kitap tavsiyesi
12 adet kitap tavsiyesi

Yazarlarımızdan 2021 Yılında Okunacak 12 Kitap Tavsiyesi

/
4

2021 yılına girerken Parlak Jurnal yazarları olarak yine bir geleneğimizi devam ettirmek ve sizlere tüm sene boyunca okuyabileceğiniz kitaplar tavsiye etmek istedik. Ekip olarak sürekli daha çok kitap okunması gerektiğine inanıyor ve ancak kitap okuyarak kişisel gelişimin tamamlanabileceğini düşünüyoruz. Her başlıkta bir adet kitap tavsiyesi bulacağınız bu yazımızda elbet kendinize hitap eden bir kitap keşfedeceksiniz. 2021 yılının umut ve mutluluk getirmesini diliyor ve bol bol kitap okumanızı temenni ediyoruz.

Yaşlı Adam ve Deniz- Ernest Hemingway

Yasin: Hemingway’i muhakkak duymuş olmalısınız. Çünkü o, yalın ve çarpıcı anlatımıyla birçok ülkede sürekli artan bir ilgiyle okunan, Nobel Edebiyat Ödülü almış bir yazar. Yaşlı Adam ve Deniz ise yazarın bu ödül serüveninde dişe dokunur bir yere sahip başyapıtlarından…

yaşlı adam ve denizUsta yazar, acımasız ve etkileyici kaderini-mizi; yaşlı bir balıkçının okyanusta geçen birkaç günüyle, kılıçbalığıyla olan mücadelesinin duru olay örgüsüyle gözler önüne seriyor. Bu kısa romanı okurken yorulmayacağınıza, sıkılmayacağınıza adım gibi eminim. Ancak, çarpıcı olay örgüsünün size tesir ettiğini kitap bittikten sonra fark edeceksiniz.

Romandaki olay örgüsü çözümlenmeye başladığında aklıma Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar adlı romanı geldi. Aylar öncesinde Fareler ve İnsanlar’ı okuduğumda hissettiklerimin bir benzerini hissettim: Yaşanan bir şey var. Başka türlüsü mümkün değil. Ama sen başka türlü bitsin istiyorsun. Yazar da başka türlü bitsin istiyor ama o şekilde bitmek zorunda. Tıpkı tren yavaş yavaş hızlanırken sevdiğini uğurlamak gibi. Güzel şeyler bir anda değil yavaş yavaş küçülüyor ve uzaklaşıyor…

Yaşlı Adam ve Deniz basit anlatımıyla anlaşılması kolay bir kitap. Her kesime hitap eden bir hikayesi olduğu için ise gerek büyük gerek küçükler tarafından ilgiyle okunuyor. Ben de okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Hepimiz için güzel bir yıl olması dileğiyle. Keyifli okumalar dilerim. Sevgilerle…

Beyindeki Hayaletler: İnsan Zihninin Gizemlerine Doğru – V.S. Ramachandran

Zahid: Hint kökenli Nörobilimci Ramachandran’ın okuduğum ilk kitabı popüler bilim raflarında tesadüfen denk geldiğim “Beyindeki Hayaletler” oldu. Öyle bir kitap ki metroda, otobüste, okulda bile elimden düşürmeden okudum. Hatta son bölümünü okurken ‘keşke bitmese’ bile dedim doğrusu. Bu kitap Ramachandran’ın tıptaki enteresan beyin kaynaklı hastalıkları kendi hastalarının başından geçen hikayelerle süsleyerek anlattığı 12 bölümden oluşuyor.

beyindeki hayaletlerAslında Ramachandran’ın aklında hiç böyle bir kitap yazma fikri olmamış senelerce. Bir gün Sinirbilim Derneği’nin yıllık toplantısında 4000’den fazla bilim insanından oluşan bir dinleyici kitlesine, “hayalet uzuvlar, vücut imgesi ve benliğin aldatıcı doğasına” dair çalışmalarını içeren ve bulgularından bahsettiği “Beynin On Yılı” konulu konuşmasını yapmış.

