siyasi fanatizm

Siyasi Fanatizmin Ülkemizde Yol Açtığı Kolektif Çöküş

/
2

Bir ülkenin uzun süreç içerisinde düzenli ve istikrarlı bir şekilde yükselebilmesinin koşulu, siyasal olarak da akademik ve bilimsel temele dayanmasındadır. Lakin bu temeller sarsılabilir ve yerlerine siyasi fanatizm gibi farklı olgular geçebilir. Günümüzde azıcık da olsa bir şeyler düşünen herkes bundan rahatsız olacaktır. Bu soruyu kime sorarsanız sorunuz, başka olguları reddedip akademik ve bilimsel temelleri desteklediğini söyleyecektir. En uç kesimlere de sorulsa buna itiraz edilmeyecektir. Fakat görülebileceği üzere böyle bir temelden yoksun olduğumuz çok nokta vardır.

Bu temeli her kesimin savunmasına karşın, bu olguların eksik olması ve bunu kesimlerin görememesinin sebebi siyasi fanatizmdir. Siyasi fanatizm, bir akademik zihniyet ve icraat silsilesinden ziyade “benden, bizden” düşüncesiyle taraf tutmaktır. Siyasi fanatizm Türkiye’nin başındaki en önemli belalardan bir tanesidir. Çünkü bu tutum, hangi kesimden ve taraftan olursanız olun, doğruları görmenize engel olmaktadır. Mesele, doğruları seçmektir, tarafları seçmek değil.

Siyasi fanatizm sonucu uzlaşma kavramı da kaybolmaktadır. Siyasette uzlaşma olgusuna sahip değiliz. Fanatiklik sonucu, aynı bir Galatasaray taraftarıyla Fenerbahçe taraftarı atışıyormuş gibi siyaseten didiniyoruz. Siyasiler de bunun farkında. Fakat bu çatışma ortamı siyasilerin işine yarıyor ki bunu çözmüyorlar. Çatışmak, siyasi kutuplaşmayı arttırır ve otoriter siyasetin istediği ortam tam olarak budur. Peki, çatışmak yerine uzlaşmak daha doğru ve faydalıysa neden bu yol izlenmiyor? Çünkü siyasetçilerimiz ne yazık ki kısa zaman dilimleriyle ilgileniyorlar. Siyasetin amacı seçim kazanmak olduğu an, uzlaşma kültürü gitmekte ve kutuplaşma kültürü gelmektedir. Bir siyasi parti doğal olarak seçim kazanmaya çalışmalıdır. Lakin bunu kutuplaştırmadan ve uzlaşma kültürüyle yapmak, siyasi bir yeteneği gösterir. Her kesimden siyasilerimiz bu yetenekten yoksun olduklarından dolayıdır ki kutuplaştırarak kazanma yoluna başvuruyorlar. Bir bakımdan, gerçekten de kutuplaşma kültürü başarı getirir. Lakin bu durum, ülkemizin 20-30 yıl gibi uzun süreli (küreselleşen dünyanın uzun süre kavramı her gün değişmektedir) çıkarlarına, faydasına ve gelişimine balta vuruyor.

Ayrıca bunun sonucunda doğru ile yanlış ayırt edilemediği gibi doğru insanla yanlış insan da ayırt edilemiyor. Bu yüzden bireylerin seçiminde liyakat ve nitelik yerine taraftarlık rol oynuyor. “Bizden değilse ne kadar başarılı olursa olsun kötüdür, bizden ise kim olursa olsun iyidir” düşüncesi, siyasi fanatizmin ortaya çıkarttığı bir zırvadır. Görülebileceği üzere, siyasi fanatizm kavramı nepotizm denilen kendi taraftarını kayırmaya yol açmaktadır. Bu ise sadece tarafların çöküşüne değil toplumsal olarak herkesin çöküşüne yol açar.

Siyasi fanatizm, siyasetçilerden ziyade daha çok halkta etkisini buluyor. Doğru-yanlış ayırt etmekten ziyade taraf seçmeye çalışan bireyler, aynı zamanda bu tarafın hararetli bir muhafızı oluyorlar. Mademki hakikati ve doğruyu savunmaktır elzem olan, öyleyse tarafları fanatikçe savunmak yerine doğruları bilimsel olarak savunmak gerekir. Buradaki sorun bir tarafa ait olmak ya da bir kesimden olmak sorunu değil, o tarafın fanatikliği sonucu ortaya çıkan körlüktür. Bir birey siyasal olarak bir kesimi tutar ve onu destekler. Bu demokratiktir ve önemlidir. Fakat o tarafın doğrusunu desteklerken yanlışını eleştirmeli ve düzeltmeye çalışmalıdır. İşte bu, bilimseldir ve ülkemizi ileriye götürür. Lakin bir insan ne kadar bilgin olursa olsun, siyasi fanatizm ne yazık ki gözleri kör etmekte, yanlışları doğru göstermekte ve daha da ilerisi, kendi doğrularını kabul etmeyenleri düşman bellemektedir.

