Amerikalı yazar, düşünür ve doğa bilimci Henry David Thoreau, 12 Temmuz 1817 yılında Massachusetts, Concord’da doğdu. 1833 – 1837 yılları arasında Harvard Üniversitesi’nde retorik, klasikler, felsefe, matematik ve bilim dersleri aldı.
Harvard Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Concord’da öğretmen olarak görev yapmaya başlayan Thoreau, bedensel ceza kullanmayı reddettiği için sadece iki hafta sonra okuldan istifa etti. Ardından kardeşiyle beraber Concord Akademisi isminde bir dil bilgisi okulu kurdular. Üniversite yıllarında Ralph Waldo Emerson’un fikirlerine ve onun öncüsü olduğu transandantalizm (deneyüstücülük) akımına ilgi duymaya başladı ve eğitmenlik görevinin yanında üç ayda bir yayınlanan The Dial ismindeki transandantalist dergide şiirler ve denemeler yazdı. Kardeşinin 1842 yılında ölmesi üzerine okul kapatıldıktan sonra 1845 yılında Emerson’a ait olan arazi içerisinde bulunan Walden Gölü kıyısında kendisine bir kulübe inşa etti. Burada kaldığı süre boyunca yaşadıklarını ve tecrübelerini paylaşmak amacıyla yazdığı Walden isimli eserini 9 Ağustos 1854 tarihinde yayınladı.
Transandantalizm görüşünün etkisiyle ormanda inzivaya çekilmeyi ve kişinin kendi içsel değeri, duyularıyla doğaya yönelerek, doğayla beraber tüm inanç ve gerçeklerin üstüne çıkmayı hedefleyen yazar, dönemsel kültüre ve toplumsal her türlü zorunluluğa, doğa yardımıyla karşı gelinebileceğini ve bunun için fazlaca gereksinime ihtiyaç duyulmayacağını okuyucuna anlatmak için kitabın ilk yarısını bu çerçevede kendi görüşlerine ikinci yarısını ise tanık olduğu gündelik doğa hayatının aktarılmasına ayırmıştır.
“Eskiden odamda üstü mermerle kaplı bir komodin vardı; ancak zihnimdeki eşyaların hiç tozunu almamışken bu komodinin her gün tozunu almam gerektiğini öğrendiğimde bundan iğrenmiş ve onu götürüp çöpe atmıştım.”
Bugün minimalist diyebileceğimiz bir yaşam biçimini benimseyerek aktarmaya çalışan Thoreau, insanların kendilerine zorunlu ihtiyaçlar ürettiğini ve bunların esiri olmanın insanın kendisine yaptığı kötülüklerden birisi olduğunu söylüyor. Yazar, eserin ilk bölümüyle beraber ekonomik zorunlulukların birçoğunun, aslında kişinin kendisine dayattığı yapay gereksinimler olduğunu ve kendisinin Walden Gölü kıyısındaki kulübeyi kurmak için kaç para harcadığını ve hayatını sürdürmek için nelere ihtiyacı olduğunu, bunlar için ne kadar bütçe ayırdığını okura anlatarak, bu yaşam biçimini sürdürmek isteyen takipçilerine öğütler veriyor.
“Bu kitabı okuyan bazılarınızın yediğiniz yemeklerin, eskimeye başlayan ya da çoktan eskimiş olan palto ve ayakkabılarınızın parasını borç alarak ödediğini ve bu sayfaya ödünç aldığınız veya patronlarınızdan edindiğiniz bir saati harcamak için geldiğini biliyorum”
Sivil İtaatsizlik hakkındaki görüşlerini doğal yaşamla birleştirerek okurunu, insanın sorgulanmamış hayatına ve toplumun geneline karşı bir başkaldırıya davet ediyor. Henüz Amerikan İç Savaşı’nın başlamadığı yıllarda kaleme alınmış olan eserle Thoreau, başkasının kölesi olarak yaşamaktansa doğanın insana verdikleriyle yaşamanın gayet yeterli olduğunu okuyucuna aktarıyor ve Walden Gölü kıyısında karşılaştığı insanlara da bu yaşam biçimini tavsiye ediyor. Böylece insanları ekonomik bir sivil itaatsizliğe davet ederek kölelik karşıtı düşüncelerini eylemsel bir şekilde sürdürmeye çalışıyor.
Zenginleşme hırsını ve bu amaç doğrultusundaki çabaları da yadsıyarak, gelir eşitsizliğinin toplumda hırsızlık gibi sorunları arttırdığını savunuyor. Toplumda yer edinebilmek adına yapılan gereksiz harcamaların, insanları başkasının ve standartların kölesi haline getirdiğinden bahsederek günümüzde de var olan insani, toplumsal ve yaşamsal sorunlar hakkındaki düşüncelerini de okuyucuyla paylaşıyor.
Aynı zamanda eğitim, teknoloji, din gibi konulardaki fikirlerine de yer verdikten sonra kitabın ikinci yarısı, bulunduğu coğrafyadaki doğa betimlemelerini içeriyor. Uzun betimlemelerden sıkılan okurlar bu bölümlerde zorlanabilir. Ancak doğal ve kırsal yaşama, alternatif yaşam biçimlerine ilgi duyan okurların ve yazarın bu konudaki tavsiyelerini, fikirlerini öğrenmek isteyen okuyucuların genel itibariyle sevebileceği bir ve belki de okuduktan sonra kendi dönüm noktalarından birisini edinebilecekleri Walden, birçok insanın bu hayat biçimini benimsemesine de rehberlik etmiş durumda.
Toplumsal yapının ve işleyişin daha da karmaşıklaştığı günümüzde Thoreau’nun doğaya yöneliş felsefesi The Walden Woods Project, The Thoreau Society, Henry David Thoreau Foundation, Throreau Farm gibi bir çok kar amacı gütmeyen kuruluş tarafından sürdürülmeye devam ediyor.
“Eğer biz peşinde koştuğumuz şeyleri daha bilinçli bir şekilde seçmiş olsaydık bir insanın yapısı ve kaderi kendisi gibi olan tüm insanların ilgisini çekeceğinden her birimiz özünde bir öğrenci ve gözlemci olurduk. Kişi, kendisi ya da kendi soyunun bireyleri için mal mülk edinirken, bir aile ya da devlet kurarken ve şan ve şöhret elde etmek için çabalarken ölümlüdür. Ancak hakikat ile meşgul olurken ölümsüzdür ve ne değişimden ne de beklenmedik olaylardan korkmasına gerek vardır.”
Eseri seven okuyuculara Captain Fantastic, Into the Wild isimli filmleri ve Erlend Loe’nin Doppler, Bildiğimiz Dünyanın Sonu isimli kitaplarını da tavsiye edebilirim.
Konuk Yazar: Fırat Yıldız