Bu konuşmadan hemen sonra, dinleyiciler kendisini soru yağmuruna tutmuş. Sorulan sorular şu şekildeymiş:

“-Hastalık ve sağlıkta beyin bedeni nasıl etkiler? Daha yaratıcı olabilmek için sağ beynimi nasıl uyarabilirim? Zihinsel davranış yaklaşımınız gerçekten de astım veya kanser tedavisine yardım edebilir mi? Hipnoz gerçek bir fenomen mi? Çalışmalarınız inme sonrası felç tedavisi için yeni yollar önermekte mi?”

Öğrencilerden, çalışma arkadaşlarından, hatta birkaç yayıncıdan bir ders kitabı yazma konusunda bazı talepler de almış. Ancak kendisi “ders kitabı yazmak benim işim değil, ancak özellikle nöroloji hastalarıyla çalışma deneyimlerimden oluşan, beyin hakkında popüler bir kitap yazma fikri eğlenceli olabilir” diye düşünmüş. Böylece bu harikulade eser ortaya çıkmış. Çok yeni bir kitap değil aslında ama sanırım benim fark etmem biraz uzun sürdü. Sizlere de tavsiye ederim zira okurken çok şey öğreneceğinizden adım gibi eminim. Keyifli okumalar 🙂

A’mâk-ı Hayâl – Filibeli Ahmet Hilmi

Büşra Ç.: II. Meşrutiyet döneminin önemli fikir adamlarından Filibeli Ahmet Hilmi tarafından 1910 yılında yazılmış Türk edebiyatının ilk felsefi ve gerçeküstü romanıdır. Vahdet-i Vücûd anlayışını yani tanrı-insan ilişkileri başta olmak üzere birlik çokluk sorunu, insan iradesi ve özgürlüğü, âlemdeki kötülük problemi, metafizik konularla iman ve akidenin anlamı, ahlâk konuları ve çeşitli dinî bahisler hakkında kapsamlı ve sistematik bir düşünce ortaya koyar. 1910 basımında kitabın dili biraz ağır olduğundan günümüze günümüz Türkçesine uyarlanarak gelmiştir.

Hayatta herkesin gerçeği farklıdır ve o gerçeği bulamadan insanın içerisinde bir yerlerde bir hoşnutsuzluk, tatminsizlik var olur. Kitabın ana kahramanı da böyle bir boşluğa düşmüştür. Tesadüfi olarak mezarlıkta karşılaştığı tuhaf giyimli Aynalı Baba sayesinde manevi yolculuklara çıkar. Bu seyahatlerinde Buda ile Hiçlik Zirvesi’ne, Simurg’un sırtında Merih gezegenine ve daha birçok yere gider. Bu sayede, kahramanımız doğruyu aramak için nice âlemlere misafir olur. Kitabın her sayfasında sizi de manevi yolculuklara çıkartacak, Aynalı Baba’nın hoş sohbeti ile içinizdeki pası sileceksiniz. Kitabı okumanız, kendi gerçeğinizi bulmanız dileğiyle…

Dünyanın En Harika Fikri – John Farndon

Mutlu: Sizlere John Farndon tarafından kaleme alınmış Dünyanın En Harika Fikri isimli oldukça ilgi çekici bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Kitapta eğitimden sanayiye, günlük konulardan politikaya kadar insanlığı değiştiren 50 fikir ele alınmış. Kitapta ele alınan fikirler akademisyen, yazar ve tarihçilerden oluşan bir heyet tarafından belirlenmiş. Belirlenen konular ise kitapta internet üzerinden halka açık yapılan oylama sonucuna göre sıralanmış.

Fikirler hakkında sadece saf bilgiler yanında dünyanın önemli kişilerinin bu fikir hakkında belirttiği sözler, şiirler ve fikirlerin tarihsel evrimi de ele alınmakta. Yazar fikirleri ele alırken olumlu ve olumsuz tarafları ile ele almış. Fikirleri okuduğunuzda yazarın öznel ifadeleri yerine nesnel ifadelerin çok daha ağır bastığını ve bu yüzden ele alınan fikrin harika bir fikir olup olmadığının açıkça belli olmadığı görülecektir. Çünkü yazarın kitaptaki amacı düşünceye malzeme çıkarmak ve insanı düşünmeye kışkırtmaktır.

