Türkiye’de gençler arasında uzunca bir süredir yaşlıların siyaseti yanlış yorumladığı ve özellikle sosyal medya dilinde sıkça bahsedilen, 65 yaşın üzerindeki insanların birer “dinozor” olduğu sıkça konuşuluyor. Ayrıca yaşlı nüfusumuzun günümüzü 20-30 yıl önceki koşullar ile kıyaslayarak hataya düştüğünü düşünen büyük bir kesim bulunuyor. Bu fikirler doğru olabilir ancak bu fikirleri öne süren gençler siyaseti ne kadar doğru yorumlayabiliyor?
Siyasette gençlerin her geçen gün etkisinin arttığını açıkça görebiliyoruz. Teknoloji ile doğup büyümüş ve onu şekillendiren gençlerin teknoloji sayesinde birçok alana kolayca sirayet edebildiği ve düşüncelerini büyük kesimlere ulaştırabildiği günümüzün gerçeklerinden birisidir. Bundan elli yıl önce düşüncelerini 3-5 kişiden fazla insana paylaşma imkânı olmayan milyonlarca insan tek bir tık ile yüz binlerce insana ulaşabiliyor. Bu herkesin fikrini görebilmek açısından harikulade bir gelişme olmakla birlikte büyük bir algı problemine de yol açıyor.
Günümüzde siyaseti sosyal medya üzerinden takip eden ve yorumlayan büyük bir genç kitle var. Birçok konuda doğru eleştiriler yapılıyor ve normalde hiçbirimizin haberi olmayacak birçok konuyu internet sayesinde kolayca öğrenebiliyoruz. Sokak röportajlarında mantıkla izah edilemeyecek birçok yorumu dinledikçe Türkiye’de gerçekleşen çoğu olayın aslında büyük bir kesim tarafından yanlış yorumlandığını anlıyoruz. Ancak bunu genç nesillerin görüyor olması onların siyaseti doğru yorumladığı anlamına ne yazık ki gelmiyor. Benim gözlemlerim gençlerin en az yaşlı nesillerimiz kadar siyaseti yanlış yorumladığı yönünde.
Sadece haberleri okuyarak bir Türkiye yorumu oluşturmanın ne kadar yanlış olacağını yakın tarihimizi bilen insanlar çok iyi anlayacaklardır. Zaten bu yüzden sosyal medyanın gücü giderek artıyor. Hiçbir şeyin ana akımı size gerçekliği tam olarak sunamaz ve hatta çoğu zaman yanlış sunar. Örneğin Osmanlı tarihi ile ilgili aslında birçok şeyi bilmiyoruz ve birçok şeyi yanlış yorumluyoruz. Savaşlar tarihi veya padişahlar hakkındaki bilgimiz iyi olabilir -ki erken dönem Osmanlı padişahları hakkındaki bilgilerin çoğu 100-150 yıl sonra yazılmış ve bazıları efsaneleşmiş söylemlerden ibarettir. Ancak tarih bu demek değildir. Biz o dönem yaşayan toplumun düşüncelerine dair ne biliyoruz? Halbuki bir toplumun düşünceleri, zihinlerdeki imgeler ve günlük konuşulanlar kadar önemli bir tarihi kaynak olabilir mi? Bunları bilmeden bir devleti yorumlamak mümkün müdür? Zaten Osmanlı düşün dünyasını gerçek anlamda yorumlayabileceğimiz, toplumun fikirlerine dair net bir kaynak bulunmamaktadır. Elimizdeki verilerin çoğu geç dönem Osmanlı’yı kapsayan, ana akımın oluşturduğu ve daha çok 19. yüzyıl ve sonrasını içeren yorumlardan ibaret olup yine bunların bir kısmı toplumun düşüncelerinden soyutlanmıştır. O günün insanını bugünün insanından tamamen farklı kabul edip günümüzün koşullarından soyutlamak bana bu konuda pek gerçekçi gelmiyor. Siyaset, insanların farklı fikirlere sahip olması, muhaliflik, eleştiri veya tasdik gibi konular 20-21. yüzyıldaki insanlarla birlikte doğmuş kavramlar değildir. Bu açıdan bakılırsa, dünya tarihinin birçok coğrafyasında toplumların düşünceleri kayıptır. Bu sebeple tarihi, kazananların veya güçlülerin tarihi olarak yorumlayan birçok insan bulunmaktadır ki bunda doğruluk payı vardır. Bu dinler için bile geçerli olup ortodoks ve heterodoks ayrımı temelde bu bağlamda yapılmaktadır. Günümüze tekrar dönecek olursak; insanların fikirlerini, kulaktan kulağa konuştuklarını ele almadan, iktidar olmayan kesimleri görmezden gelerek yalnızca devlet yetkililerinin söylemleri ve ana akım haberler ile Türkiye’nin gündemini yorumlamaya kalkmanın gerçeklerle bağdaşmayacağını görmek hiç de zor değildir.
