Geçenlerde başrollerinde Julia Roberts ve Hugh Grant’ın yer aldığı bir film izledim. Son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biri olduğundan, filme hayran kaldım. Bir hayli basit bir konuya sahip olan “Aşk Engel Tanımaz” (Nothing Hill) oldukça eski bir film. 1999 yılı Birleşik Krallık yapımı olan filmin konusu ise şöyle: Nothing Hill’de seyahat kitapları satan kitabevinin sahibi Will Thacker, bir gün hiç farkında olmadan daha önce hiç yaşamadığı bir deneyim yaşar.
Eşinden boşanmakta olan ve bu süreç içinde durumu pek de idare edemeyen Thacker’ın dükkanına bir gün, Anna Scott adında bir Hollywood yıldızı gelir. Scott, Türkiye ile ilgili bir kitap almak için dükkâna girmiştir. Bir süre sonra ikili arasında hiç beklenmedik bir aşk başlar ve bu; özgürlük nedir, ne kadar özgürüz gibi konuları sorgulamamızı sağlar. Bu sorgulamalar, birçok farklı konu için önemlidir.
Eski bir film olması nedeniyle olayların geçtiği mekanlar beni adeta cezbetti. Nostalji kokan ve beni büyüleyen mekanlar, aslında filmin ilgi çekici olmasının nedenlerinden biri. Ama bunun yanı sıra bir konu daha ilgimi çekti: Özgürlük. Özgür olduğunu iddia eden insanlar ne kadar özgür?
Filmin başkarakterlerinden biri olan Anna Scott, oldukça tanınmış bir film yıldızı olduğundan, attığı her adım izleniyor. Herkesin gözü Anna Scott’un üstünde. Fakat o, çok daha sade ve gözlerden uzak bir yaşam istiyor. Aslında daha çok ünlülerin karşılaştığı bir durum, filmde odak noktası haline getirilmiş durumda. Herkes sizi tanıyorsa, çok da özgür değilsiniz demektir. İnsanların hayranlık duyduğu bir kişi olmak, bir sonraki adımınızın ne olacağını merak eden gözlerin sizin üzerinizde olmasına sebebiyet verebilir.
Öte yandan bulunduğunuz konumu korumak için ağır bedeller ödemeniz gerekebilir. Bir film yıldızıysanız, fiziksel özelliklerinizi korumanız her şeyden çok daha önemli olacaktır. Belki uzun yıllar boyunca devam eden bir diyet yapmak zorundasınızdır. Belki de menajerinizin belirlediği saatlerde normal yaşantınıza dönmeniz gerekecektir. Bunların her biri, elbette bir hayli subjektif düşünceler. Ünlü olan her insanın hayatı bu şekilde olmayabilir. Gözlerden uzak yaşamayı tercih eden ve bir şekilde bunda başarılı olan ünlüler de yok değil. Ama benim burada sorguladığım konu, ünlü olmak ile özgürlük arasındaki bağlantı.
Gerçekten herkesin gözü üzerinizdeyken seçim yapma özgürlüğüne sahip olabilir misiniz? Muhtemelen benim sorduğum soruları Anna Scott da kendisine soruyordu. Anna Scott rolünü başarılı bir şekilde canlandıran ve bir kere daha hayran olduğum Julia Roberts, karaktere büyük bir derinlik katmış. Anna Scott sürekli kameralara yakalanırken ve her ortamda fotoğrafları çekilirken yaşadığı mahcubiyetten bu rolü ne kadar da iyi oynadığını anlıyoruz. Ayrıca her sahne, özgürlük sorunsalına daha fazla götürüyor bizi. Peki bütün bunların film izleme platformlarıyla ne ilgisi var?
Popüler Kültürün Dayatmaları
Şu anda milyonlarca kullanıcısı bulunan ve popülaritesi bir hayli yüksek olan dizi-film izleme platformları kullanıcılara birçok yapım sunuyor. Oldukça masum görünseler de popüler kültürün dayatmalarına karşı koyamayan insanların seçim özgürlüğünü ortadan kaldırdıklarını söyleyebilirim.
Bazıları işi çok abartmış durumda. Daha önce izlemiş olduğunuz dizi ve filmlerin türlerini algoritmaları ile belirleyerek size özel önerilerde bulunuyorlar. Bunun neresi kötü, diyebilirsiniz. Elbette hangi filmi izleyeceği konusunda her zaman kararsız kalan kişiler için bu çok da kötü olmayacaktır. Ama bir film seçerken bile özgür iradenizle hareket etmiyor olabilir misiniz?
Ben her zaman izleyeceğim ya da okuyacağım şeye kendim karar vermeliyim, diyenlerdenim. Fakat bu durumun yanlış anlaşılmasını da istemiyorum. Herhangi bir konuda öneri almak, zamandan tasarruf etmemizi sağlayan bir durum. Fakat bu öneriler bir süre sonra dayatma haline geliyorsa, burada bir sorun var demektir.
Eğer bir film izleme platformuna girdiğiniz zaman platform size “Bunları izlemelisin” diyorsa, karar verme özgürlüğünüzü kısıtlıyor demektir. Daha önceki beğenilerinize göre bir listeleme yapmış olsa da bu, daha önce izlediğiniz filmlere benzer yapımları sevebileceğiniz anlamına gelmiyor. Ayrıca birçok farklı seçenek içerisinden siz de kendi beğendiklerinizi tercih edebilirsiniz. Ne yazık ki birçok platformda benzer bir yapı mevcut. Film seçme özgürlüğünüzü elinizden alan bu platformlar, adeta modern robotlar haline gelmenize neden oluyor.
Aslında “Aşk Engel Tanımaz” filmini izlediğimde tam da bu konu aklıma geldi. Film bana önerilmemişti, ilgili kategori içerisinde yer alan filmleri araştırdım ve sevebileceğimi düşündüğüm filme yöneldim. Ama burada dikkat edilmesi gereken bir konu daha var. Hatta bu, yazdıklarıma karşı bir eleştiri de olabilir.
Seçim yapma özgürlüğünü savunuyor olabilirsin ama film izleme platformlarında kısıtlı filmler bulunduğundan yine sana verilen alan içerisinde hareket etmek zorunda kalıyorsun. Burada da özgür seçime dair bir şey yok, diyebilirsiniz. Bu oldukça yerinde bir eleştiri olacaktır. Her ne kadar popüler kültürün dayatmalarıyla hayatımızı şekillendiremeyeceğimizi düşünsem de zaten bize sunulan seçenekler, öyle ya da böyle bize sunulması istenen seçeneklerdir. Bu nedenle bunların arasından bir seçimde bulunmak bizi çok da özgür kılmaz.
Fakat öneri değil de dayatmalardan ne kadar uzak kalırsak, seçimlerimizde o kadar özgür olacağız. Ne yazık ki bir film seçerken bile artık bize sunulan dünyada seçme hakkımızı kullanabiliyoruz. Ama burada da şu soru gündeme geliyor: İnsan olarak ne kadar özgürüz? Özgür irademiz var mı? Attığımız her adımı biz mi yönlendiriyoruz yoksa bunun arkasında biyolojik süreçler mi bulunuyor? Bunların hepsi önemli ve değerli sorular. Bu nedenle bu soruların cevapları da başka bir yazının konusu olsun.