Bu yazımızı da tavsiye ederiz:  Sabahattin Ali - Kuyucaklı Yusuf Kitabı İncelemesi

Kitabın eskiden büyüklerimizin gazete kuponlarını biriktirerek aldığı ansiklopedi setlerine benzer bir havası olduğunu da belirtmek isterim. Ama ansiklopedilerden kendisini ayıran esprili ve eleştirisel dili farklılığını ve modernliğini apaçık ortaya koymakta. Esprili ve eleştirisel dili ile hiç umursamadığımız ya da fark edemediğimiz fikirlerin dünya üzerindeki etkisini göstermektedir. Bunun yanında verdiği bilgiler ile kişilerin yeni fikirler üretmesini de amaçlıyor kitap. Hatta John Farndon kitabın giriş kısmında “… bu kitabı yazma amacımın özü budur: düşünceyi kışkırtmak.” İfadesine değinerek kitabın insanı düşünmeye ve yeni fikirler üretmeye sevk etmeyi amaçladığını belirtmek gerekir.

İsa’ya Göre İncil (O Evangelho Segundo Jesus Cristo) – Jose Saramago

Fırat Y.: Jose Saramago’nun (16 Kasım 1922 – 18 Haziran 2010) az bilinen ancak popüler eserlerinden daha doyurucu bir içeriğe sahip olan İsa’ya Göre İncil isimli eseri, 1991 yılında yayımladı. Yayımlanmasının akabinde Katolik Kilisesi tarafından ve ülkesi Portekiz’de şiddetli bir şekilde eleştirildi. Eleştiriler sonrasında Yeşil Burun Adaları’na taşınan Saramago, ölene dek burada yaşamıştır. Günümüzde Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayınlanan eser, E. Efe Çakmak tarafından gerçekleştirilmiş başarılı bir çeviriyle okuyucuya sunulmuş.

“Meryem sordu, Ne yapacağız şimdi. Ve melek dedi ki, Her insan gibi yaşayacak ve acı çekeceksiniz.”

Jose SaramagoYazar, eserinde kendi mantığı kullanarak, tarihsel verilerden ve kutsal kitaplardaki İsa anlatısından yararlanarak İsa Mesih’in hayatını anlatmayı amaçlıyor. Eserdeki İsa Mesih, insani zaafları ve kusurları olan ancak belirli yönlerden Hıristiyanlık öğretisine uygun bir profile sahip olarak kaleme alınmış. Bu nedenle Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’nın yanına kendi adını yazdıran bir tanrı tanımaz olan Saramago; “bizim, aldatıcı gerçekliği sürekli olarak bir kez daha kavrayabilmemizi sağlayan; hayal gücü, merhamet ve ironi ile oluşturduğu kıssaları için” Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştür.

Okurların inançları nedeniyle önyargılı yaklaştığını düşündüğüm bu eseri, 2021 yılında mutlaka okuma listenize eklemelerinizi öneririm.

Mihmandar – İskender Pala

Onur: Pek çok tarihi roman vardır sizleri yaşanmış ya da yaşandığı muhtemel olayları anlatan, nefesi kesip de okunmak isteyen. İşte İskender Pala’nın bu kitabı tam da bunlardan birisiydi benim için. Bu yıl birbirinden güzel kitaplar okuduğumu söyleyebilirim ancak siz değerli okurlara önerebileceğim en güzel kitap bu eserdi sanırım.

Eser Eyüp Sultan’ın Hz. Peygamber ile ilk tanışma anının arkasındaki perdeyi mi, Peygamber’in hadisinden ötürü at sırtında İstanbul’u fethetmek için gidişini mi, geride kalanları mı anlatıyor desem yoksa ilk defa o yüzyıllarda icat edilen Rum ateşinin esrarengiz, bir benzerine rastlayamayacağınız bilimsellikle oluşturulmuş aşkvari bir bakış açısıyla kâğıda dökülüşünden mi bahsediyor desem bilemedim. Hatta ki hatta suyun ham maddesi olan hidrojen ve oksijenin tarihinden mi? Ya da… Eyüp Sultan’a düzenlenecek olan suikast planından mı? Vefatından mı yahut bu muhterem sahabenin vefatından sonra mezarının ne olduğu, nasıl korunduğu, nasıl bulunduğu… Akılda yüzlerce, binlerce soru bırakan, her soruyu da ansızın cevaplayan bir romandı benim için. Dilerim sizler de benimle aynı hisleri paylaşır ve nice dostlarınızın da bu eseri okumasına vesile olursunuz.