Ancak siyaset ve gündem yorumu yalnızca bildiğiniz gerçekler ile değil aynı zamanda bilmediğiniz gerçekler ile de ölçülür. Tek bilgi kaynağı sosyal medya olan genç nesil ne yazık ki siyaseti yorumlama konusunda bu açıdan büyük bir problem yaşıyor. Çünkü genç neslimiz hem yakın tarihini ve dünya tarihini hem de toplumun dinamiklerini bilmiyor. Bu sebeple genç ve muhalif kesimlerimizin de gerçeklerle bağdaşmayan birçok siyasi fikre sahip olduğunu düşünüyorum. Siyaset bir pozitif bilim değildir ve bundan dolayı tek bir doğru bulunmamaktadır. Ancak tarih, sosyoloji ve coğrafya siyaseti besleyen çok önemli dallar olup bunlar ile bağdaşmayan fikirleri siyasetin yorumuna katmak büyük bir hüsran ile sonuçlanabilmektedir. Türkiye’nin bugünkü sorunları, yeni gelişen teknolojiler ve yeni dünyanın hayatımıza kattığı problemleri dışlarsak bundan 50 yıl öncesinden pek de farklı gözükmemektedir. Ne yazık ki genç nesillerimiz bunu bilmiyor.
Gençlerin siyasi gerçeklik algısının büyük bir çoğunluğu ne yazık ki sosyal medya üzerinden gerçekleşiyor. Ancak sosyal medya Türkiye’de toplumun yönelimlerini anlamak açısından çoğu zaman bizi yanlış sonuçlara götürmektedir. Eğer Twitter’da yüz bin beğeni alan bir muhalif gönderiyi toplumun fikirlerine eş değer sayıyorsanız çok büyük bir yanılgı içerisinde olduğunuzu söylemek isterim. Zira bunun benzerlerini geçmiş yıllarda çok gördük. Sosyal medya üzerindeki akımlara göre Türkiye’de siyaset yorumu yapan her kesimden insanın son 20 yılda çoğu kez yanıldığını görenleriniz ne demek istediğimi anlayacaktır. Hele ki sosyal medyadaki düşünce akımları ile toplumu yorumlamaya çalışmak tam bir fiyasko ile sonuçlanmaktadır. Bu şekilde Türkiye’de demokrasiyi güçlendirebilmek, refahı arttırabilmek veya bilim üretilebilen bir ortam oluşturabilmek mümkün değildir. Bu sebeple üzülerek belirtiyorum, Türkiye’nin dinamik ve haklı olarak tepkili gençleri çok yakında büyük bir hayal kırıklığına uğrayabilir. Bu hayal kırıklığı kesinlikle önümüzdeki seçimlerde kimin kazanacağı ile ilgili de değildir. Birçok genç akranım ne yazık ki hayatın kendilerinin doğması ile başladığı, kültürlerin yeni oluştuğu, geçmişte hiçbir şeyin yaşanmadığı ve sorunlarımızın tamamen yeni doğan bir bebek şeklinde ortaya çıkarak isminin onlar tarafından konduğu gibi büyük yanılgılara sahipler. Bundan dolayı sosyal medya toplumun algılarını manipüle etmek açısından çok önemli bir güç olarak karışımıza çıkıyor. Ancak sosyal medyanın Arap Baharı veya Hong Kong’daki Şemsiye Hareketi gibi olaylardaki etkilerini göz ardı etmemek gerektiğini de not düşelim.
