong Kong Çin’in toplam ticaret hacminin yaklaşık %7’sini kapsayarak (2018); ABD, Japonya ve Güney Kore’den sonra Çin’in en büyük dördüncü ticaret ortağıdır. Ayrıca bu şehir Çin’in en büyük doğrudan yabancı yatırım (FDI) merkezi ve Çinli firmaların büyük miktarda vergi cenneti olarak kullandığı bir yer.
Aynı zamanda, Hong Kong bu anlamda büyük derecede anakaraya bağımlı. Hong Kong ihracatının en önemli ülkesi olan Çin, 2018 yılında kentin toplam ticaret hacminin yarısından fazlasını oluşturdu. Anakaranın doğrudan yabancı yatırımının yarısından fazlası Hong Kong’a yönelik olsa da bu yatırımın çoğu sonradan denizaşırı olarak gerçekleştiriliyor.
Hong Kong ile Pekin Arasındaki İhtilaflar
Tek parti devleti olarak Çin, Hong Kong’un özgür ve adil seçimlerle tam bir demokrasi geliştirmesine izin vermek konusunda isteksiz bir durumdadır. Uzmanlar Hong Kong anayasasındaki belirsizliklerin bu temel gerilimi arttırdığını söylüyor. Anayasa belgesinde “nihai amacın” Hong Kong liderinin halk oylamasıyla seçilmesini sağlamak olduğu belirtiliyorsa da bu reformun gerçekleştirilmesi için bir süre sınırı öngörülmüyor.
Devir teslimden bu yana, Hong Kong’un ana profesyonel sektörlerine ait temsilcilerden oluşan bir seçim komitesi baş yöneticiyi seçiyor. Günümüzde bu komite 1200 üyeden oluşuyor ve endüstri, reklam, finans, mühendislik, yüksek öğretim, sosyal hizmetler, işçiler, dini gruplar ve siyasi kişilikleri kapsıyor. Siyasi işleyişte yapılacak tüm değişikliklerin Hong Kong hükümeti ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin yasama organı olan Ulusal Halk Kongresi tarafından onaylanması gerekiyor.
Bazı yorumcular, Çin’in Hong Kong’daki başkan seçimi de dahil olmak üzere gelecek siyasi reformları sürekli ertelemesinin Pekin’in bu konuda isteksiz olduğunu gösterdiğini söylüyor. En son yapılan seçimlerde, yalnızca Çin hükümeti tarafından oluşturulan bir aday gösterme komitesinin onaylayacağı adayların seçim yarışmasına katılmasına izin verildi. Komitenin kendi adayı olarak görülen Carrie Lam, 2017 seçimlerini kazanarak Hong Kong’un ilk kadın başkanı oldu.
Pekin, 2014 yılında Şemsiye Hareketi olarak bilinen kitlesel protestolar ve demokrasi yanlısı grupların 2016’daki seçim zaferi sonucunda siyasi muhalifleri dizginleme çabalarını arttırdı. Bu yıldan sonra, bazı yeni milletvekillerinin seçilirken ettikleri yemini değiştirerek Pekin’in yerel mahkemelere müdahale etmesine ve Hong Kong’un anayasasındaki yeminden sapanlara karşı olan maddelerin farklı yorumlanmasını sağladıklarına dair bir tartışma çıktı. Bütün bunlar sonucunda altı milletvekilinin yetkileri elinden alındı.
Son yıllarda Çin hükümeti, Hong Kong medyasını kullanarak Pekin’in söylemlerini duyurmaya ve eleştirileri baskılamaya çalıştı. Çin hükümetine ait olduğu bildirilen bir şirket olan Sino United Publishing, yerel pazarın %70’ini kontrol ediyor. Bir avuç dolusu Hong Konglu kitap satıcısı, medya yöneticisi ve Çinli bir milyarderin gizemli bir şekilde ortadan kaybolması, Pekin’in Hong Kong üzerindeki ürpertici kontrolü hakkındaki endişeleri arttırdı.
