Zannedildi ki Pompeii’deki heykeller MS. 79 yılında Vezüv yanardağının patlamasından sonra lavların insan cesetlerini kaplamasıyla oluştu ve öylece insanlık onları keşfedinceye kadar öyle kaldı. Hayır, gerçek hiç de böyle değildi…
Pompeii şehri, Napoli’ye yaklaşık 10 km uzaklıkta olan Vezüv yanardağının eteklerine kurulmuş, verimli toprakları, liman kenti olması ve bunun getirdiği ticari avantajla Roma için çok önemli bir konuma sahipti.
Hepimiz Pompeii’yi MS. 24 Ağustos 79’ yılındaki yanardağ patlamasıyla biliyoruz. Ancak bu Pompeii’deki ilk facia değildi. Henüz on yıl öncesine gitmeden ardı sıra yaşanan depremler bir felaket tellalı gibi geleceğe dair ipuçlarını aslında onlara göstermişti ancak bölge halkı bu depremlere yalnızca alışmakla kalmıştı. En sonunda ise o devasa patlama oluvermişti.
Havada süzülen, yanardağdan kopan taşlar, sel gibi yüzeyi kaplayan lavlar ve kasvetiyle boğan zehirli gazlar…
20.000’e yakın insanı öldüren yalnızca üzerlerine çullanan lavlar değildi. Hatta onları öldüren lavlar da değildi. Kafalarını parçalayan taşlar, nefes alamayarak boğulmasına neden olan gazlardı. Lav kalan işin yalnızca süsüydü. Ancak öyle bir süstü ki 10 metreyi bulabilen bir kalınlıktaydı.
Devasa bir ticari şehir olan Pompeii bir anda ortadan kaybolmuş lavların altında adeta hapsolmuş bir şekilde tarihin sayfalarından silinmişti.
Öylesine unutulmuşlardı ki zamanla toprak altında, lav içinde kalan cesetler çürümüş ve kül halini almıştı. Öylece kalakalmıştı.
Bu habersiz serüven 1748 yılına kadar sürüvermişti. İşte o yıl askeri mühendis olan Rocque Joaquin de Alcubierre tarafından Pompeii şehrini şans eseri olarak keşfedilmişti.
Kazılar o tarihten itibaren başladı. Ancak sorun şuydu ki ne kadar şehri bulmuş olsalar da cesetler lavlar içinde kül halini aldığı için sağlam bir şekilde elde edilemiyor ve yapılan kazılar pek iyi gitmiyordu.
Tarih 1863 yılını gösterdiğinde sahneye İtalyan arkeolog Guiseppe Fiorelli devreye girdi. Guiseppe lav altında kalan cesetlerin zamanla külleşmesi sonucu lav ile ceset arasında bir boşluk oluştuğunu fark etti. Ve bu boşluktan faydalanarak kalıntıların alçı ile doldurulabileceğini düşündü ve işe koyuldu.
İşte ‘taşa dönüşen insanlar’ mucizesi böyle gerçekleşti! Kalıntılar alçı ile kaplandı ve daha sonra sağlam bir şekilde lavlardan çıkarıldı.
Guiseppe Fiorelli o gün bu fikri düşünerek Pompeii şehrinin bir krokisini oluşturdu ve adeta şehri analiz etti. Nihayetinde Pompeii şehri hakkında sayısız bilgi erişimini bizlere sağladı.
2013 yılında ise alçıların artık dayanıksız olması nedeniyle yüksek bir bütçeyle şehir restore edilmiş ve insanların ziyaretine sunulmuştur.
Gelişen teknolojiyle kalıntılardan saptanan DNA örnekleriyle, çekilen tomografileriyle bizlere önemli bilgiler sağlamıştır.
Her zamanki gibi ufkumuzu açan yanlış bildiklerimizi düzelten güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık sayın yazar.
Pompei maalesef hep yanlış anlatıldı yanlış aksettirildi. bu sadece bilimsel bir durum arkeolojik bir buluş pompei resimlerine bakıldığında herkesin aklına başka şeyler geliyor. ancak burada doğrusu anlatılmış çok teşekkür ederim