Yaşlı nesillerimizde olduğu gibi gençlerimizin de dünyayı pek tanıyamadığını üzülerek görebiliyoruz. İnternet bize dünya ile iletişim kurmayı sağlamış olabilir ancak bu dünyayı öğrenmiş olmak anlamına gelmiyor. Dünyayı, Türkiye’yi ve Türkiye’nin çevre ülkelerini anlamadan ülkemizdeki problemleri çözemezsiniz. Hatta birçok insanın şiddetle savunduğu ve kulağa hoş gelen çözümler çoğu zaman yakın geçmişte çoktan denenmiş ve hüsranla sonuçlanmış olabilmektedir. Burada konu yine eğitime gelmektedir. Türkiye’de herkes eğitimden dem vurmakla birlikte herkesin yine o eğitim sisteminden çıktığı ve genciyle yaşlısıyla bütün bir toplumda eğitim problemi olduğu unutulmamalıdır. Toplumumuz uluslararası kalite standartlarında ilk beş yüz üniversitede bir tane bile üniversitesi bulunmayan bir cemiyettir. Bu büyük bir utanç vesilesidir. Örneğin, yaşlı nesillerden ümidini kesmiş sosyal medyadaki gençler, mülteci problemine yönelik çoğunlukla slogan atmakta, bu konuda dünyadaki çalışmaları takip etmemekte ve pek bir şey üretememektedir. Acaba Türkiye’de herkesin eleştirdiği mülteci problemi ile ilgili hangi üniversitede hangi uluslararası kalitede çalışmalar yapılmaktadır? Twitter’da binlerce beğeni alacak muhalif gönderiler atarak hiçbir sorunu çözemeyeceğiz…
Toplumdan, idareden, güç odaklarından, fırkalardan ve bütün bunların geçmişinden pek de haberi olmayan toplumumuzun bir kesimi yalnızca sosyal medyada gördüğü 15-20 adet akımın tüm Türkiye’yi okumak için büyük bir hazine olduğuna ne yazık ki inanmış durumda. Hele ki bazı mecralarda (Örn. Reddit) özellikle genç vatandaşlarımızın öne sürdüğü bazı fikirleri gördükçe büyük bir dehşete düşüp aslında toplumumuzun her kesiminde siyaset konusunda bir cahillik olduğunu görebilmek mümkündür. Özellikle Reddit’te fikirlerini öne süren birçok gencin farkında olmadan tamamen Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) bazı kesimlerin internet kültürüne ait üslup, duygulanımlar ve fikirler kullanarak ABD kültürünü eleştirmesi gibi oldukça oksimoron paylaşımlarını görmek birkaç saniyenizi bile almayacaktır. Eleştirenler ile eleştirilenler arasında cehalet açısından pek bir fark olmadığı vakit nasıl ilerleyebiliriz? Reddit’teki Türkçe mecralarda duygusal, yaşamın içinden olmayan ve çoğu zaman gençliğin getirdiği “aykırı” güdülenmeler ile üretilen fikirlerin dışa vurulduğu düşüncelerin Türkiye’deki tek gerçeklik olduğuna inanan büyük bir kesim bulunuyor. Reddit’in İngilizce sayfalarına göz atarsanız insanların tek bir gönderi altında on binlerce entelektüel mesaj ile tartıştığını görebileceğiniz tonlarca gönderi bulabilirsiniz. Türkçe sayfalarda ise genelde küfür, ötekileştirme ve özellikle narsistik/antisosyal kişilik bozukluklarında var olan çeşitli duygulanımların -az önce bahsettiğim kültürler ile de harmanlanarak- dışa vurulduğunu ve aslında hiçbir yapıcı ürün ortaya konulmadığını görebilirsiniz. Bunun benzerini İngilizce sayfalarda da bulabilirsiniz ancak bahsettiğim gibi bunun aksine yapıcı ve entelektüel tartışmalar içeren sayfalar da vardır. Özetle, Türkiye’deki problemlerin yalnızca yaşlıların siyaseti yorumlayamamasından değil tüm toplumumuzdaki cehalet ve eğitimsizlikten kaynaklanıyor gibi gözükmektedir.
Artık siyasette yeni bir döneme doğru yaklaştığımızı görebiliyoruz. Dünyanın olağan akışına uygun olarak insanlar değişmekte, fikirler dönüşmekte ve zaman akmaktadır. Ülkemizdeki genç ve dinamik neslin siyasette söz sahibi olmasından sonra birçok şeyin değişeceği doğru olabilir ancak her şeyin olumlu yönde değişip değişmeyeceği çokça tartışılması gereken bir durumdur. Oysa bugünkü algıya bakılırsa birçok insanın gençlerin gelmesiyle birlikte her şeyin çözüleceğini hiçbir bilimsel ve mantıki açıklama sunmadan kabul ettiğini görmek mümkün. Hüsnükuruntu ile düşünmek siyasi yorum yapmanın en yanlış yollarından bir tanesi ve bir psikiyatrik savunma mekanizmasıdır. Hüsnükuruntu bizim stresimizi yönetmemizi ve psikolojik iyilik halimizi sağlayabilir ancak gerçekler ile bağlantılı olmayan fikirler ile Türkiye’nin sorunlarını çözemeyiz. Bundan dolayı genç neslimiz olaylara geniş bir pencereden bakarak toplumu, tarihi, coğrafyamızı ve Türk siyasetinin özne ile nesnelerini gerçek anlamda öğrenmeye çabalamazsa ne yazık ki yarınlarımız için bir ileri atılım beklemek hayalperestlik olacaktır. Aksi taktirde, yeni nesil yine aynı hataları tekrarlayarak geleceğe çözülmemiş sorunlarla birlikte yeni sorunlar miras bırakacaktır.