6 Mart 2018’de prömiyerini yapan Kaç Baba Kaç; 2 perde ve yaklaşık 2 saat 5 dakika uzunluğunda.
Yazan: Ray Cooney
Yöneten: Nejat Armutçu
Çeviren: Haldun Dormen – Kemal Uzun
Oyunumuz vodvil türünde bir oyun. Eğlenceli, dertten tasadan uzak bir oyun. Tabii entrika ile döşenmiş her parçası. Ben vodvil türü oyunları pek sevemesem de başrolde Tolga Tuncer’i görmemle kendimi oyuna kaptırmam bir oldu. Hiç ama hiç sıkmadı. İki perdeden oluşan oyunlarda genellikle ilk perdenin bitimi bellidir. Oyun hafiften durağanlaşarak araya gireceğim der seyirciye. Ama bu sefer ilk perdenin nasıl bittiğini bile fark edemedim. Sürekli hareketli dengeler üzerine kurulu bir oyundu.
Kaç Baba Kaç: Dr. David Morgan, kariyerinin en önemli konferansına hazırlanmaktadır. Çalıştığı hastanenin doktorlar odasında yapacağı konuşmayı prova ederken, kariyerinin en önemli günü, hayatının en zor gününe dönüşür. Yıllar önce küçük bir kaçamak yaşadığı hemşire Tate, David’den olan oğlu Leslie ile çıkagelir.
David; yeni tanıştığı oğlu, eski sevgilisi, polis komiseri, noel hazırlıkları, rektör ve karısı ile uğraşmak zorunda kalır. Hem de konferansına dakikalar kala…
Oyunculuk: Oyunculukları çok beğendim. Zaten oyun ekibinden 3 kişiyi görür görmez tanımam ve Rumuz Goncagül’ ü hatırlamam bir oldu. Birkaç kez zevkle izlediğim Rumuz Goncagül adlı oyunda oyuncu kadrosundan Tolga Tuncer ve Başak Gürdal’ ı oyun sırasında; Nejat Armutçu’yu ise ilk temsilin adeti olduğu üzere oyun bitiminde yönetmen olarak, tekrar görmek anılarımı tazelememe sebep oldu. Oyuncu kadrosuna çok dikkat edilmeden gidilen bir oyunda (hem de oyun sırasında) önceden izlediğin bir oyuncuyu tanımak ve o an izlediğin oyunla birlikte ondan önceki oyunun lezzetini de almak paha biçilemez bir duygu bence.
Oyuncular istekli ve coşkuluydu. Bir de üzerine oyunun prömiyeri olunca haliyle bu güzellik katmerlendi. Eee seyirci de gülmeye aç olunca, oyunda dinmeyen bir kahkaha silsilesi oyun boyunca sürdü.
Dekor ve ışık tasarımı: Dekoru beğendim. Oyun genel olarak bir odada geçiyor. Ama odanın pencereleri o kadar işlevsel kullanılmış ki oyunun en renkli kısımları pencerede geçti diyebilirim. Işık tasarımıysa durgun düşünülmüş. Belki bazı sahnelerde ışık olaylara biraz daha odaklanabilirdi ama yine de ışık tasarımı da güzeldi.
Kostüm tasarımı: Kostümlerin üzerine de bir hayli çalışılmış. Özgün tasarımlar düşünülmüş. Özellikle Leslie’nin kostümü çok hoşuma gitti. Meraklıları için oyun broşüründe kostüm eskizleri de mevcut.
Genel olarak:
Daha önce de birçok kez belirttiğim gibi vodvil türü oyunları oyun sırasında severek izlesem de gerek bir mesaj verme kaygısı olmadığı için gerekse akılda kalmadıkları için pek sevmem. Bu yüzden trajedi türündeki oyunları seven birisi olarak; İkinci Katil’ den, Anna Karenina’dan aldığım tadı alamadım. Oyun sırasında yer yer kahkahaya saracak şekilde güldüm. Sürekli güldüm gülmesine ama sanki anlıktı bu gülmeler. Yarına kalmayacak gibiydi.