Cereyanlar – Tanıl Bora

Nihat: Siyasi akımlar geçmişten geleceğe aktarılan bir döngüler bütünüdür. Ancak günlük siyaset ortamına baktığımızda sanki her şey çok yeni ve eşi benzeri görülmemiş olaylar gibi görünüyor olabilir. Oysa her yeni nesil, Türkiye’nin siyasi hafızasının oluşturduğu çeşitli siyasi düşüncelerin değişip dönüşerek geleceğe sirayet etmesini izliyordur.

Birçok siyaset tarihi kitabımız olmakla birlikte siyasi düşüncelere yönelik büyük bir lügatımızın olmadığını düşünüyorum. Ancak Tanıl Bora’nın bu müthiş eseri, Türk literatüründeki büyük bir boşluğun yerini doldurmuştur. Cereyanlar ismini verdiği bu eserinde Türkiye’nin siyasi akımlarındaki düşünce kökenlerini ele alan Tanıl Bora, olayı sadece siyaset düzleminde işlememiş ve aynı zamanda edebiyat gibi siyasi ruhu besleyen alanlara da odaklanmış.

tanıl bora ve cereyanlar
Tanıl Bora ve Cereyanlar isimli kitabı

Ülkemizdeki siyasi düşünce akımlarını daha iyi anlayabilmek ve oldukça karmaşık Türk siyasetinin aslında düşünce kökenleriyle birlikte oldukça anlaşılabilir olduğunu görebilmek amacıyla herkese bu kitabı önerebilirim. Gerek akademik gerekse sadece ilgisini çeken insanlar için müthiş bir kaynak olan bu eserde, geç Osmanlı devrinden başlayarak Batıcılık, Kemalizm, milliyetçilik, Türkçülük ve ülkücülük, muhafazakarlık, İslamcılık, liberalizm, sol, feminizm, Kürt ulusal hareketi gibi geniş kapsamlı içerikler yer alıyor. Sosyalist fikriyata yakın olan ve Birikim dergisinin yayın yönetmeni Tanıl Bora, kitabında sol bölümüne oldukça ağırlık vermiş. Ancak kesinlikle tüm bölümler okuyucuyu doyuracak nitelikte kaleme alınmış. Türkçe literatürdeki siyasi düşünce akımlarına yönelik -benim görebildiğim- en başarılı eserlerden biri olan Cereyanlar’ın gelecek senelerde güncellenerek daha da genişletilmesini temenni ediyorum. Herkese iyi okumalar diliyorum…

Veronika Ölmek İstiyor – Paulo Coelho

Nilgün: İnsanların büyük bir çoğunluğu hayatlarının belli anlarında ölmek istemiş, intiharı aklından geçirmiş ve hatta bazıları da buna teşebbüs etmiştir. Ama aslında büyük bir çoğunluğu gerçekten ölmeyi değil, içlerindeki bir parçayı, belki hüznü, belki acıyı veyahut bir parça kırgınlığı ya da çaresizliği içlerinden atmak istemiş ancak duygunun yoğunluğu nedeniyle tek çareyi ölümde görmüşlerdir. Tek çıkışın sonsuzluk olduğuna inanmışlardır. Günümüzde intihar vakaları giderek artarken ben de usta yazar Paulo Coelho’nun bu konuya değinen kitabını hepimize farklı bir bakış açısı vermesi ümidiyle yazmak istedim.

Bu yazımızı da tavsiye ederiz:  Yeraltından Notlar - Dostoyevski

1998 yılında yayımlanan eser genç ve güzel bir kadının intihara teşebbüs etmesiyle başlıyor. Birden fazla kutu uyku ilacı içmesine rağmen intihar teşebbüsü o an için başarısız olan genç kadının bir akıl hastanesine kapatılması ve içtiği ilaçların kalbine verdiği zarardan dolayı 1 haftalık ömrünün kaldığını öğrenmesiyle ise asıl hikayeye giriş yapmış oluyoruz.

Akıl hastanesinde öleceği günü bekleyen ve bu süreç zarfında akıl hastanesinde tanıştığı farklı karakterlerle son bir haftasını dolu dolu yaşamaya çalışan, yeni dostluklar kuran, farklı hayatlara dokunan, aşık olan Veronika aslında ölmek istemediğini fark etmesiyle devam ediyor.