Pekin ile Hong Kong arasındaki gerginlik, Çin’in kendi topraklarına insan iadelerine izin verecek yasa teklifini onaylamasıyla birlikte yüzbinlerce insanın protesto etmesi sonucu 2019 yazında tekrar ön plana çıktı. Bu protestolar Yasama Meclisi binasının Temmuz ayında yapılan baskınla ve Ağustos ayında Hong Kong Uluslararası Havaalanı’nın işgaliyle birlikte aylarca sürmeye devam etti. Göstericiler Çin hükümetinin şehri git gide daha sıkı yönetmesine karşı bir savaşa girdiler. Aşırı miktarda göz yaşartıcı gaz ve plastik mermilerin kullanılması gibi polis vahşeti mevcut gerginliği arttırdı. Carrie Lam, Pekin’in onayladığı yasa tasarısını geri çekti ama protestocular seçim reformu ve polis şiddetine karşı bağımsız bir soruşturma istiyorlar.
Çin hükümeti şuana kadar protesto krizine karşı yapılacaklar konusunda Hong Kong hükümetini yalnız bıraktı fakat Çin devlet medya yayınları göstericileri itibarsızlaştırmaya, yaptıklarını “terörizm” olarak adlandırmaya ve dezenformasyon yapmaya çalıştı. Uzmanlar, Çin’in sonunda askeri güç kullanabileceği konusunda endişeliler.
Hong Konglular Ne İstiyor?
Hong Kongluların büyük çoğunluğu “bir ülke, iki sistem” yönteminin devam etmesini destekliyor. 2017 yılında yapılan kamuoyu yoklaması, yalnızca %11 oranında küçük bir azınlığın 2047 yılından sonra tam bağımsız bir Hong Kong istediğini ortaya koydu.
Ancak mevcut sisteme olan güvenleri giderek azalıyor olabilir. Farklı kamuoyu araştırmaları, Hong Kongluların Hong Kong hükümeti ve politikalarından giderek daha memnun olmadığını gösteriyor. Suçluların Çin’e iadesi yasa tasarısına karşı yapılan protestolar sürerken, Hong Kong hükümetine olan memnuniyetsizlik en üst seviyeye fırladı. Haziran ayında ankete katılanların %72’si negatif fikir beyan etti. Nesiller arası farkın ve ekonomik eşitsizliğin artması –dünyadaki en fazla gelir eşitsizliğine sahip yerlerden biri olarak- siyasi ayrılıkları derinleştirdi. Genç nesiller bölgenin zenginliğinden faydalanamadıklarını ve Çin anakarasının etkisi yüzünden sıkı bir rekabete uğradıklarını düşünüyorlar. Çin’in Hong Kong’a parasal etkisi de bölgedeki sosyoekonomik sınıflar arasındaki farkı arttırıyor.
Nesiller arası farkın ve ekonomik eşitsizliğin artması siyasi ayrılıkları derinleştirdi.
Hong Kong’un etnik yapısı da Çin’e devirden sonra dönüşüm geçirdi. Birçok insan kendini karma etnik kimliğe sahip olarak tanımlıyorsa da, gittikçe daha fazla insan kendini Hong Konglu olarak görüyor ve kendisini Çinli veya Hong Kong’da yaşayan Çinli olarak tanımlayanların sayısı azalıyor.
Hong Kong’daki Siyasi Denge
Siyasi düzen geleneksel olarak iki gruba ayrılmış durumda: giderek daha fazla demokratik reform isteyen pan-demokratlar (demokrasi yanlısı kamp) ve iş dünyasının içerisinde bulunan, Çin hükümetini destekleyen Pekin yanlısı kamp. Pekin yanlısı kamp, tipik olarak Hong Kong siyasetinde daha etkili bir güç. Pan-demokratlar, Hong Kong’un Çin hükümetinin merkezi otoritesini tehlikeye atacak reformları uygulayamayacağını ve her iki tarafın da yararlanabileceği reformların başarılı olabileceğini kabul ediyor.