Tabii bunları söylerken eğlenceli oyun severlere haksızlık yapmayalım. Objektif bir değerlendirme yapmak gerekirse eğlenceli, bol kahkahalı bir oyundu. Özellikle, tiyatroya pek gitmeyen arkadaşlarınızı tiyatroya ısındırmak istiyorsanız güzel bir tercih olabilir. Pişman olmazsınız diyebilirim. Hele ki Rumuz Goncagül’ü izleyip beğenenler bir an önce izlemeli. 😀
Not: Oyunlarda yaptığım eleştiriler akademik anlamda çözümlemeler içermemekle birlikte, herhangi bir tiyatro tutkunu gibi pratik eleştiri niteliğindedir. Bu nedenle ele alınan konular yüzeysel cümlelerle ve çözümlemelerle değerlendirilmektedir. Kısacası basit tiyatro anlayışıyla herkesin anlayabileceği basit analizler yapıyorum. Bu anlamda akademik açıdan eksiklerim olursa mazur görülmesini canı gönülden isterim. Amacım insanı anlatan tiyatro sevgisini aşılamak. Elimden geldiğince…
Umarım faydalı olmuştur. Ayrıca eksik gördüğünüz kısımları ya da oyun hakkında başka fikirlerinizi ve bakış açılarınızı yoruma yazarsanız çok memnun olurum.
Tiyatro kardeşliktir. 😀
OYUN EKİBİ:
DEKOR TASARIMI
MURAT GÜLMEZ
KOSTÜM TASARIMI
DENİZ ÇAĞRI BİLGİLİ
IŞIK TASARIMI
ŞÜKRÜ KIRIMOĞLU
MÜZİK
KEMAL GÜNÜÇ
DRAMATURG
CANAN KIRIMSOY
YÖNETMEN YARDIMCISI
FÜSUN AKAY
ASİSTAN
ERDAL OZAN METİN
SAHNE AMİRİ
DİLEK ÇOLAK BIDAK
KONDÜVİT
BAYRAM UÇAR
IŞIK KUMANDA
MUSTAFA BAL
SUFLÖZ
DİLEK ALTINTAŞ
DEKOR SORUMLUSU
ÖZGÜR DOĞAN
AKSESUAR SORUMLUSU
METE KOCAOĞLU
KADIN TERZİ
NECLA GÜLER
ERKEK TERZİ
MURAT HALLAÇLIOĞLU
PERUKACI
EYÜP KALELİ
OYUNCULAR
TOLGA TUNCER
MELTEM KESKİN
ELVAN EKER
ZUHAL TAŞAR
CAN ÖZTOPÇU
BAŞAK GÜRDAL
ARSAL MAZMANOĞLU
TANSEL AYTEKİN
CEYHUN BECERİKLİ
ALİ KARACA
ERDAL OZAN METİN
Teşekkürler hızlı geri dönüş için.
Oyunu izler izlemez tanıtım yazısını yazmayı çok seviyorum. Bir de oyunun prömiyerini izlediysem daha zevkli hale geliyor bu yazılar. Yorumunuz için ben teşekkür ederim.
Vodvil türü oyunların izleyiciye pek bir şey vermediği için pek sevmediğinizi söylemişsiniz. Bu oyun özelinde bu görüşünüze katılmıyorum. Bir tiyatro (roman, öykü vb. edebiyat eserlerinde olduğu gibi) oyununda bireye ve topluma bir sanat eserinin vermesi beklenen ögeler yok değil.
Örneğin;
babasız çocuk babaya kavuşuyor, birinci perdedeki çılgın, kontrol dışı ve suçlu delikanlı sevgi arayan bir çocuğun ihtiyaçları karşılandığında, aile ortamına kavuştuğunda nasıl da olumlu yönde değişeceğini gösteriyor,
gerçek babası maddi ve manevi olarak çocuğun yükünü paylaşacağını beyan ediyor,
oyun tehlikeli olaylar ve entrikalar içinde geçse de hep tatlıya bağlanıyor, kimseye kötü bir şey olmuyor,
eski ve dillendirilememiş romantik aşklar canlanıyor ve aşıklar birbirlerine kavuşuyor,
Söylenen yalanlar ve zarasız entrikalar sonunda en açık biçimde itiraf edilip durumun sorumluluk yükü tamamen itiraf edilerek kabul ediliyor,
Sonuçta bu eser, durum ne kadar kötü görünse de, trajik bir öykü olsa da yaşamda umudun devam ettiğini, heran herşeyin daha iyiye gidebileceği mesajını veriyor.
Yani bir sanat eserinde hedeflenen ögeleri karşılıyor.
Daha ne olsun…