Hayatı ve hayata anlam katmayı, sadece var olmak ile gerçekten yaşamak arasındaki farkı bize sorgulatan, öldürmek istediğimizin çoğu zaman içimizdeki bir parçadan ibaret olduğunu hatırlatan bu kitapta hayatı sadece Veronika üzerinden değil şizofren Eduardo, hayatın sorunlarından kaçmak için tedavi olmasına rağmen deli taklidi yapan Zedka ve Dr. Igor gibi karakterler ve onların hayatlarıyla da çok yönlü bir şekilde sorgulatıyor. Yeni bir bakış açısı ve yeni anlamlar katması dileğiyle… İyi okumalar…

Gelirken Ekmek Al – Şermin Yaşar

Rabia: Öykü severlerin içini ısıtacak sıcacık bir kitap önerisiyle geldim 🙂 Benim de yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve açıkçası samimi bir dille yazılmış olması beni etkiledi ve bana kitabı sevdirdi. Şimdiye dek tavsiyemle kitabı okuyan tüm okur arkadaşlar ve dostlar hep olumlu beğenilerle dönüş yaptılar. Sizlerin de seveceğini umarak sözlerime devam ediyorum.  İlk sırada yer alan, bir takım yanlış anlamalar bütünüyle, hayatı hiç uğruna hasretle geçip giden bir ailenin hikayesi beni kitabın en başında sarmaladı ve sonuna kadar bırakmadı. Öyle bir zamandayız ki bu da mı olur diyemiyoruz hiçbir şey için, olabiliyor çünkü. O öyküde de bunu gördüm kendi hayatımdan: imkansızlığın imkanını. Ve kitap adını bu ilk öykünün son cümlesinden alıyor: “Şahiiiin.. Gelirken ekmek al..” Bir gün tüm hasret bırakılmış kadınların kurmak isteyeceği bir cümle bu ve ben de sanırım bu yüzden çok etkilendim. Öykülerde hepimizin annesinden babasına; teyzesinden amcasına; arkadaşından komşusuna; dedesinden ninesine bir şeyler bulabileceği karakterler var ve yazar çok sevecen bir üslupla, heyecanla adeta nefes nefese anlatıyor gibi bu mümkün karakterlerin öyküsünü. Bence oldukça da sürükleyici bir tarz söz konusu; size sonunu merak ettiriyor, tahmin ettiriyor ve bazen tutturuyorsunuz bazen de ıskalıyorsunuz olacakları. Her öykü farklı hayatlardan kareleri seyrettiriyor.  En sonunda da yüzünüzde bir tebessüm bırakarak bitiyor kitabın yaprakları, yani en azından benim için öyle oldu. Ve veda ediyorsunuz bu tatlı öykülere. İşte böyle dostlar varın gerisini siz okuyun, siz düşünün ve ladesimiz lades olsun 🙂 (okuyacak olanlar anlayacak ne demek istediğimi, ve gülümseyişlerimiz birleşecek bu cümlede inanıyorum! keyifli okumalarınız olsun…)

Denizler Altında 20 Bin Fersah – Jules Verne

Nurullah: Yazarın kendisinin yaşadığı 19. yüzyılda geçen yapıt, okuyucuyu küçük mavi dünyamızın mavi bilinmezinde heyecanlı bir yolculuğa çıkarıyor. Evrendeki yıldızlara, gezegenlere ve galaksilere yönelen merakımızı farklı bir tarafa, aslında başucumuzdaki bilinmezliğe çekmeyi başarmış. Olay örgüsünün akıcılığıyla ve merakınızı sürekli diri tutmasıyla sıkılmadan bir çırpıda bitirebileceğiniz bir klasik. Çeviri de buna katkıda bulunuyor. İsyankâr Kaptan Nemo, ömrünü bilime adamış Profesör Pierre Aronnax, onun sadık hizmetkârı Conceil ve mavi suların ünlü balina avcısı Ned Usta gibi baskın özelliklere sahip karakterlerle olayları farklı farklı bakış açılarıyla görebiliyorsunuz. Kitabı okurken bir yandan biraz daha sürmesini isteyerek bir yandan da sonunu çok merak ettiğimden hemen bitirmek istediğimi söyleyebilirim. Amatör bir kitap okuyucusu olarak kişisel görüşüm, beklentimin altında kalan tek bölüm sonuç kısmıydı.