Aynı zamanda, öğrenci göstericilerden oluşan ve daha demokratik bir sistem talep eden bir hareket ortaya çıkıyor. 2014 protestolarından sonra, genç aktivistler, Hong Kong’un yerel kimliğini daha açıktan temsil eden yeni politik grup ve partiler kurdular. Bunlar içerisinde Youngspiration ve Yerli Hong Kong gibi anti-Pekin ve daha radikal partiler olmakla birlikte Demosisto gibi daha fazla özerklik ve self determinasyonu savunan partiler de bulunuyor.
Çin Hükümeti’nin Hong Kong’a Karşı Gelecekte Uygulayacağı Siyaset
Çin’in 2047 yılından sonra Hong Kong’a karşı uygulayacağı siyaset çok net değil. Şimdilik, Pekin toprak bütünlüğünü korumak istiyor ve bu nedenle tüm göstericileri ve demokrasi yanlısı politik söylemleri tek partili yönetimine karşı potansiyel tehdit olarak görüyor. Hong Kong’un demokrasi isteğini, kentin uluslararası bir öneme sahip olması ve Tibet, Sincan, İç Moğolistan, Makao ve Tayvan gibi Çin’e ait diğer bölgelere bir emsal oluşturabileceği tehlikesi yüzünden tehdit olarak algılıyor.
Geçen yıllar içerisinde Pekin, kendi söylemini keskinleştirdi. 2017 yılında Britanya’dan devir teslimin yirminci yıl dönümünü kutlamak üzere yapılan Hong Kong ziyaretinde Başkan Xi Jinping, “Çin’in egemenliği ve güvenliğini tehlikeye atacak girişimlerin” veya Pekin’in gücüne karşı girişilecek bir mücadelenin kırmızı çizgiyi aşmak olacağı konusunda sert bir uyarıda bulundu.
2017 yılında Çin hükümeti, San Francisco ve Tokyo Körfezi’ne rakip olabilecek ve gelecekteki inovasyon ile kalkınmaya öncülük edebilecek, Hong Kong ve komşu Guangdong bölgesinin daha iyi entegrasyonunu sağlamak için iddialı bir plan olan Büyük Körfez Bölgesi projesini duyurdu. Çin’in Bir Kuşak, Bir Yol projesinin etkilerini hatırlatarak, Büyük Körfez projesi yetmiş milyondan fazla nüfusu ve 1.5 trilyon dolarlık bir ekonomiyi kapsayacak.
Geçtiğimiz birkaç yıl boyunca Çin, Hong Kong’u anakaraya daha çok bağlamak için yüksek hızlı tren istasyonu ve Hong Kong ile Makau’yu anakaraya ait bir şehir olan Zhuhai’ye bağlayan otuz altı kilometrelik bir köprü yaparak harekete geçti. Bu konuda yapılan bazı eleştiriler, Hong Kong’un şahsına münhasır özelliğinin bu girişimler sonucunda bozulabileceğini söylüyor. Carneige Uluslararası Barış Vakfı’ndan Phlippe le Corre: “Çin’in bir söylemi olan ‘bağlantı’ kavramı anahtar bir kelime olabilir, fakat son birkaç yıl içerisinde komşu şehirlerde yapılan altyapı çalışmaları, Hong Kong’u daha az merkezi bir bölge yapmak ve diğer bölgeleri güçlendirmeye yardımcı oldu” diyor.
Çeviri
Yazar: Eleanor Albert
Çeviren: Nihat
Orijinal Metin: Council on Foreign Relations (30/09/2019)
Ellerinize sağlık Nihat bey sahsen bu yazının dilimize kazandırılması uzak doğuda gerçekleşen olaylara objektif bir bakış açısı sundu. Yalnız sitemizin Çin hükümeti tarafından yasaklanması an meselesi.
Teşekkür ederim beyefendi. Burada insan sağlığıyla ilgili bir yazı yazsam da Çin hükümeti tarafından yasaklanmamız an meselesi olabilirdi. Hem reklamın iyisi kötüsü olmaz demişler.
Özerk yönetimlerin tamamının bence sonu bu olacak. Bir şekilde tamamen ayrılmak ve kendi bağımsızlıkğını almak isteyecekler. Bu durum en baştan önlenmeli bir zaman sonra her şey çok geç ollabiliyor.