parlamento kavgası
Meclisten bir kavga sahnesi. Fakat mühim olan altın oranı görebilmek sevgili okur…

Siyasi fanatiklik kutuplaşmaya yol açar. Değişmez bir doğrunuz vardır ve bu doğruyu kabul edenler ve etmeyenler olarak dünyayı ikiye bölersiniz. Doğruyu kabul edenler sizdendir fakat kabul etmeyenler düşmandır. İşin gerçeği, aynı her şey gibi, siyaset de iki sonuçlu bir alan değildir. Doğru ve yanlış diye hakikati, olguları, dünyayı, her şeyi ortadan bölenler siyasi fanatizme sahip olan insanlardır. Ortada birçok doğru bulunmaktadır. Çünkü bu bir matematik işlemi değildir. Olay, hangisinin daha faydalı bir doğru olacağı konusundaki mücadele olmalıdır, düşmanla savaşmak değil. Siyasi fanatizm yel değirmenleriyle savaşmaktır. Bu ise ülkemizi kutuplaştırır ve kesimlere böler.

Kutuplaştırmak ve bölmek siyaset biliminin bir olgusudur. Böylece taraftar edinir ve kuvvetlenirsiniz. Lakin bu; ufak bir zihniyetin, ufak bir idrakin tezahürüdür. Bir siyasi deha, kutuplaştırmadan da “post-truth” siyasetine başvurmadan da başarılı olabilendir. Aksi takdirde, uzun süreçte kaybeden hepimizin ülkesi olan Türkiye’dir. Kutuplaştırmaktan, çatışmaktan ve siyasi fanatizmden ziyade olması gerekenler; uzlaşı kültürü, bilimsel dayanaklar ve milletin çıkarları için uzun vadeli, mantıksal ve planlı çalışmalardır.

Bu yazımızı da tavsiye ederiz:  İki Kitap Ve Uçurum Bahsi (Mutluluk-Fakat Müzeyyen...)

İşte siyasi fanatizm ülkemizde böyle bir çöküşe yol açmaktadır. Siyaset ve siyasi partiler bir din değildir. Siyasetçilerin ağzından çıkanlar da kutsal metin değildir. Sıkça sorgulamak, fanatiklik yapmadan doğruyu bulmak ve eleştirmek lazımdır. Siyasi fanatizmin yol açtığı çöküş kolektif bir çöküştür. Çünkü uzun vadede kaybeden, fanatiklik yapan da dahil herkes olacaktır. Kolektif çöküşten geç de olsa kurtulmak dileği ile…

Aynı hataları yapıp farklı sonuçlar bekleyen bir ülkenin vatandaşı olarak insan psikolojisi ve psikiyatrisi, siyaset psikolojisi, sosyopolitik sistemlerin işleyişleri, uluslararası ilişkiler, tarih ve bilime ilgi duyuyorum.

2 Comments

  1. Ülke siyasete boğuldu. Ekranlar, bilboradlar, radyolar, vs. kafamı ne tarafa çevirsem siyasi figürler var. Ayrıldık, ayrıştık. Keşke toparlanabilsek. Ekonomik kriz bu olguları daha da derinleştiriyor. Gidişat düzelir diye umuyoruz.

    • Siyasete boğulmak aslında çok da kötü bir şey değildir. Apolitiklik yahut politiklik denen kavramlar olumlu da olabilir olumsuz da. Bence sorun ise politik olunmasına rağmen bunun olumsuz düzeyde olmasındadır. Ülke siyasete boğulabilir lakin boğulan siyaset ne yazık ki ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı ve hasımanedir. Halbuki uzlaştırıcı bir havaya sahip olsa, ülkenin siyasete boğulması kimsenin gözüne bile çarpmayacaktır. Ekonomik kriz ise dediğiniz gibi daha da derinleştiriyor. Ekonomi ilginçtir; olumsuz olması her şeyi olumsuz etkiler, olumlu olması da her şeyi olumlu etkiler. Siyasette manipülasyon kolaydır fakat ekonomide o iş zordur.

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Eleştiri Kategorisinde Son Yazılar