denizler altında yirmi bin fersah

Böylece Jules Verne ile 2020’nin sonlarında biraz geç de olsa tanışma fırsatımız oldu. Birlikte denizlerin altında 20 bin fersah yol kat ettik. Daha doğru bir tabirle ben onun hayal gücü içinde fantastik bir yolculuğa çıktım diyebilirim. Denizler Altında 20 Bin Fersah, Jules Verne’in zihninin dehlizlerindeki hayal gücüne tanıklık etmek için harika bir başlangıç olabilir.

Tüfek, Mikrop ve Çelik – Jared Diamond

Ekrem: Sizlere 2021 yılında okumanız için 3 yıl önce okuduğum Tüfek, Mikrop ve Çelik isimli kitabı öneriyorum. 3 yıl önce bir arkadaşımdan ödünç alıp okumuştum ve kitap insanların yaşamlarıyla ilgili “mesela bu neden böyle olmuş” gibi sorulara cevap bulmamı sağladı. Örneğin neden bazı otçul hayvanları evcilleştirdik de bazılarını evcilleştiremedik? Neden atların yanında zebraları da evcil hayvan olarak kullanamıyoruz? Buğday ve pirinç nasıl ana bitkisel öğün kaynağımız haline geldi? Neden yaklaşık 20 çeşit temel besinimiz varken (et, süt, tahıl gibi) 100 çeşit değil? Neden bize daha çok enerji içeren besinler veren avcı-toplayıcılığı bıraktık da çiftçiliğe geçtik? Türkiye coğrafyasının dünyaya nasıl etki ettiğini de bu kitabın başında bulabilirsiniz. Tabi yeni basımlarda. Bir ara o kadar rağbet gördü ki kitap kara borsaya düştü.

Şimdi rahatça bu kitabı alıp okuyabilirsiniz. Adında da olan tüfek, mikrop ve çeliğin de insan hayatında neler değiştirdiğini okuyacaksınız. Ayrıca kitabın yazarı olan Jared Diamond’ın bir yerliyle olan arkadaşlığının bu kitaba nasıl etki ettiğini göreceksiniz. Kitap tümüyle sıkıcı gelebilir. Ama yavaş yavaş, özümseye özümseye okursanız aklınızdaki birçok sorunun zaten kitapta çözümlendiğini görebilirsiniz. Hepinize iyi okumalar dilerim.

Tüfek, Mikro ve Çelik incelemesi yazımız için buraya tıklayabilirsiniz (yeni sayfada açılır).

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu – Peyami Safa

Fatma: Belki daha ilkokul çağlarından bir yerlerden aşinalığınız vardır bu romanın ismine. Ama bana okumak bu yıl kısmet oldu. İyi ki de oldu. Neden derseniz tam da hayatın anlamsızlığını sorguladığım bir zaman geçmişti bu kitap elime.

Peyami Safa’nın ağır bir hastalık geçirmekte olan küçük bir çocuğun psikolojik durumunu bu denli gerçekçi bir biçimde tahlil etmesi tüylerimi ürpertti. Hastalığın pençesinde iken aşık olmayı bile hak göremiyordu bu çocuk ilk gençlik döneminde. Sürekli hekimlerden farklı çaresizlik senaryoları dinlerken hayata tutunma mücadelesini gözler önüne seriyor. Öncelikle hekim ve hekim adaylarının ve tüm ağır hastalıklarla karşılaşmamış insanların, bu kitap için hayatlarındaki kıymetli dakikalardan birkaç saat ayırıp bu romanın sayfalarına kendilerini bırakmalarını diliyorum. İyi okumalar.

4 Comments

  1. 2021 yılında okunacak kitaplar listesine mutlaka Hariri kitaplarını ekleyin eğer okumadıysanız Tüfek mikrop çelik kitabını okuyun. Tarihi bir şeyler isterseniz olağanüstü bir kitap olan Ahmet Cevdet Paşa’nın Tezakir-i Cevdet adlı eserini okuyun. Gerçekten çok şey öğreneceksiniz. Buraya yazma fırsatı için de ayrıca teşekkür ederim

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Kitap İncelemeleri Kategorisinde Son Yazılar